Bu hafta yedi film vizyona giriyor. İçlerinden en dikkat çekicisi, kuşkusuz adını sinema tarihine altın harflerle yazdırmış olan Alfred Hitchcock ile eşi ve ortağı Alma‘nın aşkına odaklanan Hitchcock. Farklı dünyaların insanı olan iki gencin aşk hikayesini anlatan Aşka Yükseliş (Tres metros sobre el cielo) ise yönetmenliğini Fernando Gonzales Molina‘nın yaptığı bir İspanyol filmi. Film daha önce de Three Steps Over Heaven adıyla sinemaya uyarlanmış olan bir roman uyarlaması. Lanet (Sinister), romanına malzeme arayan bir suç yazarının tavanarasında bulduğu kasetleri izlediğinde aslında aradığından çok daha fazlasıyla karşı karşıya kaldığını anladığı bir korku filmi. Alacakaranlık (Twilight) serisi yazarı Stephenie Meyer‘in yeni eserinden uyarlanan Göçebe (The Host) dünyayı istila ederek bedenlerini ve ruhlarını ele geçiren uzaylılarla, bedeni ele geçirilen ancak zihnini teslim etmemekte direnen Melanie’nin hikayesini anlatıyor. İdealist üç öğretmenin ülkelerini geride bırakıp üç farklı kıtaya doğru çıktıkları yolculuğu ve yaşadıklarını konu edinen Selam, Levent Demirkale yönetmenliğinde izleyiciyle buluşuyor. Yönetmen Doris Dörrie’nin Ferdinand von Schirach‘ın kitabından sinemaya uyarladığı Mutluluk (Glück), geçmişlerini hatırlamak istemeyen, Berlin’de tanışıp birbirine aşık olan genç bir çiftin mutluluğa yaklaştıklarını sanırken bir anda yaşamlarının allak bullak olmasını ve test edilen aşklarını konu alıyor. Üç boyutlu olarak vizyona giren G. I. Joe: Misilleme (G. I. Joe: Retaliation), G. I. Joe efsanesini devam ettiriyor.
Hitchcock
Yönetmen: Sacha Gervasi
Senaryo: John J. McLaughlin, Stephen Rebello
Oyuncular: Anthony Hopkins, Helen Mirren, Scarlett Johansson
Yapım: ABD / 2012 / 98 dk.
Steven Spielberg’in son on yılda çektiği en iyi film olan Terminal’in (The Terminal) senaristlerinden biri Sacha Gervasi idi. 2008 yılında Anvil isimli heavy metal grubuyla ilgili biyografik bir belgesele imza atan Gervasi, Toronto ve Los Angeles başta olmak üzere birçok uluslararası festivalde ödüllendirilmişti. Yönettiği ilk kurmaca film ise Stephen Rebello’nun Alfred Hitchcock and the Making of Psycho kitabından uyarlanan Hitchcock oldu. Kitabın isminden de anlaşılacağı üzere; efsane yönetmenin biyografisi olmaktan çok, Gizli Teşkilat (North by Northwest) filmini tamamlayıp Sapık’ı (Psycho) çekmeye başladığı dönemi anlatıyor yapım.
Gizli Teşkilat herkes tarafından beğenilmiştir ancak Hitchcock yeni projesinin peşinde huzursuzca dolanmaktadır. Herkes okuması için önüne senaryo yığarken, o, Robert Bloch’un Sapık adlı romanına odaklanır. Çalıştığı stüdyo bu kadar sert bir film çekmesine karşı çıkar, sansür kurulu ise şiddet ve çıplaklık içeren sahneler nedeniyle gösterimi engellemekle tehdit eder. O ise evini ipotek ettirip kendi parasıyla, rüyalarını ele geçiren filmi çekmeye başlar.
