Alagül, Senden Öğrendim, Yak Gel, Seni Severdim gibi şarkılara imza atmış, bugüne dek 17 albümde 40’dan fazla şarkı sözü ve bestesiyle yer almış Burcu Tatlıses, ilk albümü Güzel Kokuyorum’la dinleyicilerine merhaba dedi. Tatlıses’le buluşup albümü üzerine konuştuk…
Ercan Dalkılıç
Güzel Kokuyorum’dan bahsedelim biraz…
Albümde 11 şarkı yer alıyor. Kendi yazdığım şarkıların yanında, Mabel Matiz’le birlikte yazdığımız “Ay”, bir Babazula yeniden yorumu olan “Bir Sana Bir de Bana” ve Cihan Mürtezaoğlu’nun bestelediği iki şarkımız var. Tüm şarkıların düzenlemeleri Cihan Mürtezaoğlu’na ait. 16 Mart’ta yayınlandı Güzel Kokuyorum, adını albümün 10 numaralı şarkısından alıyor. İlk video klibi Ay şarkısına, ikinciyi Sarmaşık Sabrım’a çektik.
Nasıl tepkiler aldı “Güzel Kokuyorum”?
Ben şarkılarımı sözlerin gücü üzerine inşa ediyorum, kendimi ifade şeklim bu. Güzel Kokuyorum da benim bugüne dek yaşadığım, dinlediğim, izlediğim ya da hayal ettiğim hikayelerle kurgulanmış şarkılardan oluşuyor. Bu hikayeler tanıdık, ortak hislerin anlatımı bu yüzden dinleyenler bir yerinden kendilerini ekleyebiliyor şarkılara ya da şarkıları kendilerine. Bir de alternatif müziğin doğası ve tabii güzide müzik sektörümüzün durumu gereği kolay ulaşılabilir değil albüm, ya tesadüfen denk geliyor insanlar ya da farklı bir şey arayışındaki kaşifler yakalıyorlar. Bu durum daha dinleyene özel kılıyor Güzel Kokuyorum’u. Sıkıca tutuyorlar ve hatta çok da fazla kimseler duymasın istiyorlar bazen.
Neden duyamadı insanlar “Güzel Kokuyorum”u? Büyük bir kitle habersiz bu albümden şu anda?
Çünkü ana akım popüler müziğin kurallarına pek uymuyor. Dolayısıyla o dünyaca kabul edilmiyor. Müzik kanalları video klipleri yayınlamıyor, yerel ve yurtdışı bazı radyolar hariç radyolar şarkıları çalmıyor. Sosyal medya olanaklarını mümkün olduğunca kullanmaya çalışıyoruz. Orada da neredeyse sonsuz seçenek var, aradan sıyrılmak zaman istiyor. İki yol var hayatta, günü kurtarmak ya da günlerin köpüğüyle hayatı çoğaltmak. İkincisi zor, uzun ama daha yoğun ve yaşanılır benim için. Zamanla, olabildiğince çok konser yaparak şarkıları insanların yanı başına taşımakla hallolur her şey.
İnsanların nispeten daha zor tüketeceği bir müzik değil mi bu? Alternatif-pop mu deniyor senin yaptığın bu müziğe?
Adına ne desek bilmiyorum, demesek de dinlesek daha güzel aslında. Yapıştırılan her etiket anlamı çarpıtıyor. Zor tüketilebilir bir müzik tanımı ise doğru değil. Aslında tüketilebilirlik kısmında yatıyor durum. Tüketmesek de saklasak, ara ara çıkarıp dinlesek bir sonraki sefere dek yine sandığına kaldırsak türü bir müzik bu. O nedenle her şey üstümden aksın geçsin, bana da fazla dokunmasın, okumaya, düşünmeye, dinlemeye zamanım yok diyenlere zor belki.
Yakın zamanda konser var mı?
8 Temmuz’da 22. Caz Festivali kapsamında Moda All Saints Kilisesi’nde var bir konserimiz. Sonrasında 7 Ağustos’ta Seferihisar’da Alive Open Air Festival’de, 9 Ağustos’ta Kabak Nena Sahne’de ve Zeytinli Rock Festivali Keşif Sahnesi’nde olacağız. Sonbaharla birlikte de kabuğumuzdan çıkıp Türkiye’yi dolaşacağız bol bol. Bekleyin, şarkıları getiriyoruz.
Senin şair bir yönün de var, son zamanlarda “Sen dur ben gölge” adlı kitabın da çıktı hatta… Şarkı yazarlığı ile şairlik arasındaki fark nedir, nasıl belirliyorsun onların şiir yahut şarkı olduğunu?
Şarkı yazarken söz müziğin, müzik de sözün sınırları içinde durup, kendi matematiğini yaratmak durumunda. Şiir yazarken ise kendinle sınırlısın en çok. Gerçi müzikle bu denli haşır neşir olmamdan sebep, şiir yazarken bile bir melodi mırıldanıyorum kafamda. Yine de şiirin evreni daha sınırsız. Uzun zamandır yazıyorum şiir, bazen denemeler, bir kaç küçük öykü. Birikince şiirlerim, bir arada kağıt üstünde durmayı hakettiklerini düşündüm, o nedenle Sen Dur Ben Gölge ortaya çıktı.
***
