Bu hafta vizyona beş film giriyor. Paul Feig’in yönettiği Ateşli Aynasızlar (The Heat) Ali Abaday değerlendirmesiyle Tersninja’da. Neill Blomkamp yönetmenliğindeki Elysium: Yeni Cennet (Elysium) filmini ise Serkan Çellik mercek altına alıyor. Bu hafta ayrıca Hayallerin Ötesinde (Imagine), Jurassic Park 3D ve Evdeki Yabancılar filmleri de sinemaseverlerle buluşuyor. Herkese iyi seyirler.
Ateşli Aynasızlar
The Heat
Yönetmen: Paul Feig
Senaryo: Katie Dippold
Oyuncular: Sandra Bullock, Melissa McCarthy, Demian Bichir, Marlon Wayans
Yapım: 2013 / ABD / 117 dk.
Nedimeler (Bridesmaids) filmiyle geniş kitleler tarafından tanınan Paul Feig’in Sandra Bullock ve Melissa McCarthy’nin başrolünde yer aldığı son filmi Ateşli Aynasızlar (The Heat) komedi ve macera unsurlarını güzel harmanlamış bir yapım. Polisiye filmlerin klasik yapılarından biri de tek başına oldukça iyi işler çıkaran bir dedektifin yanına başka bir dedektifi ya da suçluyu ortak olarak almasıdır. Genelde karakterleri birbirine zıt olan bu ikili film boyunca bol bol aksiyon yaşar, arada seyircinin hoşuna gidecek komik diyaloglara girer ancak ne olursa olsun sonunda başarıya ulaşırlar.
Cehennem Silahı (Leathel Weapon), 48 Saat (48 Hours) veya Bitirim İkili (Rush Hour) bu türün örneklerinden yapımlardı. Son dönemde ikincisi de çekilecek olan Liseli Polisler (21 Jump Street) ise iyi anlaşan iki polisin hikayesinde mizah dozunu yükseltmişti. Tabii bütün bu filmlerin ortak bir özelliği vardı o da hepsinin kahramanlarının erkek olması. Kadınlar genelde ya yardımcı karakterdir ya da ilişki partneri. Şimdi ise Nedimeler (Bridesmaids) filminden tanıdığımız yönetmen Paul Feig iki kadın polisin aksiyon ve eğlence dolu hikayesini Ateşli Aynasızlar’da (The Heat) anlatıyor.
FBI ajanı Sarah Ashburn (Sandra Bullock) işinde oldukça başarılıdır. Üstün zekası ve yaratıcılığı sayesinde pek çok suçluyu dize getirmiş olan Ashburn ne var ki ekip arkadaşları tarafından pek sevilmemektedir. Bunun ise başlıca nedeni onun kibirli olmasıdır. Ashburn’un amiri Hale (Demian Bichir) terfi edince Ashburn soluğu yanında alır. Hale ona ekiple uyumlu çalıştığını göstermesi ve Boston’da Larkin adıyla bilinen uyuşturucu satıcısının yakalanmasına yardım etmesi halinde kendi pozisyonu için önerebileceğini ifade eder.
Ashburn bu dava için Boston’a gittiği vakit burada görevli polis memuresi Shannon Mullins (Melissa McCarthy) ile karşılaşır. Mullins işinde oldukça iyidir ancak kaba tavırları ve kural tanımaz kişiliği onun da başkalarıyla çalışmasını zorlaştırmaktadır. Kurallara oldukça bağlı olan Ashburn ilk başta Mullins’ten pek hoşlanmasa da amirinin isteği ve yerel bir yardım almasının gerekliliği yüzünden onunla birlikte çalışmayı kabul eder.
İkili kısa bir süre sonra dava üzerinde ilerlemeye başlarlar ancak uyuşturucu çetesinin işbirliği yaptığı kişilerden birinin Mullins’in zamanında tutuklayıp hapse attığı kardeşi Jason (Michael Rappaport) olunca durum farklı bir hal almaya başlar. Bir de buna zamanında Ashburn ile karşı karşıya gelmiş DEA ajanları da eklenince ortalık şenlik alanına dönmekte gecikmez.
Senarist Katie Dippold’ın polisiye komedi filmleri izlerken, “neden kadın kahramanlara da bunu yaptırmasınlar” düşüncesinden çıkan Ateşli Aynasızlar erkekler kadar kadınların da polisiye filmlerde başaralı olabileceğini gösteriyor. Temel olarak birbirine zıt iki karakterin bir araya gelmesi üzerine kurulu komedi unsurlarına bir de iki kadının da pek sosyal olamaması ve hayattaki tek başarılarının işleri olması eklenmiş.