Hitchcock’un ilk dikkat çeken yanı, Amerikan sinemasının gelmiş geçmiş en büyük yönetmenlerinden sayılan birinin bile stüdyo sistemi nedeniyle özgür olamadığını göstermesi. Ölüm Kokusu (Vertigo) iki, Gizli Teşkilat üç dalda Oscar adayı olmuştur ancak Hitchcock hala yapımcıların insafıyla film çekebilmektedir. 1950’lerin sonlarından bu yana çok az şeyin değiştiği de bilinmekte. Sapık için girişilen prodüksiyon süreci filmin ilk yarısına yayılmış. Filmin finansmanı, oyuncu seçimleri, senaryonun nasıl ve kime emanet edildiği gibi ayrıntılar yüzeysel de olsa fikir verici düzeyde işlenmiş. Hitchcock’un sürpriz bozulmasın diye şehirdeki tüm kitapları toplatması, senaryonun son on sayfasını çekilene dek saklaması ve settekilere yeminler ettirmesi gibi ayrıntılarla yönetmenin karakteri vurgulanmış. Ancak izlemeden önce filmin genel havasının ciddi bir incelemeden çok sabun köpüğü kıvamında olduğunu bilmekte fayda var.
Ünlü yönetmenin eşi ve çalıştığı sarışınlarla ilişkisi filmin eğildiği ikinci alan. Akıl hocası Alma Reville ile ölümüne kadar, 54 yıl evli kalmıştı ünlü yönetmen ancak ara sıra oyuncularının çekimine kapıldığı sır değil. Yine de eşi Reville onlarca filmin senaryosuna imza atmanın yanı sıra, Hitchcock’un toparlayıcısı olmuş. Filmde Helen Mirren kendisine BAFTA ve Altın Küre adaylığı getiren başarılı bir performansla canlandırmış rolü. Yine de aktris önceki işleri kadar önemsememiş sanki bu önemli kadın karakteri.
Hitchcock’un Anthony Hopkins’e uygulanan makyaj nedeniyle alay konusu olsa da En İyi Makyaj ve Saç Dizaynı Oscar’ına aday gösterildiğini ancak ödülü Sefiller’e (Les Misérables) kaptırdığını da hatırlatalım.
Serkan Çellik
* * *
Mutluluk
Glück
Yönetmen: Doris Dörrie
Senaryo: Ferdinand von Schirach, Doris Dörrie
Oyuncular: Albra Rohrwacher, Vinzenz Kiefer, Andrea Sawatzki, Petra Kleinert
Yapım: 2012/ Almanya/ 112 dk.
Gerçek mutluluk ve aşk için nelerin yapılabileceğini sorgulayan Doris Dörrie’nin yönettiği Mutluluk (Glück) gösterildiği festivallerde beğeniler kazanmış bir yapım. Hayatın bilardoya benzeyen bir tarafı var. Bilardo masasında nasıl kimi zaman iki topun birbirine çarpmasının etkisi sonradan öngörülemiyorsa, bazen hayatın içinde gerçekleşen çarpışmaların da aynı şekilde yaratacağı sonuçlar pek bilinemiyor. Alman ceza avukatı Ferdinand von Schirach’ın Türkiye’de NTV yayınlarından çıkan kitabı Suç’un öykülerinden sinemaya ilk aktarılanı Mutluluk (Glück). Mutluluk iki insanın birbirini sevmesinin ve birlikte olmasının zorluklarını bir yandan yansıtırken, bir yandan da zor da olsa sahip olunan mutluluk için ne kadar ileri gidilebileceğini sorguluyor.
Irina (Alba Rohrwacher) ailesiyle birlikte köyde yaşamaktadır. Ülkesinde çıkan savaş sonunda onu da bulur. Ailesi öldürülür, kendisi tecavüze uğrar. Almanya’ya kaçan Irina burada seks işçisi olarak yaşamaya çalışır. Bu sırada evsiz ve işsiz olan Kalle (Vinzenz Kiefer) ile tanışır. Kalle, Byron ismini verdiği köpeğiyle birlikte sokaklarda uyumakta, insanlardan para istemektedir. Bir zaman sonra Irina kaldığı otelde Kalle ve köpeğinin de kalmasına izin verir. Geçmişlerinden birbirine bahsetmeyen, birbirlerini yargılamayan ikili bir zaman sonra aşık olurlar. Ne var ki geçmişte çok zorluklar çekmiş, mutluluğu yeni yeni bulan bu iki gencin önünde engeller henüz bitmemiştir.
