BİZİ TAKİP ET...

Sitede ara...

Bayram öncesindeyiz; bu dağıtımcılarımız ve bizim için sakin bir hafta demek oluyor. Tanrıkent, Körlük gibi filmleriyle dikkat çeken Fernando Meirelles’ın otoriter tarafından pek de matah görülmeyen filmi 360, Abraham Lincoln’ü vampir avcısı olarak tasvir eden Timur Bekmambetov fantazisi Abraham Lincoln: Vampir Avcısı, rüya takımı bünyesinde barından Cehennem Melekleri’nin ikinci halkası ve Tinkerbell: Gizemli Kanatlar haftanın filmleri… Herkese iyi seyirler…

Vizyon

Bu Hafta Vizyona Giren Filmler (17 Ağustos 2012)

Bayram öncesindeyiz; bu dağıtımcılarımız ve bizim için sakin bir hafta demek oluyor. Tanrıkent, Körlük gibi filmleriyle dikkat çeken Fernando Meirelles’ın otoriter tarafından pek de matah görülmeyen filmi 360, Abraham Lincoln’ü vampir avcısı olarak tasvir eden Timur Bekmambetov fantazisi Abraham Lincoln: Vampir Avcısı, rüya takımı bünyesinde barından Cehennem Melekleri’nin ikinci halkası ve Tinkerbell: Gizemli Kanatlar haftanın filmleri… Herkese iyi seyirler…

Bayram öncesindeyiz; bu dağıtımcılarımız ve bizim için sakin bir hafta demek oluyor. Tanrıkent, Körlük gibi filmleriyle dikkat çeken Fernando Meirelles’ın otoriter tarafından pek de matah görülmeyen filmi 360; Abraham Lincoln’ü vampir avcısı olarak tasvir eden Timur Bekmambetov fantazisi Abraham Lincoln: Vampir Avcısı; rüya takımı bünyesinde barından Cehennem Melekleri’nin ikinci halkası ve Tinkerbell: Gizemli Kanatlar haftanın filmleri… Herkese iyi seyirler…

360

Yönetmen: Fernando Meirelles

Senaryo: Peter Morgan, Arthur Schnitzler (Reigen adlı oyunundan)

Oyuncular: Rachel Weisz, Jude Law, Anthony Hopkins

Yapım: 2011 / B.K.-Avu… / 110 dk.

 

 

Altında insanlık tarihi kadar birikim yatan bir fikri, düşünceyi ya da felsefeyi sıradanlaştırmanın en etkili yolu onu sloganlaştırmaktır. Böylece ana prensiplerinden ve zemininden koparılıp her yöne çekilebilecek sığlığa erişir. Modern zamanlar nice dava ve düşünceyi bu yolla ‘etkisiz hale getirdi’. Fernando Meirelles’in 360 filmi, hiçbir şey anlatamazken aslında tam da bu durumu resmediyor.

Avusturyalı yazar Arthur Schnitzler‘in 1897 tarihli oyunu La Ronde’den günümüze uyarlanan film, adı gibi bir döngüye kaptırıyor kendini. Farklı şehirlerde yaşayan insanların hayatını aşk, hayal kırıklıkları, beklentiler ve rastlantılar ekseninde kurguluyor Meirelles. Viyana’da başlayan film, Bratislava, Paris, Londra, Rio ve Denver’a uğrayarak dünya turu atıyor.

Fernando Meirelles, 360’ı felsefî bir cümle üzerine kuruyor: “Yolda bir çatal görürsen onu al.” Rivayete göre keşişin biri hayatın anlamına dair söylemiş bu cümleyi. “Hayatınızı sınırlandırmayın, yeniliklere açık olun; karşınıza çıkan fırsatları değerlendirin” şeklinde açılabilir. Filmdeki karakterlerin tamamı hayatlarının en kritik dönemini yaşıyor; hepsi de karar vermekte zorlanan kararsız tipler. Aşk-ihanet-sadakat üçleminde ne yapacaklarını bilemiyorlar. Allah başka dert vermesin, ne diyelim!

Yönetmenin bulursanız kaçırmayın, alın dediği ‘çatal’ da bu noktada devreye giriyor. Çatalı alanlar mutlu(!) bir hayata yelken açarken, istemem yan cebime koy diyenler mutsuz hayatlarına devam ediyor. “Dimyata pirince gideceğiz derken evdeki bulgurdan da olmayalım” endişesiyle kararsız kalanlara ise ‘Müstahaksınız siz, korkaklar!’ diye haykırıyor Meirelles. Bu haşin mesajını da cami imamının sözünden çıkmayan, filmin tek Müslüman karakteri üzerinden vererek banallikte zirveye oynuyor. Nihayetinde, ‘anlattığı’ demeyelim ama resmettiği her şeyin üzerine tüy dikiyor.

Sonuç? Brezilyalı yönetmen Fernando Meirelles, kariyerinin en sığ filmine imza atıyor. Âmiyane tabirle, bu kadar ‘kasıntı’ bir hikâyeden çıkan böylesi yüzeysel bir film, Tanrıkent, Körlük ve Arka Bahçe filmlerinin yönetmeni için tam anlamıyla hayal kırıklığı. Bazı ülkelerde 16 yaş sınırıyla gösterime giren filmin, ‘uluslararası yıldızlar geçidi’ kıvamındaki oyuncu kadrosu ise bu belirsizlikte heder olup gidiyor. Filmin isminden mülhem, ‘radyo zamanları’ndan kalma bir spiker klişesiyle bitirelim: Kendi ekseni etrafında 360 derece dönen Fernando Meirelles ayağındaki topu kaybediyor.

