Dağıtımcılarımız herkesin merakla beklediği Miss Bala’yı es geçmek suretiyle sekiz filmlik bir vizyon haftası armağan ettiler bize yine. Haftanın tek yerli yapımı Kırık Midyeler, taşı toprağı altın İstanbul’da bir tutunma hikâyesini anlatıyor. Üç adet romans var bu hafta vizyonda; Abel, Gordon, Romy üçlüsünün yeni icraatı Aşk Perisi, Fransız Öpücüğü’nün yönetmeni Lawrence Kasdan’dan Can Yoldaşım ve ünlü Fransız yüzlerle bezeli Sert Rüzgalar. Gerilim filmlerini sevenler de unutulmamış: Ruhlar Oteli ve Piranha 3DD, türün takipçilerini bekliyor. Çok izlenir İngiliz TV dizisinden uyarlama Skor Sıfır ve hayli kompleks, incelikli bir drama olan Ruh Eşim haftanın diğer filmleri… Herkese iyi seyiler…
[xrr rating=5/5]
Yönetmen: Seyfettin Tokmak
Senaryo: Kenan Kavut
Oyuncular: Engin Benli, Selma Alispahic, Ugur Barış Mehmetoglu
Yapım: 2012 / Türkiye /96 dk.
Mardin, Saraybosna veya Kongo; nereden gelirseniz gelin, İstanbul hayata tutunmak kavgasında size yurt oluyor. Öyle mi, gerçekten? İstanbul dünyaya umut dağıtan/taşıyan bir kent olarak gururumuz mu? Seyfettin Tokmak, Kırık Midyeler’de işlerin sunulan parıltılı ‘imaj’lardan farklı olduğunu göstermek için kolları sıvamış.
Ergenlik basamaklarını daha yeni tırmalayan iki küçük çocuk Mardin’den kaçıp gelmiş ve ‘hayatı doğrultmak’ için İstanbul’da çıkış yolu aramaktadır. Kumkapı, gündelik akışın içerisinde görmediğimiz, ilgilenmediğimiz ve bize sunulan İstanbul’dan epeyi farklı bir İstanbul’dur. Ermeni, Fars, Afrikalı, Arap, Boşnak, Rus vs. dünyanın her yöresinden göçmenler bu ‘ara istasyon’da yeni umutlara, yeni geleceklere giriş yapmak için bekleşmekteler. Bu ‘çok uluslu bekleme istasyonu’ aslında çoğu için son istasyondur.
Faysal ve Hakim ‘küresel mekan’ İstanbul’un yerli üyeleri olarak kendi geleceklerine dair umutlarını çok uluslu hayallerle süslemeye kalkışırlar. Başlarına da gelmedik kalmaz! Küreselleşme nasıl ki, New York, Londra, Paris, Berlin gibi kentler yararına bencil davranmanın yanında İstanbul’a sadece çöplüğünü bırakıyorsa, aynı şekilde gelecek ütopyaları bahsinde de, bu kentin insanların payına kalacak olan aldatılmadır. Seyfettin Tokmak, bir ilk film olarak da oldukça önemsememiz gereken Kırık Midyeler’de, bu küresel aldatmacanın boyutlarını sunmuş, izleyiciye. Boşnak Medina’nın veya Kongo’lu kaçakların veya ‘amcaoğulları’ Faysal ile Hakim’in aldatılmalarının temelinde uluslar ötesi bir bağımlılık ve sömürü sistemi vardır.
Kırık Midyeler’in kolay anlatımlı ama zengin ve çok boyutlu bir düşünsel altyapıya dayanan dilini, dingin ve gözlemci kamerasını, ajitasyona pirim vermeyen, ama asıl meseleden ayrılmayan inatçılığını vurgulamak, filmin sinemamız için bir ‘kıymet’ ifade ettiğine dikkat çekmek için, sanırım gerekli. Umarım, yönetmeni seçtiği bu ‘yol’u ve üslubunu filmografisinde koruyan çalışmalarla izlemeye çıkmaya devam ederiz.
Ali Rıza Özkan
***
[xrr rating=5/5]
Yönetmen: Dominique Abel, Fiona Gordon, Bruno Romy
Senaryo: Dominique Abel, Fiona Gordon, Bruno Romy
Oyuncular: Dominique Abel, Fiona Gordon, Bruno Romy
Yapım: 2011 / Fra-Bel. / 93 dk.