Doris Dörrie Mutluluk’ta merkeze Irina’yı alıyor ve onu iki kişiyle karşılaştırıyor. Biri ceza avukatı Noah Leyden (Matthias Brandt) diğeri evsiz Kalle. Savaş travması yaşayan Irina, dilini tam da bilmediği ve kaçak yaşadığı Almanya’da önce Kalle ile yeniden mutluluğu yakalıyor. Ancak o mutluluğun ileride koruyucusu olacak kişiyse Noah. Filmin başında gelincik tarlası içinde, kuzularla mutlu bir şekilde görünen Irina daha sonra Kalle ile yeniden bu mutluluğu yakalıyor. Hiçbir şeyleri olmayan, hayatın kıyısındaki bu iki karakterin ilmek ilmek örerek nasıl mutluluğu yakaladığını görünce hayatın tüm koşuşturması içinde kaçırılan kimi güzel anları düşünüyor izleyici.
Doris Dörrie Berlin’in arka sokaklarında yaptığı çekimler filmin gerçeklik hissini ve vuruculuğunu oldukça arttırmış. Tabii kimi sahneler gereksiz uzun gibi gelebiliyor. Bu da filmin esasında kısa bir hikayeye dayanmasından kaynaklanıyor. Ferdinand von Schirach’ın avukatlığını yaptığı davaya dayanan hikayenin gerilimi filmin son 30 dakikasında oldukça iyi verilmiş. Bu noktada filmin biraz vahşileştiğini ve kanlı sahnelerin olduğunu belirtmekte fayda da var.
Ali Abaday
* * *
G. I. Joe: Misilleme
G. I. Joe: Retaliation
Yönetmen: Jon M. Chu
Senaryo: Rhett Reese, Paul Wernick
Oyuncular: Bruce Willis, Dwayne Johnson, Jonathan Pryce
Yapım: 2013/ ABD/ 110 dk.
Aylar önce gösterime girmesi planlanan yeni G.I. Joe filmi Misilleme (G.I. Joe: Retaliation) bu hafta tüm dünyada aynı anda vizyon yüzü görüyor. Gecikmenin sebebi ise ilk filmde de ufak bir rolü olan Channing Tatum’un geçtiğimiz yıl artan popülaritesi nedeniyle rolünün uzatılması.
Stephen Sommers Mumya (The Mummy) ve Mumya Dönüyor (The Mummy Returns) ile yakaladığı başarıyı Val Helsing ile tekrar edemeyince Transformers’ın gişesinden etkilenerek, bir başka Hasbro oyuncağı G.I. Joe’nun filmini yapmıştı 2009’da. Yıldız oyuncu içermeyen 175 milyon dolar bütçeli yapım toplamda zarar etmese de, ülkesinde maliyetini bile çıkaramayınca Sommers yönetmenliğe ara vermişti. Savaş-sever oyuncaklara ikinci şans tanınınca yönetmen koltuğuna Sokak Dansı 3D (Step Up 3D) ile hatırladığımız Jon M. Chu geçti.