Ali Koca

***

Abraham Lincoln: Vampir Avcısı (Abraham Lincoln: Vampire Hunter)

Yönetmen: Timur Bekmambetov

Senaryo: Seth Grahame-Smith (roman)

Oyuncular: Benjamin Walker, Rufus Sewell, Dominic Cooper

Yapım: 2012 / ABD / 105 dk.

 

İnsanların nedense gerçeklerden çok kurgulara inanmaya yönelik bir eğilimleri vardır. Her ne kadar gerçeğin kendisi kurgudan çok daha garip de olsa insanoğlu kurmacaya inanmayı, her zaman kendisinden saklanan bazı gerçekler olduğunu düşünmeyi sever. Bu noktadan bakıldığı zaman ABD’nin 16. başkanı olan ve köleliği tüm ülkede kaldırmak için İç Savaşı yöneten Abraham Lincoln’ün yaşamı bu tür hikayeler için biçilmiş kaftan.

İlk olarak Aşk ve Guru ve Zombiler (Pride and Prejiduce and Zombies) kitabıyla adını duyuran Seth Grahame-Smith’in ikinci kitabı Abraham Lincoln-Vampir Avcısı da oldukça beğeni kazandı. Hatta ünlü yönetmen Tim Burton kitabın uyarlaması olan filmin yapımcısı olurken, Kazak asıllı Rus yönetmen Timur Bekmambetov da yönetmenliğini üstlendi. Kitap kısaca ABD’nin en önemli başkanlarından olan Lincoln’ün hayatındaki kimi gariplikleri vampir avcısı olmasına bağlıyordu. Film de bu noktadan hareket ediyor.

İlk başta bakıldığı zaman filmin adı vaad ettiği şeyi seyirciye veriyor. Yani tarihsel gerçeklere çok bağlı bir film beklenmiyor zaten. Kimi sahneler “hadi canım” dedirtecek nitelikte ama zaten bir ABD başkanının vampir avcısı olduğu fikrinden yola çıkınca gerçekçi sahneler beklemek yanlış olur.

Buna karşın film yine de çok kısa sürüyor izlenimi uyandırıyor. Mesela Abraham’ın Springfield’da geçen yıllarından, birden Başkan seçilmesine ve ardından Amerikan İç Savaşı’nın başlamasına atlanıyor.

Filme adını da veren kitaba bakıldığı zaman İç Savaş yılları hızlı geçilmiş olsa da öncesi pek de o kadar kısa değil. Ancak senaryoyu da yazan Grahame-Smith anlaşılan bazı yerlerde hızlı tarih atlamaları yapmayı seviyor. Yine de kitapla film ilişkisine bakacak olursak, kitap daha kapsamlı doğal olarak. Orada okuyucuyu çeken, gerilim unsurunu arttıran ya da Abraham Lincoln’ün başkan seçilmesinin ardında yatan gerçekleri kendince açıklayan komplo teorileri filmde mevcut değil.

Film kitabın aksine kötü vampirleri, Adam (Rufus Sewell) ve Vadome (Erin Wasson) adlı karakterler üzerinden örnekliyor. Bu da Abraham Lincoln’ün İç Savaşı köleliği sona erdirmek, böylece vampirlere ABD’de yer olmadığı göstermek yerine Adam ile girdiği kişisel bir meseleden başlattığı izlenimini uyandırıyor.

Filmin en dikkat çeken iki sahnesinden biri Abraham’ın Jack’in peşine düştüğü atlarla dolu sahne, ikincisi de tren sahnesi. Bu iki sahnede de bilgisayar efektleri oldukça yoğun kullanılmış. Ancak Gündüz Nöbeti (Day Watch) ve Wanted filmlerinden bildiğimiz Timur Bekmambetov bu bilgisayar efektlerini daha iyi kullanırdı. Bu sahnelerde izleyicinin gözüne bilgisayar efektleri resmen sokuluyor.

Abraham Lincoln – Vampir Avcısı kendisine belirlediği çerçeveden dışarı çıkmayan ve bu doğrultuda ilerleyen bir film. Kimi sahneler filmin üç boyutlu çekildiği anlaşılsın diye uzatılsa da aslında bir yarım kalmışlık hissiyle seyirciyi salondan uğurluyor. Bir ABD Başkanı’nı vampir avcısı olarak izlemek eğlenceli olabilir ancak büyük hayallerle gitmemekte yarar var.

Ali Abaday

***

Cehennem Melekleri 2 (The Expendables 2)

Yönetmen: Simon West

Senaryo: Richard Wenk, Sylvester Stallone

Oyuncular: Sylvester Stallone, Jason Statham, Jet Li

Yapım: 2012 / ABD / 102 dk.

 

***

Tinkerbell: Gizemli Kanatlar (Tinker Bell: Secret of the Wings)

Yönetmen: Bradley Raymond

Senaryo: Tom Rogers, Ryan Rowe

Oyuncular: Timothy Dalton, Lucy Hale, Megan Hilty

Yapım:  2012 / ABD / 92 dk.

İlginizi çekebilir...

Basın Bülteni

“Herkes için Adalet” ilkesiyle 14. kez sinemaseverlerle buluşacak olan Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali, Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda düzenlenen, Pınar Altuğ Atacan...

Advertisement

tersninja.com (2008-2022)

  • Bizi takip et