Bu hafta vizyona dört film giriyor: Murat Aslan’ın yönetmenliğini yaptığı, Şafak Sezer’in hem yazıp hem başrolünde oynadığı G.D.O. Kara Kedi, yerli komedi izleyicileri için biçilmiş kaftan. Rémi Bezançon ve Jean-Christophe Lie’nin ortak imza attığı Frankofon animasyon denemesi Zürafa, Jason Statham’lı gişeye yönelik bir aksiyon gibi görünen Parker ve tam çocuklu ailelere göre bir animasyon olan Kahraman Maymun’sa haftanın diğer filmleri… Herkese iyi seyirler…
[xrr rating=3/5]
Yönetmen: Murat Aslan
Senaryo: Şafak Sezer
Oyuncular: Şafak Sezer, Serkan Şengül, Melisa Aslı Pamuk
Yapım: 2013 / Türkiye
G.D.O KaraKedi başrolünde, filmin senaryosunu da yazan Şafak Sezer’in oynadığı bir film. Film, gülmece filmi olarak sunulsa da, gülmece payı yüksek bir melodram demek, daha doğru olur. 3 kardeşin acımasız bir mafya grubu ile başının derde girmesinin hikayesini izlediğimiz G.D.O KaraKedi, güçlü oyuncu kadrosu, sağlam teknik donanımı ve iyi bir yönetim ile pek çok gülmece filminden ayrılarak öne çıkıyor.
Şafak Sezer, gülmece alanında bence oldukça önemli bir boşluğu dolduruyor. İyi oyunculuğu ve yetenekleri yanında, aynı zamanda ortalama Anadolu insanını “en çapaklı haliyle” yansılayabilmesi, bence bugünkü Şafak Sezer’in sevilmesinde en önemli faktör oluyor. Çünkü, ev ve oyunculuk hayatında da, diğer pek çok gülmece aktöründen farklı olarak “steril” bir dünyası olmayan Şafak Sezer’in defalarca, genel sistemi bozan hatalarına rağmen, hala “ayakta” ve aranılan oyuncu olmasının sırrının, tam da “çapaklı” olarak tanımladığım oyunculuğunda yattığını düşünüyorum.
Şafak Sezer’in bu filmle sınırlı olmayan yeteneklerini bir kenara bırakırsak, hikayesi ve kurgusu ile G.D.O KaraKedi filminin de gülmecenin sıkıştığı dar alandan çıkamadığını görüyoruz. Nedense, yerli gülmece sineması mafya olmadan hikaye anlatma yeteneğini kaybetmiş durumda. Geçen yıl gösterime giren Sen Kimsin, Berlin Kaplanı, Moskova’nın Şifresi, Çakallarla Dans, Bana Bir Soygun Yaz, SüperTürk, Patlak Sokaklar: Gerzomat, Öz Hakiki Karakol ve bir o kadar daha filmin hepsinin ortak özelliği bir mafya hikayesi üzerinden gülmece yaratmak girişimi idi.
Bu denizin sonsuz bereketli olduğunu düşünenler, bence yerli film tercih eden seyircinin sabrını daha fazla denemekten vaz geçmelidir. Elbette, “benim hikayem onların hikayesinden farklı” diyenler olacaktır. Ancak, “mafya dışında halkımızı güldürecek bir konu yok mu”, sorusunu da senaristler, yapımcılar ve yönetmenler hep birlikte cevaplamalıdır.
Ali Rıza Özkan
***
[xrr rating=2/5]
Yönetmen: Rémi Bezançon, Jean-Christophe Lie
Senaryo: Alexander Abela, Rémi Bezançon
Oyuncular: Max Renaudin Pratt, Simon Abkarian, François-Xavier Demaison
Yapım: 2012 / Fra-Bel. / 78 dk.