Dominique Abel, Fiona Gordon, Bruno Romy üçlüsü, birlikte kaleme alıp yönettikleri komedilerle Jacques Tati usulü bir humor ortaya koyuyorlar. ‘Slapstick’ anlayışından beslenen bu humora, kendini iyi hisset tonu da sirayet ediyor nispeten. Bir tür ‘hafif komedi’ olarak adlandırabileceğimiz bu filmlere, leitmotif olarak çoğu zaman dans da katılıyor. Abel, Gordon ve Romy üçlüsü, dansla harmanladıkları bu kendini iyi hisset slapstickleriyle, son zamanlarda yaratılan ‘en orijinal’ sinema dillerinden birine imza atmış durumdalar bana kalırsa.
Aşk Perisi (La Fée), bizde de gösterime giren Rumba’dan sonraki filmleri bu sıra dışı ekibin. Film, bir hotel resepsiyonisti olan Dom’un (Dominique Abel), bir peri olduğunu iddia eden –ama aslen bir akıl hastanesinden kaçmış bulunan- Fiona’yla (Fiona Gordon) tanışmasıyla birlikte gelişenleri aktarıyor esas olarak.
Kör garson, bir cafe dolusu sarhoş kadın rugby takımı üyesi, kaçmayı bir türlü beceremeyen siyahi göçmenler, köpeğine sahip olmayı beceremeyen İngiliz beyefendisi… Bütün bunları, absürd ötesi bir dizgide buluşturuyor Aşk Perisi, ve durumun olabilecek en komik halini kurguluyor. Yine dans, çok önemli bir rolde bu filmde de: İki-üç müzikli sekans eşlik ediyor size bu ayrıksı seyirliği deneyimlerken. Bu sekanslar, hem biçim olarak, hem de ruh olarak eklektik bir yapıda değiller. Bilakis sinematografinin içine konuşlanıyorlar, asla sırıtmıyorlar.
Toparlarsak, Aşk Perisi alışılagelmiş olduğunuz romans denemelerinden biri değil. Diyaloga abanmıyor, bazı Avrupa filmleri gibi durgunluğuyla can da sıkmıyor! İçsel bir dinamikle ilerleyen, çok renkli, usulca yüreğinize dokunuveren, zamanı hissettirmeden akıp giden, mutlaka görülesi bir film karşımızdaki…
Ercan Dalkılıç
***
Skor Sıfır (The Inbetweeners Movie)
[xrr rating=2/5]
Yönetmen: Ben Palmer
Senaryo: Iain Morris, Damon Beesley
Oyuncular: James Buckley, Blake Harrison, Joe Thomas
Yapım: 2011 / BK / 97 dk.
Skor Sıfır (The Inbetweeners Movie), 2008-2010 yılları arasında e4 kanalında yayınlanan ve kısa sürede bir fenomene dönüşen gençlik dizisi The Inbetweeners’dan uyarlanan ilk sinema filmi. Film, dizinin mutat karakterlerinin yaz tatilini geçirdikleri bir Yunan adasındaki maceralarını anlatıyor. Film de, uyarlandığı dizi de Amerikan Pastası (American Pie) ekolünün ardılı olarak nitelenebilir sanıyorum.
Tıpkı dizide olduğu gibi beylik bel-altı espriler gırla gidiyor Skor Sıfır’da. Yer yer de ırkçı söylemler mevcut. Tabii Skor Sıfır’ın izleyici profili bunu pek önemsemeyecektir. Fakat biz yine de konfeksiyon tipi izleyici için belirtmiş olalım.
Her gençlik komedisinde işlenegeldiği gibi ergenlerin milli olma teşebbüsleri bizim filmimizin de omurgasını oluşturmakta. Karşıt karakterler aracılıyla kotarılmaya çalışılan çatışma ara ara aksasa da, genelde seyircisinin ilgisini canlı tutmayı başarıyor, -aynı zamanda dizinin de yönetmen koltuğunda bulunmuş olan- Ben Palmer.
Skor Sıfır, bence herhangi bir The Inbetweeners bölümünden farksız; hatta daha tatsız bile denebilir rahatlıkla. Gelgelelim, dizinin fanatikleri ve gençlik filmleri müdavimleri için biçilmiş kaftan olduğu da yadsınamaz.
Ercan Dalkılıç
***
Sert Rüzgarlar (Des Vents Contraires)
Yönetmen: Jalil Lespert
Senaryo: Olivier Adam, Marie-Pierre Huster, Marion Laine, Jalil Lespert
Oyuncular: Benoît Magimel, Audrey Tautou, Antoine Duléry
Yapım: 2011 / Fra.-Bel. / 91 dk.
