BİZİ TAKİP ET...

Sitede ara...

Bu Hafta Ne İzlesem?

Bu Hafta Ne İzlesem -64-

Merhaba,

Bu hafta kendimize kıyak çekip, yakın zamanda yayınladığımız film eleştirileriyle başlıyoruz bültene. John Cassavetes klasiği Etki Altında Bir Kadın, Netflix’in çekirgeli gerilimi The Swarm, Amazon’un Kate Beckinsale’li aksiyonu Şok / Jolt ve vizyon filmi Gezginler / Voyagers üzerine eleştiriler okumak isterseniz tıklayın.

“Eylül geldi sonra” diyerek başlayacağımız sonraki sayıda görüşmek dileğiyle.

Amazon Prime Video

Dokuz kişilik bir grup, on günlük bir psikolojik tedavi ve iyileşme süreci için ormanın içinde bir merkeze gelir. Ne var ki burayı işleten ve şehir yaşamının stresiyle kavrulan müşterilerine dönüşüm vadeden Masha’nın tek amacı bu değildir.

Nicole Kidman, Melissa McCarthy, Luke Evans, Tiffany Boone, Bobby Cannavale, Melvin Gregg ve Regina Hall’un rol aldığı 8 bölümlük Hulu dizisi Nine Perfect Strangers’ın ilk üç bölümü, yarın Amazon Prime Video’da olacak. Liane Moriarty’nin çok satan kitabından uyarlanan yapım konusuyla Çıplak dizisinin ikinci sezonunu hatırlatsa da izleyeceklerinizin o pespayeliğin yanından geçmeyeceğini tahmin edersiniz. Big Little Lies ve The Undoing sevenler kaçırmasın.

Netflix

20 Ağustos: Eşini kaybeden ve kızıyla yalnız kalan bir adamın intikam çabasını konu eden Sweet Girl, söz konusu adam Jason “Aquaman” Momoa olunca vurdulu kırdılı bir “tek adam devasa ilaç şirketlerine karşı” aksiyonu olmuş. Yönetmenin ilk filmi.

20 Ağustos: Sandra Oh’un yeni dizisi The Chair, akademi dünyasını ele alan bir komedi ve üniversitedeki yeni göreviyle özel yaşamı arasında sıkışıp kalan bir kadını konu ediyor.

23 Ağustos: The Witcher: Nightmare of the Wolf, ikinci sezonu merakla beklenen diziye animasyon bir halka ekliyor.

25 Ağustos: Polonya yapımı Gözlerini Aç / Open Your Eyes, geçirdiği kaza sonrası hafıza kaybı tanısıyla devasa bir kliniğe yatırılan genç kadının, etrafını saran gizemi aydınlatma çabası üzerine kurulu yeni bir dizi.

25 Ağustos: Kadınları taciz ettiği iddiasıyla kaçırılan (görünürde) iyi aile babası Nick, konu olduğu internet yayını beş milyon izlenmeye ulaşırsa öldürülecektir. Hem gerçeği öğrenmek hem de adama ulaşmak için ailesi seferber olur. Mini dizi Clickbait, heyecan dozu yüksek bir sosyal medya eleştirisi.

25 Ağustos: Cenaze evi işleten bir kadın ölür ve vampir olarak dirilir. Post Mortem: No One Dies in Skarnes, Norveç mizahı içeren muzip bir dizi.

25 Ağustos: Bob Ross: Küçük Mutlu Ağaçların Arasında Gizlenen İhanet ve Hırs, ünlü ressamın iş hayatında yaşadığı zorluklar üzerine bir belgesel.

MUBI

Öneri programımız kapsamında bir arkadaşını bültenimize abone yapan herkese bir aylık MUBI üyeliği hediye ediyoruz. Bu bağlantıdan abone olduklarına emin olduktan sonra detayları bizimle paylaşın ve üyelik kazanın.

20 Ağustos: Valerie, işsiz erkek arkadaşına hamile olduğunu söyler, ikili kavga eder ve aynı sabah Valerie Paris’te dört yıldızlı bir otelde temizlik görevlisi olarak işe başlar. Genç kadını 90 dakika boyunca takip ettiğimiz Yalnız Kız / La Fille Seule, gerçek hayatla sinema arasındaki çizgiyi silikleştirmeye çalışıyor.