G.I. Joe: Misilleme yetenekli Amerikan askerleri Joe’ların maceralarını anlatıyor. Doğrudan ABD Başkanı’ndan emir alan bu özel tim görevden göreve koşarken, bir gün kendi kamplarında saldırıya uğruyorlar ve macera başlıyor. Misilleme’nin ilk hatası süresini doğru kullanamaması ve bir türlü konuya girememesi. İlk çeyrekte yer alan, Channing Tatum’un rolünü uzatmak için eklenen aksiyon ve dostluk gösterileri asıl entrikanın gecikmesine neden olmuş. Konuya girildiğinde ise dünyanın farklı köşelerinde takip edilemeyecek kadar çok karakter kendi maceralarını yaşadığından, bütünlük sağlanamamış. Roadblock-Duke dostluğu, Storm Shadow-Snake Eyes arasındaki affedilmeyen geçmiş, Flint-Jaye aşkı, hapishane müdürünün tek kişilik gösterisi vs. birbirinden o kadar kopuk ve klişelerle örülü havada parçalar ki; yoklukları varlıklarından daha iyi olurmuş. En azından derinleşeyim derken sığlaşan bir film yerine sıkı bir aksiyon izlemiş olarak ayrılırdı salondan seyirciler.
Jaye karakterinin erkek çocuk isteyen babasına inat orduya yazılması kadar tanıdık filmdeki aksiyon sekansları. Baştan sona önceki türdeşlerinden kopya, heyecansız, günümüz şartlarının gerisinde, düşünülmemiş patlama ve çatışma sahneleriyle dolu Misilleme. Hakkını yememek açısından dağlarda geçen Ninja kavgasının bir yere kadar ilgi çekici olduğunu söyleyebiliriz ama bu sahne teknik açıdan başarılmış olsa da yönetmen Chu iplerle yaratılan koreografiyi seyirciye temiz bir şekilde aktarmayı başaramamış.
Filmin asıl başrolü Dwayne Johnson’un aktardığı “küçükken çelimsizdim, herkes beni döverdi, yirmi santimetre uzayıp yirmi yedi kilo alınca…” diye uzayan monolog kadar gereksiz bir diğer unsursa Bruce Willis’in varlığı. Bazı posterlerde en önde yer alan 58 yaşındaki aktörün neden orada olduğunu ve aksiyon sinemasında neden ısrarcı olduğunu anlamak mümkün değil. Ray Stevenson ve Arnold Vosloo ile birlikte perde süresi uzatılsa mutlu edecek isimse henüz şeytanın bacağını kıramamış genç aktör D.J. Cotrona. Tatum ve Willis yerine kapanış jeneriğine serpiştirilen kesilmiş sahneleri filmin doğru yerlerinde görmek seyir zevkini artırabilirdi.
Kısaca özetlersek; G.I. Joe: Misilleme heyecan verici bir aksiyon filmi bekleyenleri tatmin edemeyecek, eldeki malzemenin değerlendirilemediği, üzerine düşünülmemiş, başarısız bir film. Öncülünde yer alan Paris sokaklarındaki inanılmaz kovalamaca sahnesi devam filminin tamamından daha çok şey sunuyordu. Üstelik 3D’si bilet ücretini şişirmek dışında işlevsiz, 2D izleyerek de aynı deneyimi yaşayabilirsiniz.
Serkan Çellik
* * *
Aşka Yükseliş
3 metros sobre el cielo
Yönetmen: Fernando Gonzales Molina
Senaryo: Federico Moccia, Ramón Salazar
Oyuncular: Mario Casas, Maria Valverde, Alvaro Cervantes
Yapım: 2010/ İspanya/ 118 dk.
* * *
Lanet
Sinister
Yönetmen: Scott Derrickson
Senaryo: Scott Derrickson, C. Robert Cargill
Oyuncular: Ethan Hawke, Juliet Rylance, James Ransone
Yapım: 2012/ ABD/ 110 dk.
* * *
Göçebe
The Host
Yönetmen: Andrew Niccol
Senaryo: Stephenie Meyer, Andrew Niccol
Oyuncular: Saoirse Ronan, Diane Kruger, Jake Abel, William Hurt
Yapım: 2013/ ABD / 125 dk.
* * *
Selam
Yönetmen: Levent Demirkale
Senaryo: Necati Şahin
Oyuncular: Burçin Abdullah, Yunus Emre Yıldırımer, Hasan Nihat Kürkçü, Emre Karakoç
Yapım: 2013/ Türkiye