Daha önce Deneme Çekimi adlı bir çalışması olan Erhan Tuncer‘in Ağustos Böcekleri ve Karıncalar adlı eseri 118 dakikalık bir senaryo ve oyunculuk şovu. Ölüm döşeğindeki babalarının başında toplanan üç kardeşin bir gece boyunca daracık iki oda ve mutfakta birbirleri ve geçmişleriyle hesaplaşmaları üzerine kurulu film. Yakın zamanda Yemekteydik ve Karar Verdim’in yapmayı deneyip başarısız olduğu, ülkemizde pek sık rastlamasak da sinema tarihinde bol ve iyi örnekleri olan bir formül bu. Hayat şartları yüzünden kabuğu kalınlaşmış despot ağabey Metin, kaçışı evlenmekte bulmuş, evin tek kızı olmanın getirdiği şefkati taşısa da istediğini elde etme hususunda her yola başvurabilecek abla Selma ve gazeteci olmak isteyen, ailenin dobra ve gerçekçi oğlu gibi dursa da zihinsel anlamda pek dengeli olmayan Kemal filmin ana karakterleri.
Ağustos Böcekleri ve Karıncalar’ın iyi yazılıp oynandığına şüphe yok. Diyaloglar gerçekçi ve sürükleyici. Erdem Akakçe, Bennu Yıldırımlar ve Gün Koper gayet iyi. Ancak görsel anlamda filme dayanmak güç. 118 dakika boyunca konuşan kafalar izliyoruz. Hangi oyuncunun repliği varsa dev perdede onun omzundan yukarısını görüyoruz, sonra diğerininkini ve bu böyle sürüp gidiyor. Üç kardeşin oturduğu ufacık odanın bile tamamını göremiyoruz neredeyse. Seyirci olarak gözlerimizi kapatıp radyo tiyatrosu dinler gibi oyuncuları dinlesek de etki anlamında hiçbir fark olmaz. Fakat bu bir sinema filmi ise, deneyimlemek için gözlerimizi de kullanmamız gerekiyorsa, bundan daha fazlasını yapmak için çaba göstermeli bir yönetmen. Kameranın duracağı yer üzerine gerçekten kafa yorulan tek sahne açılış sahnesiymiş gibi geliyor. Yatalak babanın gözünden tavana ve kapıya bakıyoruz ancak bu kullanımın da İçimdeki Deniz (Mar Adentro, 2004) gibi başarılı örnekleri akla geldiğinde yetersiz planlandığı aşikar. Gün Koper sokakta yürürken yapılan enseden çekim de Darren Aronofsky’yi andırmanın ötesinde işlevsiz.
Erhan Tuncer’in yazdığı metne odaklandığımızda, umut vadeden bir senaristle karşı karşıya olduğumuzu düşünerek heyecanlanıyoruz. 1987 doğumlu sinemacı, şiir ve öykü geçmişini senaryosuna taşımayı başarmış. Yerli sinemada A sınıfı isimlerin filmleri dışında iyi metne hasretiz ve Erhan Tuncer bu eksiğin kapanmasına yardımcı olabilecek gücü olduğunu Ağustos Böcekleri ve Karıncalar ile gösteriyor. Burada da tek problem süre. İyi yazılmış da olsa filmden çıkarıldığında anlamı bozmayacak çok satır var, film bitmek bilmiyor, bitmek istemiyor, uzadıkça uzuyor. Derdini anlatmak bir meziyet, boş konuşmaksa sadece zaman kaybı.
Sonuç olarak takip edilmesi gereken bir senaristle tanışma filmi olarak görüp Ağustos Böcekleri ve Karıncalar’ı, “belki bir gün” umuduyla salondan ayrılıyoruz. Şimdilik elimizdeki yarım bir başarı.