Otomobili bir nakil vasıtası değil de, “penis” olarak görme durumu üstüne bir film. (28.07.2006)
Okuduğumu yanlış hatırlamıyorsam gazcı diyorlarmış kendilerine. Bu baba parasıyla aldıkları otomobillerle Cadde’de birbirleriyle kapışan, her seferinde insanların hayatını tehlikeye atan, kimi seferinde de ölümlere sebep olan zırtapozları diyorum canım. Gazcılar. Kendi gazlarında kokasıcalar.
Bu filmden öğrendiğimiz kadarıyla Amerika’da da, Japonya’da da bu şekil gazcılar var. Yani fayda getirmez konular söz konusu olduğunda dünyanın gerisinde kalmadığımız bir kez daha ispatlanıyor bu filmle.
Trafik canavarlığı yüzünden Japonya’daki babasının yanına gönderilen Amerikalı genç Sean bir kovboy olarak samuraylarla karşılaşınca ciddi bir uyum sorunu yaşıyor. Neyse ki bu ülkede de gazcılar olduğunu kısa zamanda keşfediyor. Ama görüyor ki burada marifet arabayı hızlı kullanmak değil, arabanın 190 derecelik keskin virajları hız kesmeden gaz, fren ve el freni kombinasyonlarıyla kaydırarak alabilmesini sağlamak. Sean birkaç kez madara olduktan sonra, bu “drift” (sürükleme) meselesini öğrenmeyi kafasına koyuyor. Amacı o civarın kötü çocuğuna ders vermek ve onun kız arkadaşını tavlamak (ne kadar orijinal değil mi?)
Genel sinema çerçevesinde değerlendirecek olduğumuzda, 80’lerin gençleri arasında popüler olmuş Karate Kid serisinin kalitesini ve mantalitesini aşmayan bir patlamış mısır-gazoz (kola emperyalizmine son!) eğlenceliği film. Ama kendi misyonu ölçeğinde bakarsak filmin başarısız olmadığını, bu tür filmlerde olması gereken dinamiği tutturduğunu söylemek lazım. Yarış sahnelerinin etkileyici olması, salona gelecek asilik damarları kabarmış gençlerin ve rekabet duygusu her daim kışkırtılmaya hazır biz eril kişilerin nabzına göre şerbet verilmesi, onların entelektüel değil de ilkel yanlarını gaza getirmek için doğru düğmelere basılması filmi katlanabilir hale sokuyor.
Otomobilin “penis” olarak görülmesine gelince… Bu yalnız erkekler için değil, çoğu kadın için de geçerli. Erkekler özellikle de bizimkisi gibi gelişmişlik bakımından kavruk kalmış, ilkel güdülerin hala söz sahibi olduğu ülkelerde arabasının ne kadar güzel, pahalı, hızlı ya da büyük olduğuyla mutlu olurken farkında olmadan diğer hemcinslerine üstünlük sağlamaya çalışmaktadırlar. (Gelişmiş ülkelerde ise, egemen beyaz sınıf tarafından gelişmelerine izin verilmediği için az gelişmiş etnik kökenli azınlıklarda vardır bu durum.) İşte bu yüzden trafikte gizliden gizliye orman kanunları geçerlidir aslında. Bazı kadınlar için de erkekler ligine giriştir otomobil. Ne kadar büyük, o kadar iyi.
Japonya’da bu yarış gerçekten var!
Japonya’nın kırsal kesimindeki dağlar ve kanyonlarda doğan drift sporunu genç sürücüler genellikle gecenin geç saatlerinde yapıyorlardı. Karanlık yollarda sürat yapan Japon gençleri, uçurum kıyısındaki dönemeçleri hızla geçerken arabalarının arka tamponları uçurumun kenarını sıyırıyordu. Drift yarışı tutkunlarının hissettiği endorfin yüklü heyecan kısa sürede sokak yarışları sahnesine taşındı. Ardından Japonya’nın dışına ihraç edilerek Birleşik Amerika ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerindeki genç yarış tutkunları arasında filizlenmeye başladı. Japon yarış dünyasının usta isimlerinden Keiichi Tsuchiya, bundan 15 yıl önce kendi yarış stiliyle drift yarışı stillerini başarıyla birleştiren ilk isim oldu. Üst üste sayısız şampiyonluklar kazanan ve Drift Kralı unvanını kalıcı olarak elde eden Keiichi Tsuchiya bu filmin çekimleri sırasında teknik danışmanlık görevini üstlendi.
xxx
Hızlı ve Öfkeli: Tokyo Yarışı
The Fast and the Furious: Tokyo DriftYönetmen: Justin Lin
Oyuncular: Lucas Black, Shad ‘Bow Wow’ Gregory Moss, Nathalie Kelley
Yapım: 2006, ABD, 104 dk.
Eleştiri notu: 2.5/5
Seyir notu: 3.5/5
