Bu hafta altı film vizyona giriyor. Selim Evci yönetmenliğindeki Rüzgarlar filmini Ercan Dalkılıç değerlendiriyor. İsveçli yazar Alexander Ahndoril‘in 2009’da yayınlanan aynı adlı romanından beyazperdeye uyarlanan Hipnozcu (The Hypnotist) filminin değerlendirmesi ise Ali Abaday’ın kaleminden TersNinja’da. Herkese iyi seyirler.
Rüzgarlar
Yönetmen: Selim Evci
Senaryo: Selim Evci, Murat Yaykın
Oyuncular: Yusuf Nejat Buluz, Rüçhan Çalışkur, Mediha Didem Türemen
Yapım: 2012 / Türkiye / 117 dk.
Selim Evci’nin Venedik’te Geleceğin Aslanı ödülüne aday olan İki Çizgi‘den sonraki (ikinci) uzun metraj denemesi Rüzgarlar‘ı geçtiğimiz (19.) Altın Koza Film Festivali’nde görmüştüm. Daha doğrusu; filmi bitirebilmek için son nefesime kadar mücale etmiştim. Zira, Rüzgarlar sinemamızdaki minimalist furyanın son örneklerinden; fakat filmin o kadar ağır bir temposu var ki, salondan dışarı atmamak için zor tutuyorsunuz kendinizi. Özetle; Rüzgarlar‘a gitmeden önce şimdiye değin izlediğiniz bütün minimalist filmleri unutun!
Murat (Yusuf Nejat Buluz), İmroz’a fotoğraf çekmek ve ses kaydetmek için –Gelecek Uzun Sürer‘in Sumru’sunu çağrıştırır bir şekilde– gelmiştir. Adada gezinirken Madam Styliani (Rüçhan Çalışkur) adındaki 80 yaşındaki bir Rum kadınına rastlar. Madam Styliani’nin adaya ve cemaatinin göçüne dair hikayeleri kaydetmeye başlayan Murat, bu süreçte Madam’ın torunu güzel Elini (Mediha Didem Türemen) ile yakınlaşmaya başlayacaktır.
Selim Evci, fotoğrafçılıktan gelme bir isim; bir fotoğraf gezisi için gittiği İmroz’da (Gökçeada) terkedilmiş Dereköy’ü (Siduni) görünce böyle bir film yapma fikri gelmiş aklına. Rum ağırlıklı bir nufusa sahip olan Dereköy, bir zamanlar Türkiye’nin en yüksek nüfuslu köyü imiş, şimdilerde ise nüfusu sadece 20 civarında.
Rüzgarlar‘ı izledikten sonra İmroz’a gitmenize hiç gerek kalmayacak, emin olun! Fakat sıkıntı şu; peşisıra gelen onlarca güzel resim, yekvücut hale gelip anlamlı poetik bir bütün oluştur(a)mıyor filmde. Evci, henüz fotoğrafçılık bağlarından tam anlamıyla kopamadığı için sinematografi bakımından oldukça zayıf işler ortaya koyuyor. İki Çizgi‘nin de buna benzer bir sorunu vardı; ne var ki, eli yüzü düzgün draması o filmi bir nebze olsun kurtarıyordu.
Maalesef Rüzgarlar‘ı kurtaracak bir drama da yok görünürde; aşağı yukarı bir ilkokul piyesi düzeyindeki dramaturjinin, en hafif ifadeyle “komik” olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Buna bir de Yusuf Nejat Buluz’un ‘ne yaptığını bilmez’ oyunculuğu eklenince, film gerçekten de yer yer izleyiciyi ‘ikrah noktası’na sürükleyebiliyor. Aman dikkat…
Filmin tek pozitif tarafı; salt bir gözlemci olarak, yani objektif bir gözle Madam Styliani üzerinden adadaki Rum nüfusun yokoluşu, bu yokoluşun ardında bıraktıkları ya da kendisiyle birlikte götürdüklerine değinmesi sanıyorum.
Ancak ve ancak sağlam festival takipçilerin hakkından gelebileceği demir bir leblebi Rüzgarlar, diğerlerinin bu filmden uzak durması hayırlarına olur.
Ercan Dalkılıç
* * *
Hipnozcu
The Hypnotist
Yönetmen: Lasse Hallström
Senaryo: Paola Vacirca, Alexander Ahndoril
Oyuncular: Mikael Persbrandt, Lena Olin, Tobias Zilliacus, Oscar Pettersson
Yapım: 2012 / İsveç / 127 dk.