21 Ağustos: Barış Atay imzalı Aden, yer yer kolaya kaçan bir alegori inşasına meyletse de dinler tarihinden beslenen ve güçlü sinematografisiyle dikkat çeken bir post-apokaliptik tek mekan filmi.

23 Ağustos: Yılmaz Güney‘in eşkıyalık ve feodalite üzerine inşa ettiği öyküsünü leziz bir yönetmenlikle buluşturduğu filmi Aç Kurtlar, spagetti westernlerden “ödünç alınan” müzikleriyle de hafızalara kazınan, rüyavari atmosfere sahip bir Anadolu westerni.

MUBI’de yayınlanacak haftanın diğer filmlerini merak ediyorsanız tıklayın.

beIN CONNECT

20 Ağustos: Christopher Walken ve Christina Ricci’nin yer aldığı Percy, Kanadalı bir çiftçinin dev bir şirkete açtığı savaşı konu ediyor.

22 Ağustos: Game of Thrones yıldızı Nikolaj Coster-Waldau’nun başrolde yer aldığı Susturma / The Silencing, münzevi hayatı yaşayan eski bir avcının dahil olduğu kedi fare oyununu anlatan bir aksiyon gerilim.

24 Ağustos: Oğlunun bulunduğu hastaneye 200 metre mesafede olmasına karşın İsrail’in kontrol noktasını geçemeyen Filistinli bir babanın yaşadıklarını anlatan 200 Metre / 200 Meters, Antalya’da ödüllendirilmişti.

25 Ağustos: Emily Beecham’a Cannes’da En İyi Kadın Oyuncu ödülü kazandıran, bitki türleri üreten bir şirkette çalışan bir bilim insanının, yeni bitkilerden birini eve getirmesiyle birlikte kabusa dönüşen hayatını konu edinen Küçük Joe / Little Joe sinemalardan sonra ilk kez izleyiciyle buluşacak.

IMDb Pro

NFB.CA

  • Yaşlı bir kadın ve üç kediden oluşan ailesini konu eden 7 dakikalık animasyon The Dingles.
  • Genç bir kızın ailesiyle geçirdiği mutlu yazları anımsadığı, tamamen örgü modellerle hazırlanmış 6 dakikalık animasyon Uzak Adalar.

İçinde Yaşamak İstediğim…

Sevdiğimiz isimlere “içinde yaşamak istedikleri film ya da diziyi” sormaya devam ediyoruz. 18. konuğumuz Kerem Akça, seçtiği filmse Kırmızı Değirmen (2001).

