Dünya prömiyerini yaptığı Roma Film Festivali’nde En İyi Senaryo Ödülü’nü ülkemize getiren, bu seneki İstanbul Film Festivali’nde de Ulusal Yarışma’da En İyi Film Ödülü’nü Saç‘tan sonra (2010) ikinci kez kazanan Tayfun Pirselimoğlu’nun son filmi Ben O Değilim, son zamanlarda sık sık karşılaştığımız doppelgänger (ikiz) hikayelerinden biri. Holywood’un Düşman (Enemy) ve Öteki (The Double) ile bu sene hayli ilgi gösterdiği bu izlek, Pirselimoğlu’nca ‘kişilik çatışması’ndan çok bir ‘yer değiştirme’ olarak ele alınmış.
Nihat (Ercan Kesal), bir hastanede hademe olarak çalışmaktadır. İşe yeni giren, kocası bir süredir hapiste bulunan –Masumiyet‘in Zagor’unu anımsatıyor bu içerdeki karakter, hapiste sürekli kavga çıkarıyor, adam şişliyor ve tabii firar ediyor- Ayşe (Maryam Zaree) ile arasında bir yakınlaşma olur. Tesadüfe bakın ki, Ayşe’nin hapisteki kocası ile Nihat, neredeyse tıpatıp benzemektedir. Ayşe ile birlikte yaşamaya başlayan Nihat, gitgide hapisteki kocaya dönüşecek ve sonunda eski kimliğine veda edecektir.
Pirselimoğlu’nun başkasını takip eden, onların hayatlarına burnunu sokan ve dahası taklit eden karakterlerine alışkınız. Fakat Ben O Değilim‘de neredeyse bütün omurga bu taklit üzerine kurulmuş durumda. Üstelik bütün ‘ikiz karakterli eser’lerin sırtını yasladığı Dostoyevski’nin 1846 tarihli ünlü Dvojnik novellasındaki o buhranlı atmosfer yok Ben O Değilim‘de. Evet, bir tekinsizlik seziliyor, ne var ki bu çok rahatlatıcı bir tekinsizliğe denk düşüyor. Pirselimoğlu, Nihat üzerinden yabancılaşmanın kişiyi böyle bir yöne doğru ittiğini anlatmaya çalışmış sanki.
Düşman ve Öteki‘deki karakterlerin ikizleriyle karşılaştığı zamanlardaki yaşadıkları büyük panik, tedirginlik ve korkudan eser yok Nihat’ta. Nihat, bir fotoğrafta gördüğü benzerine içinde bulunduğu büyük yabancılaşmanın da etkisiyle hemen uyum sağlıyor. Onun arabasına, ayakkabılarına, elbisesine ve en dikkat çekicisi eşine (Ayşe’ye) sahip olarak, önceki kimliğini bir anda kenara bırakabiliyor. Gelgelelim Ayşe’nin ölümünü de aynı kayıtsızlıkla karşılıyor Nihat; Pirselimoğlu’nun alt sınıfı varoluşçu bir şekilde bu kadar iyi işleyebilmesini takdir etmek gerek. Finalde Camus’ya gönderilen selam da gerçekten çok incelikli.
Ben O Değilim‘de Pirselimoğlu’nun iki başrol oyuncusu var: Birincisi onun artık alametifarikası olan durgun kamerası. Yönetmenin bütün varoluşçu eserlerin aksine –küçük de olsa- biçim oyunlarına girişmemesi, alt-sınıfın hayatının tekdüzeliği ve boğuntusunu yansıtmasına olanak sağlamış. Diğeri ise tartışmasız Ercan Kesal. Kesal, yüzüyle bir kuşağın sinemasına mal olmayı başardı. Nihat karakterinde de, hayattan damıttığı bütün tecrübesini yüz çizgilerine aktarıyor.
Son tahlilde Nihat karakterinin Kesal’in en iyi performansı; Ben O Değilim‘in de Tayfun Pirselimoğlu’nun en iyi yapıtı olması kuvvetle muhtemel. Size yapacak tek bir şey kalıyor, en yakın sinemaya yollanmak.
Yönetmen ve Senaryo: Tayfun Pirselimoğlu
Oyuncular: Ercan Kesal, Maryam Zaree, Rıza Akın
Yapım: 2013 / Tür-Yun-Al-Fra / 129 dk.