Agah Özgüç, yeni çıkan Türk Sineması’nda İstanbul adlı kitabının bir bölümünü Yeşilçam şöhretleriyle özdeşleşen bir zamanların gözde gece mekanlarına ayırmış. Hikayesi en çılgın ve renkli olan mekan ise şüphesiz Klüp 12.
Ege Görgün (Landlord)
“1970’lerde, Klüp 12’de yaşanan curcunayı, İstanbul daha yıllarca görmedi. Sıraselviler’in hemen girişindeydi Klüp 12. Gece yarısından hemen sonra o daracık merdivenlerden bir kat yerin altına indiğiniz zaman bambaşka bir dünyaya adım atardınız. Ertesi gün öğleye kadar yaşanacak bambaşka bir dünyaya. Kısaca 24 saat kesintisiz şamata. Sahneye çıkanlar ayrı bir âlem, müşteriler ayrı.”
Usta gazeteci Arda Uskan gençlik yıllarında keşfettiği Klüp 12’nin renkli dünyasını böyle anlatıyor.
“Klüp 12’ye girmek aslında hiç de kolay değildi. Hele bizim o gencecik yaşlarımızda. Kapıdan girmeyi başarsanız bile merdivenlerin altında sizi Günay karşılardı. (Bugünkü Günay Restaurant’ın sahibi). Günay, insanı şöyle bir tartar ve nereye oturtacağına karar verirdi. İçerdeki asıl şamatanın yaşandığı, şarkıcıların, aşçıların, (vallahi doğru söylüyorum, kulubün aşçısı bile şarkı söylerdi) sahneye çıktığı bölüme girebilmek için uzun bir staj döneminden geçmeniz gerekirdi. Günay’ın gözünde ‘uyumlu vatandaş’ sıfatını kazanana kadar dışarıdaki barda tüneyip, içerideki eğlenceyi (ve tek başına gelen güzel kızları) ağzınız sulanarak seyrederdiniz.”
Sinemamızın vakanüvisi Agah Özgüç ise Horizon International’dan çıkan son kitabında kendisinin de müdavimi olduğu Klüp 12’yi tarif ederken şu kelimeleri tercih ediyor: çılgın gecelerin, gizlice yırtılıp çöpe atılan fotoğraflarda kalan yasak aşk öykülerinin, film setlerinin en renkli mekanı ve Beyoğlu gece yaşamının bir okulu!
Klüp 12’ye gelen misafirlerin sahneye çıkıp şarkı söylemesi bir adetti. Ersen, Salim Dündar, Tanju Okan, Vahdet Vural, Nükhet Duru, Serpil Örümcer, Metin Ersoy, o günlerdeki adıyla Bülent Erkoç (Ersoy), Huysuz Virjin Seyfi Dursunoğlu bu ünlü lokalin uzatmalı şantözü Ranata tarafından sahneye davet edilen sanatçılardan yalnızca birkaçıydı.
Sahne önündeki masalar İstanbul’un zengin tüccarlarıyla, Beşiktaşlı Yusuf Tunaoğlu, hem Beşiktaş hem Galatasaray formasını giymiş, sevgilisi Fatma Girik’le magazine bol bol malzeme olmuş efsane kaleci Varol Ürkmez, Galatasaraylı Yasin gibi ünlü futbolcularına ayrılırdı. Zeki Müren’in ise kendisine tahsis edilmiş özel “paşa masası” vardı.
“Dönemin ünlü sinema yıldızlarını sık sık Klüp 12’de görebilirdiniz. Örneğin küp gibi içip kör-kütük sarhoş olan kiremit renkli elbiseli Cüneyt Arkın’ı…”
Kulübün bir diğer müşteri profilinin de buraya takılan şöhretleri görmek ya da kapağı ne yapıp edip Yeşilçam’a atmak için evden kaçıp gelen “poşetli kızlar” olduğunu öğreniyoruz kitaptan. Bu genç ve güzel kızlar nerede sabahlasalar, anında üstlerini değiştirebilmek için, içleri giysi ve iç çamaşırları ile dolu poşetleri yanlarından eksik etmedikleri için bu isimle anılırlarmış.
Klüp 12 gerek İstanbul gece hayatında, gerekse Yeşilçam filmlerinde önemli role sahip tek mekan değildi. Gala Klüp, As Klüp, Playboy, gece hayatında bir devrime imza atarak içeri girmeleri için müdavimlerine kişiye mahsus altın anahtar dağıtan Viski a Gogo; Metin Erksan’ın Acı Hayat filmindeki ünlü striptiz sahnesini çekildiği Burç Kulüp ve Kulüp Suat adlarıyla da bilinen Love Story; yine siyah-beyaz Yeşilçam filmlerini platosu haline gelmiş Klüp Reşat ve 1965’te Türkan Şoray’la ilgili bir olayın yaşandığı Kennedy Otel pavyonu. Agah Özgüç nedense (!) o olayın ne olduğunu “şimdilik geçelim” diyerek anlatmaktan imtina ediyor. Vuslat belki de bir sonraki kitaba…
Yeşilçam’ın kaymak tabakası yıllar içinde çok sayıda mekana gönül vermiş olsa da, Agah Özgüç’ün şu son sözleri Klüp 12’nin yerinin hep başka olduğunu ortaya koyuyor.
“1960’lı yılların Klüp 12’si bilinen ve bilinmeyen olaylarıyla, sadık ve vefalı müşterileriyle Beyoğlu hayatının ‘gizli tarih’ini içerir. Gerçekten de Klüp 12’ye gitmek, Klüp 12’de görünmek uyuşturucu bağımlısı olmak gibi garip bir alışkanlıktı.”