Mevsimin değiştiğini sadece sıcaklığın düşüşü ve yağmurun nefesi sayesinde değil, vizyona giren film sayısındaki artıştan da anlıyoruz. Türk sinemasının da sezon siftahı yaptığı bu haftanın en cazibeli ismi Machete.
Adı Aşk Bu Eziyetin Yönetmen: Suat Oktay Şenocak
Senaryo: R. Zafer Yılmaz
Oyuncular: Y. Günay Güney , Altuğ Görgü , Arzu Tan Bayraktutan , Murat Liman , Rıza Sönmez
Yapım: 2010, Türkiye,
Bir taraftar hikâyesi: Hacı Amca’sının yanında camcı olarak çalışan Metin’in odağında, deplasmandan deplasmana koşturan, önem listesinde takımını her daim en üstte tutan tutkunların.
Bursaspor taraftarı olan yönetmen Suat Oktay Şenocak, kenar mahallelere dalarak hem bu fanatiklerin iç dünyasına girmek, hem maç atmosferini yaşatmak, hem de futbolda dönen kirli oyunları aktarmak istemiş.
Sonuç?
Her yönüyle en fazla vasat diyebileceğimiz bir film.
Kötü bir filmin detaylarına girmek düşündürücü ve aydınlatıcı olabilir, ama bu yazının harcı da değil. Hem Türk sinemasını hem de futbolu seven bir site olarak bu filmi kötülemek hiç hoşumuza gitmiyor, ama sinemada ve futbolda dürüstlüğü savunduğumuzu söylüyorsak aksini iddia edemeyiz.
Çılgın Hırsız Despicable Me
Yönetmen: Pierre Coffin, Chris Renaud
Senaryo: Ken Daurio, Sergio Pablos
Yapım: 2010, ABD, 95 dk.
Temiz ve huzurlu görünen bir banliyönün içinde kara bir çıban gibi duran garip ev, büyük kötülük planlarını gizleyen bir kamuflajdır aslında. Gru ve Minion ordusu tarihin en büyük soygununu gerçekleştirmek üzeredir: Ay’ı çalacaklardır! Ancak Gru’nun hayatına giren üç yetim kızkardeş, hesapta yoktur.
Illumination Entertaintment’in ilk uzun metraj animasyonunda gırla eğlence ve duygusallık var. Bir klasik olarak, hem Türkçe hem de orijinal seslendirmesinde tanınmış isimler bulunuyor. Her daim gönlünüzde yer edecek bir Pixar animasyonu beklemeyin, ama türün meraklılarını tatmin edebilecek bir film.
Önce Güney Amerika’da, sonra Los Angelas’ta avlandılar. Şimdiyse avlarını kendi ormanlarına taşıyorlar. Mücadeleyi arttırmak için de kendileri gibi avcıları buluyorlar.
Jim ve John Thomas’ın yarattığı uzaylı avcıların sinema serüveni 5. filmine ulaştı. Ancak Kontroll (2003) filmi ile sinema severlerin dikkatini çekmeyi başarmış Macar yönetmen Nimród Antal’ın Predators’u Predator (1987) ve Predator 2 (1990) filmlerini takip ediyor, AVP: Alien vs. Predator (2004) ve AVPR: Aliens vs Predator – Requiem (2007) filmlerini kaale almıyor.
Uzun bir dönem filmi yöneteceği konuşulan Robert Rodriguez başka projelere yönelerek yapımcı koltuğunda yer almayı tercih etmiş.
Bu sefer kahramanlarımız en az uzaylı yaratıklar kadar tehlikeli avcılar. Nasıl geldiklerini anlamadıkları gezegende sağ kalmaya çalışırken avcıları ile ortak özelliklerinin ayırdına varıyor, kendi içlerinde de mücadele ediyorlar.
Bu farklılıkları dışında seleflerinin üzerine pek bir tuğla koyamayan bir film. Aksiyon/bilim kurgu severler belli bir keyif alabilirler, ama seyretmemek bir kayıp değil.
Seni Uzaktan Sevmek Going the Distance
Yönetmen: Nanette Burstein
Senaryo: Geoff LaTulippe
Oyuncular: Drew Barrymore, Justin Long
Yapım: 2010, ABD, 109 dk.
Araya giren mesafelerin aşkta yarattığı sorunlardan beslenen vasat bir romantik komedi. Israrcı kız arkadaşlar yüzünden pek çok erkeğin kabusu olacağını tahmin ediyoruz.
II. Dünya Savaşı o kadar büyüktü ki öğrenilmesi bir ömre yetmeyecek olaylarla doluydu. Bildiklerimiz ise, genelde olduğu üzere, galiplerin yazdığı tarihin sayfalarını arttırdı. Kısa film dalında Oscar kazanmış yönetmen Florian Gallenberger de bu alanın dışına pek çıkmıyor, ama Çin’in Schindler’i olarak görülen John Rabe genel kültürümüzde pek de yer etmiş değil.
John Rabe, Japonya’nın 1937’de Çin’i işgali sırasında Siemens AG firması adına çalışan, Nazi Partisi üyesi bir Alman. Japonlar’ın katliamları karşısında bütün gücünü seferber ederek Nanking Güvenlik Bölgesi”nin oluşturulmasını sağlamış. Bu sayede 200 bin civarında Çinlinin hayatını kurtarmış. Ülkesine döndüğünde topladığı bütün dökümanları Hitler’e ileterek Japonlar’ın vahşetinin önüne geçmeye çalışmış, ama Gestapo tarafından sorgulanmaktan öteye gidememiş.
Film yurtdışında pek de övgü toplamadı, fazla didaktik ve romantik görüldü. Buna rağmen tarihi ve gerçek hikâyelere meraklı seyirci tarafından ilgi gösterilmesinde bir sakınca yok.
Grindhouse (2007) filminin öncesinde sahte fragmanını seyrettiğimiz, keşke gerçekten çekilse dediğimiz Machete nihayet vizyonda.
Robert Rodriguez’in daha önce pek çok filminde kesici bir alet ismi ile yer alan Danny Trejo, bu sefer de Pala olarak karşımızda. (Filmin isminin neden Ustura olarak çevrildiğini bana sormayın.)
Politikacıların kirli işlerinin piyonu olan Machete’nin komploların üstesinden gelme hikâyesi dediğimizde filmin hiçbir çekiciliğinin olmadığının farkındayız. Ancak bu hakiki bir Rodriguez filmi ve gerek oyuncularıyla gerek anlatımıyla vaat ettiklerini yerine getiriyor. Yönetmenin daha önceki parlak işlerini beğenenler bu filmi de kaçırmayacaklardır. Sırf oyuncu kadrosu bile yeterli.