Yaz sezonu gelince sinemalarımız iki tür filmle doldu. Birincisi Men in Black gibi Hollywood’un yüksek bütçeli gişe filmleri, ikincisi ise tam tersi gişe yapması beklenmeyen Avrupa filmleri ve bağımsızlar. Özellikle son günlerde Fransız filmlerinin akınına uğradık. Bir çoğu festival filmi olan bu yapımlar sinema olarak kaliteli ama Hollywood’un o sahte ışıltısından uzaklar. Geçen hafta Fransız sinemasından Gizemli Kadın ve Azrail’i Beklerken gibi iki örneği seyrettik bu hafta ise Ruh Eşim ve bu yazının konusu olan Sert Rüzgarlar salonlara geliyor.
Fransız sinemasının kendine has bir tavrı var. Bazı izleyici sevmez bazısı ise tutkunudur bu özel tadın. Açıkçası ben son dönem Fransız filmlerini sevmeye başladım. O soğuk veya durağan duygusal dünyalarını zorluyorlar. Hem oyuncuları, hem de yönetmenlerin öyküleri ele alış şekilleri daha sıcak ve enerjik. Fransız sinemasının son dönem en iyi iki oyuncusu Sert Rüzgarlar’da oynuyor: Benoit Magimel ve Audrey Tautou. Aslında film Benoit Magimel üzerine kurulmuş. Fransız sinemasının kadın izleyiciler tarafından en beğenilen ismi Magimel. Yapımcılar da bunun farkında ki Magimel’e böyle bir sorumluluk yüklemişler.
Sert Rüzgarlar gerçek bir hayat hikayesinden uyarlama. İki çocuklu bir aile monotonluğun verdiği yıpranmayı yaşar. Paul aile yaşamının yarattığı monoton hayatın kurbanı olmuş bir yazardır, eşi Sarah ise bir doktor. Evlendikleri ilk zamanlar bir yazarla yaşamanın heyecanını iliklerine kadar hisseden Sarah yıllar geçtikçe tek başına aile sorumluluklarını omuzlamanın yükü altında ezilir. Sonunda küçük çatışmalar hayatın vazgeçilmezi olarak evin başköşesine kurulur. Bir sabah çocukların okula götürülmesi nedeniyle yine tartışma yaşanır. Paul klasik olarak tartışmayı kaybeden taraf olarak çocukları okula götürür. Sarah ise işe çıkar ama bir daha dönmez. Paul, Sarah’ın kaybolması yüzünden şüpheli duruma düşer, bir de iki çocuğun bütün sorumluluğu artık onun omuzlarındadır. Bir yılın sonunda polis Paul’den şüphelenmeyi bırakır. Paul ise maddi zorluklar ile boğuşur. Sonunda doğup büyüdüğü ailesinin kasabasına döner. Orada baba evinde çocuklarıyla yeni bir düzen kurar kendine. Film böyle akıp gider. Sonunda Paul, Sarah’nın kayboluşunun ardındaki sırrı çözecektir.
Film sinemanın gerektirdiği bir olay örgüsüne sahip değil. Evet gerçek bir hayat hikayesinden yola çıkılarak çekilmiş bir yapım. Ama sanki sinemasal olarak üzerine hiç bir şey konulmamış. Bir adam ile kadının talihsiz hayat hikayesinin bir bölümünü profesyonel oyuncular oynamış, yönetmen de kendinden hiç bir şey katmadan filmi yapmış. Bu anlamda muhteşem oyuncuların ve iyi performansların heba edildiği bir yapım olarak düşünüyorum Sert Rüzgarlar’ı. 15 kopya ile vizyona girecek olan film bu tür göreceli küçük yapımların Türk izleyicisiyle buluşması anlamında bize umut verdi. Ama filmin kalitesi şüphe götürür.
Serdar Akbıyık
VİZYONA GİREN DİĞER FİLMLER:
Can Yoldaşım (Darling Companion)
Yönetmen: Lawrence Kasdan
Senaryo: Lawrence Kasdan, Meg Kasdan
Oyuncular: Diane Keaton, Kevin Kline, Dianne Wiest
Yapım: 2012 / ABD / 112 dk.
***
Yönetmen: Ti West
Senaryo: Ti West
Oyuncular: Sara Paxton, Pat Healy, Kelly McGillis
Yapım: 2011 / ABD / 101 dk.
***
Yönetmen: Jean-Marc Vallée
Senaryo: Jean-Marc Vallée
Oyuncular: Vanessa Paradis, Kevin Parent, Hélène Florent
Yapım: 2011 / Can.-Fra. / 120 dk.
***
Yönetmen: John Gulager
Senaryo: Patrick Melton, Marcus Dunstan, Joel Soisson
Oyuncular: Katrina Bowden, Christopher Lloyd, Danielle Panabaker
Yapım: 2012 / ABD / 83 dk.