Zürafa‘nın (Zarafa) iki yönetmeninden biri olan Jean-Christophe Lie, Sylvian Chomet’nin yanında yetişmiş. Diğeri ise hayli ilgi çekici Aramızda Bebek Var filminin yönetmeni Rémi Bezançon.
Zürafa, bir çöl hikâyesi aslında. Klasik bir doğu anlatısı şeklinde başlıyor, sonra nedense barutu tükenmiş gibi tutukluk yapıyor. İlginç bir şekilde, hikâyenin bizim tarihimizle kesişen noktaları da var. Zira olaylar, Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın Mısır’ı yönettiği zamanlarda geçiyor. Afrika’da ulu bir ağacın etrafına kurulmuş küçük bir köyün karayağız çocuklarına anlatılan bir hikâye Zürafa. Köyün yaşlısı, küçük çocuklara Maki ile Soula’nın, daha doğrusu 10 yaşındaki Maki ile Fransa kralına hediye olarak gönderilen zürafanın dostluğunu anlatıyor. Mısır’ın yöneticisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Osmanlı kuşatmasından kurtulmak için Fransa Kralı’ndan yardım ister. Bu yardımın kabulü için de hediye olarak bir zürafa gönderir. Hasan, bu zürafayı Fransa’ya götürmekle görevlendirilir. Fakat bir köle tüccarı tarafından köylerinden koparılan Maki ile Soula da bir şekilde bu yolculuğa dâhil olur. Hasan’ın görevi, zürafayı Fransa Kralı’na hediye edip ondan yardım sözü almak; Maki’nin amacı ise zürafayı doğduğu topraklara geri götürmektir.
Büyük çoğunluğu Afrika’da geçen hikâyede ilk önce Fransız köle tüccarıyla tanışmak şaşırtıcı değil. Şaşırtıcı olan filmin yönetmenlerinin de Fransız olması. Dahası, hikâyenin Paris ayağında dönemin sosyetesi ve Fransız Kralı’nın abartılı tasviri ise bizdeki tarih tartışmalarını hatırlatmıyor değil. Nitekim Bezançon ile Lie bu konuda bizim payımıza düşeni de kendi zaviyelerinden hikâyeye yerleştirmiş. O dönem, Osmanlı toprağı olan Mısır’ın ve Osmanlı valisi Mehmet Ali Paşa’nın hikâyedeki yeri bizim tarihi bilgilerimizle çelişiyor. Paşa, sanki Mısır’ın kralı, Osmanlı ise Mısır’ı işgal etmek için kuşatan düşman ordusu olarak filmde yer alıyor. Bilinçli bir tercihle, şehri denizden kuşatan Osmanlı ‘levend’lerini göstermiyor yönetmenler. Yani filmde Türkler’in sadece adı var. Bizim levendlerin yerine Yunanlı bir korsan gemisi dâhil oluyor filme.
Fransız yönetmenlerin, Afrika kıtasına ve insanına bakışı biraz karışık. Genel olarak insani bir yaklaşım var. Fakat filmin ilerleyen bölümlerinde işin rengi değişiyor. Fransızların sömürge ve kölelik tarihlerine cesur ama küçük bir dokunuş var öyküde. Fakat nihayetinde şöyle bir söylem çıkıyor finalde. Fransızların ya da Türklerin tahakkümünden kurtulmak istiyorsanız Afrika’da kalın. Başka bir deyişle, ‘Afrikalısın sen, Afrikalı kal!’ Yine de inanılmayacak kadar fantastik maceralar anlatma telaşındaki animasyonlardan daha sade ve sahici bir anlatıma sahip Zürafa. Fakat tarihi bir dönemde söylemini konumlandırdığı yer ne kadar insani görünse de hayli sorunlu.
Ali Koca
***
[xrr rating=3/5]
Yönetmen: Taylor Hackford
Senaryo: John J. McLaughlin, Donald E. Westlake
Oyuncular: Jason Statham, Jennifer Lopez, Michael Chiklis
Yapım: 2013 / ABD / 118 dk.