Ateşli Aynasızlar da daha önceki örneklerine benzer kimi klişeleri kullanmış. Mesela Mullin’in silah düşkünlüğü ya da ikilinin amirleriyle olan ilişkisi. Ayrıca bazı üst rütbelilerin komedi unsuru olarak kullanılması. Ancak temelde kadın merkezli bir polisiye film fikri yeni olduğu için diğer kısımlar çok da göze batmıyor. Gişedeki başarısına göre devam filmi çekilecek denilen Ateşli Aynasızlar’ın gördüğü ilgi üzerine senaryo çalışmaları başlamış.
Ali Abaday
* * *
Elysium: Yeni Cennet
Elysium
Yönetmen: Neill Blomkamp
Senaryo: Neill Blomkamp
Oyuncular: Matt Damon, Jodie Foster, Sharlto Copley, Alice Braga
Yapım: 2013 / ABD / 109 dk.
2009 tarihli ilk uzun metrajı Yasak Bölge 9 (District 9) En İyi Film dalında Oscar’a aday gösterilen ve kendisi de aynı yılın En İyi Uyarlama Senaryo adayları listesinde yer bulan Neill Blomkamp, çok geçmeden geleceği parlak olması ümit edilen bilim kurgu sinemasının önemli isimlerinden biri ilan edilmişti. Kendi yazdığı ikinci uzun metrajı Elysium: Yeni Cennet bu hafta gösterimde.
Her zaman olduğu gibi ilk filmi beğenilen yönetmenin sırtına Hollywood tarafından büyük bütçe=büyük sorumluluk yüklendi. İlk filminde maliyetin yedi katı hasılat elde eden Blomkamp‘a 100 milyon dolar ve iki önemli oyuncu emanet edildi. En baştan söyleyelim, sonuç tatmin edici olmaktan uzak. Elysium bilim kurgusu güçlü fakat uygulamada problemlerini aşamamış, yarım yamalak bir senaryo çıkarıyor karşımıza.
2154 yılında çok zengin bir grup insan, yaşam şartları epey kötüleşen dünyayı terk ederek kendileri için inşa ettikleri Elysium adlı uzay istasyonuna göç ederler. Açlık ve sefalet içinde, temel insani haklardan yoksun yaşayan dünya halkına inat, akla hayale sığmayacak modern teknolojiler ile sağlık ve huzurla yaşamaktadırlar. Ta ki ölümcül doz radyasyona maruz kalan Max (Matt Damon) tedavi için kaçak yollarla oraya gitmeyi deneyene dek.
Elysium’u parkuru tamamlamak uğruna her şeyi denemeye değer bulan bir maraton koşucusuna benzetebiliriz. Koşucu güzel, yol çekici, ödül değerli ancak oraya ulaşmak uğruna saçını başını dağıtıp elini kolunu nereye koyacağını bilememesi çirkin görünüyor. Dünyadan gökyüzüne bakıp cenneti düşlememiz misali, filmdeki dünya insanlarının Elysium’a bakıp “orası için çalışmaları” gibi kör göze parmak metaforlar var örneğin. Yörüngeye dev bir siteyi andıran uzay merkezini kurabilecek kadar zeki insanların ağızlarından tek bir ilginç cümle çıkmıyor.
Elysium’un başkanı, olaylar sırasında askerlerle koşturup kapı yumruklayacak kadar elit davranmaktan uzak. Jodie Foster’ın canlandırdığı Savunma Bakanı Gargamel’den hallice, tek amacı kötülük yapmak olan, saçma sapan mimiklerle etrafta dolaşan bir karikatür. Elysium’a kaçak yollarla insan götürmeyi deneyen grubun bu imkânsız görevi neden denedikleri, ölüm ya da hapis garantili bu yolculuk için insanların neden para biriktirdiği meçhul. Başkarakter Max’in cahil cesareti dışında tek bir meziyeti yok. Film boyunca bıçaklanıyor, radyasyona maruz kalıyor, dayak yiyor, vücuduna müdahale ediliyor ama “hadi koş” dendiğinde en önden gitmeye devam ediyor.
Elysium aslında on bölümlük bir televizyon dizisi olmalıymış. Blomkamp’ın o kadar çok malzemesi var. Ancak tüm olayları 109 dakikaya sıkıştırma çabası, inceliklerin tamamını göz ardı etmesine sebep olmuş. İzlerken büyük keyif alabilirsiniz çünkü karşınızdaki dünya o kadar zengin ve hızlı ki; üzerine düşünmeye vakit kalmıyor. Fakat salondan çıktığınız anda neresinden tutarsanız elinizde kalıyor ve kötü bir film izlediğinizi idrak ediyorsunuz.
Serkan Çellik