Baz Luhrmann’ın büyülü ritmine eşlik etmek benzersiz bir his. Sinema tarihinde her zaman müzikallerle ayrı bir bağlantım olmuştur ancak Ken Russell‘ın Tommy’si (1975) ve Baz Luhrmann‘ın Kırmızı Değirmen / Moulin Rouge!’u, bende dünyalarına girme arzusu yaratmıştır. İlkinin rock müzikali hali ve dönemsel açıdan daha geride kalması bir yana ikincisinde şarkılara ve koreografilere eşlik etmeyi gelenek haline getiririm. Bende iki diskli özel bir DVD’si var. 15 kere seyretmişimdir. Arada tekrar tekrar izleyip bir şekilde dünyasına ışınlanmak isterim. O kadar mucizevi gelir ki bana, başka bir yere ışınlanma arzusu yaratır. Eski Fransa’da geçse de bilimkurgu veya fantezi evreni vardır Kırmızı Değirmen’in. Ve onun içine girince Satine’inden Christian’ına, Toulouse-Lautrec’inden Harold Zidler’ına bu büyülü dünyada yaşamak istemişimdir. İçinden romantizm de yaratıcılık krizi de sınıf çatışması da geçebilir. Ama benim her daim postmodern koreografilere ve eklektik şarkılara 1899’dan ışınlanıp yeni milenyumda yeniden canlandırma ezberine girme düşüncem vardır. Normal hayatta şarkı söyleme gibi bir alışkanlığım yok ama Luhrmann postmodern fantezisiyle şarkıları bana üst üste tekrar ettirir. Bu büyülü başyapıt kalitesini yüksek bağımlılıkla ‘kült’ seviyesine çıkarır. Yaratılan dünya o kadar etkileyici ve yaratıcıdır ki, dönem atmosferinin en büyük devrimlerinden biridir. Sonrasında bu özgün cümbüşün izini süren sayısız film gördük. Ama bunların hiçbiri Luhrmann‘ın adeta bir müzik kutusundan dökülen eklektik şarkılarının nostaljisi kadar çekici olmadı benim için. 2000-2020 arası da en sevdiğim ya da en çok özdeşleştiğim film Kırmızı Değirmen’dir. Onunla ilişkiye girmek her daim kalp atışlarımı hızlandırmıştır. Bu konuda belki Mulholland Çıkmazı / Mulholland Dr. ile çekişir. Ama müzikal kalbim Luhrmann‘ı biraz daha öne koyar! Avustralyalı dâhi yönetmen Craig Pearce ile o kadar müthiş bir senaryo yazmıştır ki doyumsuzdur. Besteci Craig Armstrong da bu metne ince dokunuşlarda bulunmuştur. Rodgers-Hammerstein’in The Sound of Music, Sting’in Roxanne, Queen’in Show Must Go On, Bowie-Massive Attack’ın Nature Boy, Baerwald’ın Come What May, Bolan’ın Children of the Revolution, Bowie-Beck’in Diamond Dogs, Renoir’ın La Complainte de la Butte gibi şarkılarının iç içe deneyimlenişi doyumsuzdur. Nevi şahsına münhasır sözler ve besteler her deneyimde kalp atışlarımı hızlandırır. Uyusam bile birkaç gün uykumdan önce nakaratları tekrar etmeme sebebiyet verir. Melies’in Aya Yolculuk’undan başlayan sinema dolgusu da bu duruma çok şey katmıştır elbette! Klasik Hollywood müzikalleri ve Fransız kankan ezgileriyle günümüzün rap, rock ve pop ezgilerinin birleşmesine eşlik etmek müthiştir. Bu işitsel ve görsel pastiş doyumsuz bir müzik kutusuna açılır. Luhrmann’ın Kırmızı Değirmen’i bir müzikal-video klip oyunu gibidir adeta! Zaman-mekân ilişkisini yıkar. 1899 Paris’ine plastik bir ışınlanma gerçekleştirir. Gerçekten de koreografilerine ve ritmine eşlik etmek, keyifli ve benzersiz bir deneyim sunar! Bu dünyaya girmeyi kim istemez ki! Yıllar boyu heyecanını yitirmeyen canlı bir karaoke seansıdır Luhrmann’ın filmi benim için!

Eşyanın Tabiatı

Bir Kutu Çikolata – Forrest Gump

“Annem derdi ki, hayat bir kutu çikolata gibidir, içinden ne çıkacağını asla bilemezsin.”

Forrest Gump’ın hayatı da içinden ne çıkacağı belli olmayan bir kutu çikolata gibi sürprizlerle dolu. Fiziksel ve zihinsel rahatsızlıklarına rağmen savaş kahramanı olan, dünyanın en ünlü müzisyenlerinden birine ilham veren, siyasi bir skandalı ortaya çıkaran, sevdiği kadın tarafından terk edilince koşmaya başlayıp üç yıl boyunca durmayan Forrest, ne kadar itilip kakılsa da herkese ve her şeye sevgiyle yaklaşmaktan, hem kendisinin hem de başkalarının hayatını mucizelerle doldurmaktan vazgeçmiyor. Çikolata kutusundan ne çıkacağını bilmek mümkün değil ama hayatta neyle karşılaşırsak karşılaşalım içindeki güzelliği ortaya çıkarmak mümkün.