Aksiyon türünün bütün özelliklerini üstünde toplayan Parker, bu haftanın en eğlenceli filmi. Başrollerinde Jason Statham ve Jennifer Lopez’in oynadığı Parker bir polisiye roman uyarlaması.
1962’de Donald E. Westlake’in yazdığı bir soyguncunun hikayesi, finaliyle okuyucularını şoke etmişti. Çünkü o dönemde kanun kaçaklarının hikayenin sonunda mutlaka ölmesi alışkanlığı vardı. Sistemin düşmanı maceranın sonunda ölür ve hak yerini bulurdu. İşte ilk kez bir soyguncu ve katil maceranın sonunda ölmedi. Hatta o kadar çok sevildi ki 24 adet devam kitabı yazıldı. Karizmatik soyguncunun bu kadar çok sevilmesinin en büyük sebebi ise kendi içindeki garip ahlak anlayışıydı. Mecbur kalmadıkça adam öldürmeyen, verdiği sözleri mutlaka yerine getiren, aldatıldığı zaman ise intikamını almak için herşeyi riske eden bir soyguncu. Okuyucunun böylesi sevdiği bir kahraman niye bu kadar uzun süredir beyazperdeden uzaktı?
Aslında Parker’ın birçok macerasını sinemalarda seyrettik. Mesela Mel Gibson’ın canlandırdığı Gününü Göreceksin (Payback) filminde Parker’ın bir macerası uyarlandı. Mel Gibson’ın o filmdeki karakterinin adı ise Porter’dı. Yazar Westlake ve ölümünden sonra da mirasçıları bu ünlü karakterin kendi ismiyle sinema filmi çekilmesini kabul etmemişlerdi. İlk kez Firefly adlı romanın beyazperdeye uyarlanmasını kabul ettiler. Bu anlamda Parker’ın devam filmlerini de seyredeceğimizi düşünüyorum. Filmin konusuna gelince…
Parker ortağının bulduğu bir çete ile soyguna girişir. Çetedeki bir elemanın dikkatsizliği yüzünden masum bir insan ölür. Fakat soygun başarılı olur ve paralarla kaçmaya başlarlar. Tam kaçış sırasında çete lideri, Parker’a soygundan elde ettikleri para ile daha büyük bir iş yapmak istediklerini söyler. Ama Parker kabul etmez. Bunun üzerine çete Parker’ı vurur ve öldü zannederek sokağa atar. Ama Parker kurtulur ve çetenin peşine düşer. Palm Beach’te yapılacak soygun sırasında büyük bir hesaplaşma yaşanır. Parker ise Palm Beach’i iyi bilen bir emlak çalışanı olan Leslie’nin yardımına ihtiyaç duyar.
Leslie’yi canlandıran 44 yaşındaki Jennifer Lopez bütün güzelliğini filmde sergiliyor. Özellikle bir sahnede Parker, Leslie’nin üzerinde dinleme cihazı olup olmadığını görmek için soyunmasını istiyor. Leslie ise Parker’a hayran ve hemen soyunuyor. Leslie, Parker’a karşı duyduğu bütün ilgiyi o an hissettirse de Parker başka bir kadına aşık olduğu için onu reddediyor. Jennifer Lopez’i reddeden Jason Statham o an gözümüzden düşüyor. İşin şakası bir tarafa bu film aksiyon severler için biçilmiş kaftan. Ayrıca yeni serileri de gelecek. Onun için bu filmi kaçırmayın…
Serdar Akbıyık
***
Kahraman Maymun (Marco Macaco)
Yönetmen: Jan Rahbek
Senaryo: Thomas Borch Nielsen, Jan Rahbek
Oyuncular: Mille Lehfeldt, Toke Lars Bjarke, Rune Tolsgaard
Yapım: 2012 / Dan.-İng. / 80 dk.