Çizgi roman piyasasında bir dönem fırtınalar yaratan Fransa-Belçika ekolünün (Frankofon) en popüler simalarından Tenten’in oldukça tartışmalı olan yaşam öyküsünü, kahramanımızın tam da Steven Spielberg yönetiminde yeni serüvenlere atıldığı bu günlerde yeniden hatırlamakta yarar var…
Tuncer Çetinkaya
Aralarında Spirou, Asteriks, Red Kit, Thorgal gibi yaratımların da bulunduğu bir geleneğin ilk önemli basamaklarından olan ve tüm dünyada onlarca dile çevrilip, sayıları milyonlarla ifade edilen bir okuyucu kitlesine seslenen Tenten’in ilk serüveni “Sovyetler’de”, 1929 yılında Belçika’nın tanınmış gazetelerinden Le Vingtième Siecle’de yayınlanır. İnsanların ağır işkenceler altında yaşamlarını sürdürüp, açlıktan kırıldığı ve yönetici sınıfın halktan zorla topladığı vergilerle gününü gün ettiği gibi tezlere dayalı kitap; ufukta beliren ve kısa bir süre sonra tüm Yaşlı Kıta’yı etkisi altına alacak Nazi propagandasının izlerini taşımaktadır. Serinin yaratıcısı Georges Remi’nin (Herge) ırkçı / sağ görüşlerini ustalıkla sergilediği eserin, gördüğü tepkilerden olsa gerek, bir süre sonra yayını durdurulacak ve varlığından 70’lere kadar hemen hiç söz edilmeyecektir.
Toplam 24 kitaba sahip olan Tenten’in ikinci serüveni, 1931 yılında “Kongo’da” adıyla piyasa sürülür. İlk maceranın yankılarının dinmediği bir dönemde, genç gazeteci bu kez Afrika’nın sömürge topraklarına doğru bir yolculuğa çıkmaktadır. Olay örgüsü içinde Al Caponevarî düşmanların yanı sıra, vahşi hayvanlar ve ilkel büyücülerle de karşılaşan kahramanımız, olasılıkla tarihindeki en tartışmalı serüvenlerinden birine imza atar. Şiddetin şaşırtıcı ölçüde öne çıkarıldığı kitapta bir gergedanı dinamitle parçalara ayıran Tenten, Afrikalıları aşağı ırktan biri olarak nitelendirse de, köpeğine tapmaktan geri kalmayan “vahşi” yerlileri Avrupa medeniyetiyle tanıştırmaktan kendini alıkoyamaz. İçerdiği tartışmalı öğeler sonucunda basımı durdurulan ve 1946’da, başta gergedan bölümü olmak üzere yeniden yorumlanan kitap, son olarak 2009’da Britanya Irk Eşitliği Komisyonu’nun toplatma talebiyle karşılaşmıştır. (İçki yasağı döneminin azılı suçlularını Amerika’da ziyaret eden Tenten’in 1933’te yayınlanan yeni macerasında, önceki kitapta yer alan imgeler nedeniyle “sütten ağzı yanan” Herge, bu kez günah çıkarırcasına, Amerikan yerlilerine sempatik yaklaşır ve süvariler tarafından topraklarından sökün edilen Kızılderililerden yana taraf olur.)
Arabistan’dan Hindistan’a, geniş bir coğrafyaya yayılan “Firavun’un Puroları” da (1934) zaman içinde gözden geçirilmiş ve değişime uğramış Tenten öyküleri arasında yerini alır. Oryantalist yaklaşımın damgasını vurduğu serüvenin, yaklaşık yirmi yıl sonra yenilenen baskısında kimi kavga sahneleri değişime uğramış, hayvansever dostumuzun öldürdüğü kobra bölümü tümden yok edilmiştir.
1937’de piyasaya sürülen “Kırık Kulak”, 30’ların ilk yarısında petrol savaşlarının tarafı olan Paraguay ve Bolivya’da (kitapta San Theodoros ve Nuevo Rico adlarıyla yer alır) geçer. Politik anlaşmazlıkları tipik Batılı / sömürgeci hassasiyetiyle çözmeye çalışan; hatta uygarlığın gelişmesi adına bölgeye golf götürülmesine tanıklık eden Tenten’in bu tipik macerasının arka planında bir kez daha “vahşi yerliler” ve siyahî köleler bulunmaktadır.
