Yılda yaklaşık 20 filmin çekildiği Norveç Sineması’nın medarı iftiharı. Filmleri, dünyadaki her festivalin gözdesi. Üstelik entelektüel kesimden böylesine kabul ve ihtimam görmesine rağmen, onunkiler hala hayatın tam ortasından hikayelerin, herkesin anlayabileceği bir dille anlatıldığı alçakgönüllü filmler. Ki o filmler sayesinde Bent Hamer’ı sevmek için başka bir neden aramanıza gerek kalmıyor.
Stockholm Üniversitesi’nde film teorisi ve edebiyat okuduktan sonra kısa filmler çeken Bent Hamer’ın ilk filmi 39 yaşında çektiği Eggs (Yumurtalar) oldu. Aynı hayatları boyunca evde yaşamış iki yaşlı kardeşin mizah mayınlarıyla döşenmiş olsa da son derece gerçekçi hikayesini her yaştan izleyicinin yüreğine dokunacak şekilde anlatıyordu. Moe ve Pa’nın kemikleşmiş gündelik hayat rutinleri, Pa’nın özürlü oğlunun gelmesiyle sekteye uğrar. Konrad’ın gariplilikleri, Moe’nun kıskançlığıyla çarpışınca evde gergin bir ortam oluşur.
1998 tarihli ikinci filmi Güneşli Bir Gün (Water Easy Reach) adını taşıyordu Hamer’in. lk kez sefere çıkan Norveçli denizci Almar’ın çok sevdiği kol saatini tamir ettirmek için karaya çıkıp küçük bir İspanyol kasabasını ziyaret etmesiyle gelişen olayları konu alır. İlk olmamasına rağmen en toy filmidir Norveçli yönetmenin. Daha sonraki çekeceği iki başarılı filminin yine yaşlıları konu alması, akla Hamer’in gençlerin hikayesini anlatmakta zorlandığı ihtimalini getiriyor ister istemez. Hamer yaşlıların dünyasını bu kadar iyi anlamasının ardında büyükbabası, özellikle de büyükannesiyle çok fazla birlikte olduğunu söylüyor. Yumurtalar filminden önce uzun süre onların yanında kaldığını da ekliyor.
Söz konusu filmler ise Kitchen Stories (Mutfak Hikayeleri – 2003) ve O’Horten (2007). Norveç’in 2004’deki Yabancı Film Oscar Adayı Mutfak Hikayeleri’nde Hamer, komşuları İsveçliler’in ciddiyetini ve işlevsellik takıntılarını ti’ye alıyordu. Savaş sonrasında İsveç ev kadınlarının mutfaktaki verimliliğini artırmak adına yapılan araştırmalar vermişti ona filmin fikrini. İsveçli araştırma şirketinden gelen Folke Nillsson, evinde tek başına yaşayan yaşlı Norveçli Isak Bjorvik’i gün boyunca gözlemleyecektir. Bunu da mutfağa konan voleybol file hakemlerinin oturduğuna benzer yüksek bir sandalyeden yapacaktır. İkili arasında garip bir rekabet gelişir. Bu rekabet çok geçmeden dostluğa dönüşecektir. Ülkeler arası geleneksel çatışmaların iletişimle aşılabileceğinin mesajı da verilmektedir filmde.
Alışkanlıklarına bağlı tren sürücüsü Odd O’Horten’in hikayesini anlatan O’Horten’de ise, yıllardır devam eden bir rutinin ardından emekliliğe yelken açan yaşlı ve yalnız insanlarla empati kuracağımız bir ortam hazırlar bize Hamer. Emekliliğinin ilk günü adeta Odysseus’un Yolculuğu’na döner. Farklı olaylar ve karakterlerle tanışırız. Norveç’in buzunu eriten sıcaklıkta bir hikayedir.
Charles Bukowski’nin kendi anılarından yola çıkarak yazdığı kitaptan uyarlanan Factotum, Hamer filmografisinin en ayrıksı filmidir. Norveç yapımı olsa da Amerikalı oyunculardan oluşan bir kastı vardır. Filmde Bukowski’yi (Henry Chinaski adıyla) Matt Dillon candırır. Ona Marisa Tomei, Lili Taylor ve Fisher Stevens eşlik eder. Yazarın alkol ve şiirle olan ilişkisine yoğunlaşan film başarılı bir Bukowski portresi koyar ortaya.
Bent Hamer’in tüm filmlerini DVD olarak piyasada bulmanız mümkün. Onun filmografisinden izlenen her bir film, sinema sever olarak hanenize koca bir (+) olarak yansıyacağını aklınızdan çıkarmayın.