Modern Klasikler

Post-apokaliptik alt türünün kült serilerinden Mad Max‘in üçüncü filmi vizyona girdiğinde takvimler 1985 yılını gösteriyordu. George Miller, tam 30 yıl sonra dördüncü filmle karşımıza gelme kararı aldığında, serinin en fanatik hayranları dahil hiç kimse, böylesine çılgın, akıllara durgunluk veren bir aksiyon bombardımanı izlemeyi beklemiyordu. Yeşil perde önünde çekilen aksiyon filmlerinin çağında, Charlize Theron‘un Tom Hardy‘nin burnunu kırmasını dahi göze alacak kadar eski usul yöntemlere sadık bir film çekmek herkesin harcı değil, tabii George Miller gibi bir deli-dâhi değilseniz. Çöl halkına zulmeden Immortan Joe’nun kıçını tekmeleyen Furiosa’nın ve yalnız kovboy Max’in yeni filmleri arz-ı endam etmeden Mad Max: Fury Road’a (2015) birkaç defa uğramak şart.

Vizyonda Ne İzlesem?

🎒 Kolej Rüyası: Altı bölümlük bir Netflix dizisi olacağı söylenen ve otuz yaşındaki adamların ve TikTok’çuların lise öğrencilerini canlandırdığı yapım, ne hikmetse film olarak vizyona giriyor.

🥴 Körkütük / Druk: Pandemi sürecinde farklı çevrimiçi seçkilerde defalarca izleme şansı sunulan Oscar ödüllü film, perdede görmeyi bekleyenler için geliyor.

🐾 Paw Patrol Filmi / Paw Patrol: The Movie: İsmiyle müsemma animasyon.

👿 Demon Slayer: Mugen Train / Kimetsu no Yaiba: Mugen Ressha-Hen: Ailesi öldürülen ve kız kardeşi şeytana dönüşen Tanjiro Kamado’nun şeytan avcısı olarak serüvenlerini anlatan anime, 18 yaş üstü seyirciye hitap ediyor.

👨🏽‍🍳 Şeflerin Şefi: Sermiyan Midyat, Ruhi Sarı, Hazım Körmükçü ve komik olması umulan yemekli içeriklerin vazgeçilmezi Ayumi Takano’yu bir araya getiren “inatçı keçiler çekişiyor komedisi”, Adana ağzına mı gülsem yoksa Karadeniz aksanına mı ikileminde kaldığında mutlu olabilecek standart TV8 seyircisini hedefliyor.

🤯 Zihin Gezgini / Reminiscence: Haftanın en ilginç filmi. Hugh Jackman ve Rebecca Ferguson’u bir araya getiren bilimkurgu gerilimin yönetmeni, Westworld yazarlarından Lisa Joy. Beyin yakan bir senaryo umuyoruz.

🧨 Barut Kokteyli / Gunpowder Milkshake: Suikastçı annesi tarafından terk edildikten sonra büyüyüp onun gibi olan genç bir kadının, kendisini gördüğü küçük kızı kurtarmak için herkesi karşısına alışını konu eden Netflix filmi, ünlü oyuncularla dolu ve aksiyon yüklü bir kadın dayanışması hikayesi.

🖥️ Darlin’: Pollyanna McIntosh şeklindeki fake kokan ismiyle The Walking Dead’den anımsayacağınız İskoç oyuncunun ilk yönetmenlik denemesi, 2011 tarihli roman uyarlaması The Woman’ın devamı niteliğinde.

✂️ Spiral: Testere Devam Ediyor / Spiral: From the Book of Saw: Serinin kaçıncısı olduğunu takip etmek bile istemediğimiz devam filmi, ne tahmin ediyorsanız onu içeriyor.

🧼 Collective / Colectiv: Romanya’da yaşanmış en büyük sağlık skandallarından birini başarıyla anlatan Oscar adayı belgesel, her duvarda asılı dezenfektanlara bakışınızı sonsuza dek değiştirecek.

Ayrıca…

Bu yıl Altın Palmiye kazanan Julia Ducournau’nun 10 sene önce çektiği ilk kısa filmi Junior.


Katkılarından dolayı Kerem Akça, Ozancan Demirışık, Tanju Baran ve MUBI Türkiye’ye teşekkür ederiz.

Bültenin faydalı olduğunu düşünüyorsanız, 25 TL destek vermek için dijital teşekkür kartı satın alabilirsiniz.


 

İlginizi çekebilir...

Advertisement

tersninja.com (2008-2022)

  • Bizi takip et