2. Dünya Savaşı’nın başladığı bir dönemde gündeme gelen “Ottokar’ın Asası”, Balkanlarda geçen politik bir öyküdür. Yıllar sonra eserin kötü karakterinin Hitler parodisi olduğu öne sürülse de, bu konuda da iddialar muhteliftir; çünkü Herge, kahramanını “Esrarengiz Yıldız”da, Nazi bilim adamlarından oluşan bir ekiple Kuzey Buz Denizi’ne gönderir. Uyanık Yahudi tüccarların cirit attığı ve rakiplerin Amerikalılardan oluştuğu serüven, ilerleyen baskılarda bir Herge klasiği olarak yeniden biçim değiştirecek; sözgelimi öykünün orijinalinde yer alan ABD bayrağı, yerini hayali Sao Rico’ya bırakacaktır.
Yaratıcısının Belçika’nın Nazi işbirlikçisi gazetesi Le Soir’de çizmesiyle karanlık bir dönem yaşayan Tenten, 2. Dünya Savaşı yıllarını korsan serüvenleri ve Peru’da geçen bir macera ile noktalar. 4 Eylül 1944’te işbirlikçilik suçlamasıyla tutuklanan Herge, 70’li yıllarda bu dönemi üzüntüyle hatırlamış ve “Nazilerin halka Weimar döneminde oluşan başarısız demokrasilerden daha faydalı olacağı” yanılgısına düştüğünü itiraf etmiştir.
Savaş sonrası döneminde derin bir uykudan uyandığı gözlenen Herge, politik konulardan mümkün olduğunca uzak kalmaya çalışmış ve seriyi biçimsel olarak daha ileri noktalara taşımaya gayret etmiştir. Yine de Tenten, bu dönemin ürünlerinden olan Turnösol Olayı‘nda silahlanmanın etkilerine, “Ambardaki Kömür”de ise köle ticaretine dikkat çeker. 1960’da yayınlanan “Tibet’te” geçmişin sömürgeci / oryantalist tavrını unutturmaya çalışırken, görsel estetiği ile dizinin doruk noktası sayılabilecek Kastafiore’nin Mücevherleri‘nde ırkçılık, Çingeneler üzerinden mahkûm edilir. Herge’nin eskiz ve deneme çizimlerini kapsayan “Alf Art” sayılmazsa, Tenten’in 47. yaşında okurla buluşan son serüven olan Pikarolar ise kahramanımızın tartışmalı maceraları adına son durak olur. Eserde Latin Amerika’ya yelken açan Tenten, kendisini bir devrimin ortasında bulurken, hangi safta yer alacağı konusunda kafa karışıklığını giderememiştir.
Yaşamı boyunca ırkçı ve cinsel ayrımcı nüveler barındırdığı ve sömürgeci bir bakışa sahip olduğu suçlamalarıyla karşı karşıya kalan Tenten, son olarak Belçikalı Nazi işbirlikçisi Leon Degrelle’in 1994’teki ölümünden hemen önce yaptığı açıklamalarla gündeme gelmiştir. Degrelle’e göre Herge, kahramanını kendisine öykünerek yaratmıştır!
Ninja kılıklı adamın akrobatik hareketlerle gösterisini tamamlamasının ardından onu tek atışla yere seren “Kamçılı Adam”, uygar dünyanın, Doğu’nun binlerce yıllık birikimine bakışını bir çırpıda özetlemektedir. Rivayet olunur ki Herge, “Indiana Jones”u seyretmesinin hemen ardından, şayet bir Tenten filmi çekilecekse, bunu Spielberg’ün yönetmesini ister. Bu durum, kuşkusuz beyazperdedeki Jones imgeleminin Tenten’le akrabalık bağlarına da işaret etmektedir.
Bütün bunların ışığında, bakalım “Tenten’in (yeni) Maceraları”nı beğenecek misiniz?