“Film çekmek insanın farklı yaşlarda kendi fotoğrafını çekmesi gibi bir şey. Hepsi farklı görünür ama hepsi aynıdır.” Hong Konglu yönetmen Wong Kar-wai’nin bu veciz ifadesini örneklendirmek için pek çok isim bulunabilir. Bu açıdan bakınca ‘aynı’ filmleri çeken yönetmenlerin başına Theo Angelepoulos’u yerleştirebiliriz. Britanya topraklarından Ken Loach’u da es geçmeyelim. Belçikalı yönetmen kardeşler Jean Pierre ve Luc Dardenne’in ise bu iki ustadan aşağı kalır yanı yok.
Kardeşlerin 1996 tarihli Söz (La Promesse) filmini esas alırsak; duyarlılık, sessiz, müziksiz, duru ama vurucu anlatım, sonraki filmlerinde de karakteristik bir özellik olarak kendini gösterir. Anlatım dilinin yanında, babayla olan bağın kopması ya da sarsılması, ikili ilişkilerdeki güven sorunu, hayatın onlarca farklı yollarına açılan kavşakta tercih yapmak zorunda kalan insanın acınası ve olağan durumu; en önemlisi de henüz vicdanı ölmemiş, kirlenmemiş, dupduru bir çocuksu bakış açısı Dardenne’lerin vazgeçemediği temalardandır. Tarzları çok farklı olsa da Cannes’dan ödülsüz dönmeme konusunda Nuri Bilge Ceylan ile aynı unvana sahip Dardenne’ler, son ödül töreninde Jüri Büyük Ödülü’nü Ceylan ile birlikte alarak ‘unvan ortaklığını’ da tescil ettirmiş oldu.
Hayatını etkileyecek tercihleri yapacağı bir kavşak noktasında oradan oraya savrulan 12 yaşındaki Cyrill rolünde Thomas Doret, filmin yıldızı olup çıkıyor.
Bisikletli Çocuk (Le Gamin Au Vélo), Dardenne Kardeşler’in başat temalarının yer aldığı bir hikâye örgüsüne sahip. Babası tarafından ‘geçici’ bir süre yetimhaneye bırakılan 12 yaşındaki Cyrill, bu sürenin uzamasından dolayı sorunlu bir çocuk olmaya başlar. Yetimhaneden kaçıp evlerine gider, ama babası ona haber vermeden taşınmıştır. Üstelik en sevdiği şey olan bisikletini de satılığa çıkarmıştır. Cyrill’in ihtiyacı olan yardım hiç beklenmedik bir yerden, kuaförlük yapan Samantha’dan gelir. Samantha, Cyrill’in koruyucu ailesi olmayı kabul eder; böylece Cyrill onun evine taşınır. Ancak hayatta hiçbir şey bu kadar kolay çözüme kavuşmaz. Cyrill’in önünde, Samantha’nın yanında kalmak dışında birkaç yol daha vardır: Yeni bir hayata başlamak için kendini yük görüp geride bırakan babasını bulmak, mahallenin ‘kötü’ çocuklarından oluşan çeteye katılmak, ‘iyi aile çocuğu’ Murad’la takılmak… Bu yolların başında duran Cyrill, hayatını değiştirecek tercihi yaparken sadece biriyle yetinmez. Onun yolu üçüne de uğrar. Ancak Cyrill’in aradığı şey, sıcak bir yuva ve karşılıksız sevgidir.
Bisikletli Çocuk, Dardenne Kardeşler’in sinemasıyla henüz tanışmamış olanları hemen saracak bir yapıda olduğunu söyleyebiliriz. Ancak, ‘Dardenneseverler’ için filmden alınacak tatlar daha lezzetli. Kardeşler, ‘kendi oyuncularını’, önceki filmlere çağrışımda bulunacak karakterlerde oynatarak, takipçilerine ayrı bir selam gönderiyor. Bisikletli Çocuk’un, Dardenne Kardeşler’in önceki filmlerindeki karakter arasında bir gezintiye müsait bir yapısı var. Özellikle Dardennler’in Söz‘deki keşfi olan Belçikalı oyuncu Jérémie Renier’in bu filmde çocuğunu istemeyen bir baba olarak yer alması Kardeşler’in filmleri arasındaki ‘aynılığı’ ve devamlılığı doğrular nitelikte.
Ülke, mekân ve karakterler değişse de Dardenne’lerin tema ve bakış açısı birbirini tamamlıyor. 1996 tarihli Söz‘deki ‘vicdanlı çocuk’ Igor büyümüş, L’enfant’ta (2005), kaybettiği vicdanına kavuşan acımasız bir baba olarak karşımıza çıkmıştı. Aynı baba bu kez, yeni bir hayata başlamak için çocuğunu bir ‘yük’ olarak görüyor. Üstelik, kendi çocukluğunda yaşadığı travmanın bir benzerini oğlu Cyrill’e yaşatmakta sakınca görmüyor. Ayrıca, Lorna’nın Sessizliği’ndeki (Le Silence de Lorna) Fabio (Fabrizio Rongione), nihayet büyümüş, bir aile kurmuş gazeteci olarak görünüyor Bisikletli Çocuk’ta. Ancak gazeteci olsa da Fabio’nun ‘öldürme planları’nda bir değişiklik yok! Fabio’nun ve Rosetta’daki (1998) Riquet’in gençlik hallerinin yerini burada mahalledeki çetenin reisi alıyor.
Nihayetinde Bisikletli Çocuk, hayatın zorluklarını çocuk gözünden anlatan filmler kategorisine önemli bir yenilik getirmiyor. Bu tarz filmlerin Dardenne dokunuşuyla sömürüden uzak, duyarlı ve kesinlikle daha duru, dupduru bir hale kavuşmasının örneği diyebiliriz. Dardenne filmografisinde Bisikletli Çocuk’un en önemli farklılık ise umudun galip gelmesi. Rahatlıkla Sweet Sixteen öyküsüne kıvrılabilecek hikâyenin zarif dokunuşlarla umuda doğru yelken açması sürpriz olmayan bir Dardenne faktörü. Belki de yaşlandıkları için Dardenne Kardeşler, dünyanın daha iyi bir yer olmasını daha çok umut ediyorlardır, bilemeyiz. Böyle diyerek filmin finalde sessiz ve derinden derine sorduğu, o cevaplaması zor soruyu da atlamayalım. Çünkü Dardenne‘ler, çizdiği karakterler üzerinden bir taraftan da toplumsal yapının ahlaki durumunu gözler önüne seren önemli bir fotoğraf koyuyor önümüze. Dardenne’ler filmin finalinde umuda bir pencere açarken, kulağımıza eğilip şu acı tespiti de fısıldıyor: Bu değerlerle inşa edilmiş bir toplumda iyi insan olmak hiç de kolay değil, hatta belki de şans eseri! Ne dersiniz?
Bisikletli Çocuk
(Le Gamin Au Vélo)
Yön ve Senaryo : Jean Pierre Dardenne ve Luc Dardenne
Oyuncular: Thomas Doret, Cecile De France, Jeremie Renier
Yapım: 2011/ Belçika, Fransa, İtalya / 87 dk.