Her ne kadar Ejderha Dövmeli Kız (The Girl with the Dragon Tattoo) filmi ve romanı ile son yıllarda geniş kitlelerin dikkatini çekmiş olsa da İsveç polisiyelerinin şöhreti çok daha eskilere dayanır. Martin Beck ya da Kurt Wallander gibi iki müthiş dedektif kazandırmış olan İsveç edebiyatından yeni bir dedektif daha çıktı. Lars Keppler mahlasıyla Alexander ve Alexandra Coelho Ahndoril’in yarattığı dedektif Joona Linna’nın Hipnozcu (The Hypnotist) isimli macerası kısa sürede çok satan kitaplar listesine girmeyi başardı.
İsveç’ten çıkan romanı Çikolata (Chocolat), Casanova, Yemen’de Somon Avı (Salmon Fishing in the Yemen) gibi filmleri yönetmiş olan ünlü yönetmen Lasse Hallström beyaz perdeye uyarladı. Bir okulun spor salonunda işlenen cinayetin ardından, öldürülen kişinin ailesinin evine gidilince burada da bütün ailenin öldürüldüğü anlaşılır. Olayla ilgilenen dedektif Joona Linna’nın (Tobias Zilliacus) davayı çözmesi için tek tanığı ailenin komada olan oğlu Josef’tir (Jonatan Bökman). Dedektif onun komadan çıkıp çıkamayacağını bilmezken ailenin bir de ayrı yaşayan kızı olduğunu öğrenir.
Polise göre olayın arkasında babanın kumar borçları vardır, Joona ise farklı düşünmektedir ve bunun için hipnoz konusunda uzman olmuş ancak sonrasında adı bir skandala karışmış olan Erik Bark’tan (Mikael Persbrandt) yardım ister. Erik Joona’ya yardım etse de onun da kendisine göre sorunları vardır. Uyuyamadığı için ağır uyku hapları kullanmaktadır. Ayrıca iki yıl önce aldattığı eşi Simone (Lena Olin) hala ondan şüphelenmektedir. Tüm bu keşmekeşin arasında Erik’in evine giren bir yabancı olayların seyrini değiştirir.
Oldukça değişik bir konusu olmasına karşın Hipnozcu seyircinin beklediği etkiyi bir türlü veremiyor. Filmin ilk bir saatlik bölümü oldukça durgun geçerken, sonrasında yaşananlar da fazla sürpriz içermiyor. Ejderha Dövmeli Kız’daki gibi yan unsurların olmaması, kimi sırların çok kolayca ortaya çıkması, büyük bir gizem olarak sunulan öğelerin ise pek de büyük olmaması filmin ritmini oldukça düşürüyor. Yine de Lena Olin ve Mikael Persbrandt’in hakkını vermek gerek. İkili oldukça güzel şekilde sorunlu bir çifti canlandırıyor. Her ne kadar filmin kahramanı olarak Joona Linna gösterilse de, zira Lars Kepler’in Linna’nın maceralarını anlatan başka kitapları da var, gözler Erik ve oyunculuğu sayesinde rol çalmış olan Simone üzerinde. Ne yazık ki senaryo bu iki usta oyuncunun parlamasına pek de müsade etmiyor.
Belki filme de adını veren hipnoz sahneleri biraz daha fazla olsaydı ve Eric’in skandal bir isim olduğu daha açık verilseydi filmin seyri daha iyi olabilirdi.Toplumsal olarak bazı olayları hatırlamak için hipnoz seanslarına ihtiyacımız olduğu bir gerçekse de, iyi bir polisiye izleyeceğini düşünenlerin Hipnozcu’da aradıklarını bulamama ihtimalleri yüksek.
Ali Abaday
* * *
İnşallah
Inch’Allah
Yönetmen: Anais Barbeau Lavalette
Senaryo: Anais Barbeau Lavalette
Oyuncular: Evelyne Brochu, Sabrina Ouazani, Sivan Levy, Yousef Sweid
Yapım: 2012 / Kanada – Fransa / 102 dk.
* * *
Sessiz Ev
Silent House
Yönetmen: Chris Kentis, Laura Lau
Senaryo: Gustavo Hernández, Laura Lau
Oyuncular: Elizabeth Olsen, Adam Trese, Eric Sheffer Stevens, Julia Taylor Ross
Yapım: 2011 / ABD – Fransa / 86 dk.
* * *
Dünya Savaşı Z
World War Z
Yönetmen: Marc Forster
Senaryo: Matthew Michael Carnahan, Drew Goddard
Oyuncular: Brad Pitt, Eric West, Matthew Fox, Mireille Enos
Yapım: 2013 / ABD – Malta / 116 dk.
* * *
Sevimli Canavarlar Üniversitesi
Monsters University
Yönetmen: Dan Scanlon
Senaryo: Robert L. Baird,
Seslendirenler: Billy Crystal, John Goodman, Steve Buscemi
Yapım: 2013 / ABD / 110 dk.