İnsanların çocuk doğurmak ya da evlenmek için kendini hırpaladığı 11.11.11 gününde vizyona dört yeni film giriyor. Yerli ve yabancı kıstasında 2-2’lik eşitlik söz konusu. Yabancılarda Tarsem Singh‘in 300 Mitolojik Yunanlı tadındaki yeni filmi Ölümsüzler: Tanrıların Savaşı görsellik düşkünlerine hitap ederken, Özcan Alper devrimsizlik sonrası melankoliyi Gelecek Uzun Sürer‘de devam ettiriyor. Herkese iyi seyirler…
Gelecek Uzun Sürer
[xrr rating=4/5]
Yönetmen: Özcan Alper Senaryo: Özcan Alper
Oyuncular: Gaye Gürsel, Durukan Ordu, Sarkis Seropyan, Osman Karakoç
Yapım: 2011, Türkiye, 108 dk.
Özcan Alper, ikinci uzun metraj filmi Gelecek Uzun Sürer’de, Sonbahar‘daki cesur adımını taçlandırıyor ve dolayımlı olarak bir militanın trajedisini aktarıyor. Yaptığı müzik, daha doğrusu ağıt araştırmaları için Diyarbakır’a giden Sumru’nun (Gaye Gürsel) yolu, bir tutunamayan örgütsüz alt-sınıf aydını profili çizen sinema aşığı, DVD satıcısı Ahmet (Durukan Ordu) ile kesişiyor. Sumru’nun izini sürdüğü militan sevgilisinden ilkin habersiz olan Ahmet, kendini büyük bir çatışkının ortasında buluveriyor sonrasında.
Film, özellikle 90’larda yoğunlaşan, gözaltında kaybedilen insanların aileleriyle yapılan video görüntüleriyle dikkat çekiyor. Özcan Alper, filmin tamamına hâkim olan biçimle bu parçaları birbirine çok iyi eklemlemiş bana kalırsa. Görüntü yönetiminin de buna katkıda bulunduğunu ifade etmek gerek. Filmin görüntü yönetimi tek kelimeyle muhteşem. Zaten bu birinci sınıf görüntü çalışması Feza Çaldıran’a, 18. Altın Koza Film Festivali’nde En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü’nü kazandırmıştı geçen günlerde.
Gelecek Uzun Sürer, sinemamızın ancak 90’ların sonunda yüzleşebildiği sorunu çeşitli açılardan ele alan, Handan İpekçi’nin Güneşe Yolculuk, Kazım Öz’ün Fırtına (Bahoz) ve son olarak Sedat Yılmaz’ın Press filminin ardılı olarak düşünülebilir pekala. Alper, kendi sinema dilini oluşturmuş, ne yapacağını, neyi nasıl anlatacağını çok iyi bilen, son dönemdeki sinemamızın en yetkin isimlerinden bana kalırsa. Objektif ve gerçekçi bir anlatımla ele alınmış, usturuplu ve her şeyden önemlisi ‘dürüst’ bir film karşımızdaki.
[ Ercan Dalkılıç ]
Beni Unutma
Yönetmen: Özer Kızıltan Senaryo: Burak Göral
Oyuncular: Mert Fırat, Açelya Devrim Yılhan, Tuba Ünsal, Kenan Ece
Yapım: 2011, Türkiye
Takva filmi ile tartışma yaratan ve olumlu olumsuz eleştiriler toplayan Özer Kızıltan, son filmi Beni Unutma ile aşk dramasının sularında yüzüyor. Uzun süreli ilişkilerini bitirdikten sonra tanışan bir çiftin sarsıntılı aşk hayatını anlatan film, son dönemde modern kent hayatını sorgulanacak bir olgu olarak değil, doğal bir mekan olarak algılayan Türk sinemasının yeni bir örneği. Başrol oyuncusu Mert Fırat‘a bakarak farklı bir Başka Dilde Aşk seyredeceğini ümit edenler bir şans verebilirler.
Reklam filmleriyle adını duyurduktan sonra, özellikle The Fall ile sinema severlerin takdirini toplayan Tarsem Singh, belki de epik anlatımına en uygun bir konuyu, Yunan Mitolojisini işliyor. Bu kez görsel gücünü perdeye yansıtmak için oldukça ciddi bir bütçeye sahip, ama genel yorumlar filmdeki etkinin sadece görsel düzeyde kaldığı, Singh’in önceki filminde olduğu gibi bir hikaye işçiliğinin söz konusu olmadığı yönünde.
Görünmeyen
Yönetmen: Ali Özgentürk Senaryo: Ali Özgentürk
Oyuncular: Udo Kier, Hakan Eratik, Halil Ergün, Ferdağ Işıl, Gürgen Öz, Muhammet Uzuner, Sezen Aray
Yapım: 2011, Türkiye, 120 dk.
Ali Özgentürk son filmi Görünmeyen’de dedesinin elli yıl önce günlüğüne yazdığı satırlardan yola çıkarak dönemin en parlak klasik müzik bestecilerinden Macar Béla Bartók’un 1930’lu yıllarda Türk müziğini keşfetmek için Anadolu’ya yaptığı zorlu yolculuğu ve bu yolculuğun günümüze yansımalarını aktarıyor. Bartók’un bu yolculuğu, farklı kültürlerden gelen ve evlilik arifesindeki Recep ve Ebru’nun bilmedikleri ortak geçmişleriyle yüzleşmelerine de sebep oluyor.