Yakın zamanda seyrettiğim 2010 tarihli Carlos, Venezuellalı devrimci/terörist Ilich Ramírez Sánchez‘in, nam-ı diğer Çakal Carlos’un hayatını konu alıyordu. Oliver Assayas‘ın yönettiği filmi izlerken en az Çakal Carlos kadar iyi bildiğim bir karakter daha çıktı karşıma: Jacques Verges. Ardından aklıma Fransız yönetmen Barbet Schroeder’in bol ödüllü belgeseli Terörün Avukatı (The Terror’s Advocate) vesilesiyle yazdığım bu yazı geldi. Şeytanın Avukatı olarak da bilinen ve Çakal Carlos’tan Mloseviç‘e, Nazi savaş suçlusu Klaus Barbie’ye tarih sayfalarına kötü şöhretleriyle geçmiş simaları mahkemede savunmasıyla hatırlanan Jacques Verges…
Ege Görgün (Landlord)
Uluslararası terörist Çakal Carlos, Sırp lider Slobodan Mloseviç, Nazi savaş suçlusu Klaus Barbie müvekkillerinden yalnızca birkaçıydı. Saddam Hüseyin’in de avukatı olmak istedi ama Saddam bu talebini reddetti. Fransız avukat Verges Hitler’i bile savunabileceğini açıkyüreklilikle itiraf ediyor:
“Bush’u bile savunurum. Tabi suçlu olduklarını kabul etmeleri şartıyla!”
Adalete çok da inanmayan birinin dünyanın en ünlü avukatlarından biri haline gelmesi oldukça ironik. Kendinin “hukuksal alanda ateist” olarak tarif eden Verges, hukukun mahkemeye yansıyan yüzünün bir sanat olduğunu düşünüyor. Haklı olanın değil, sanatını daha iyi icra edenin kazanacağı bir arena. Verges’e göre zaten herkes “biraz haklı” olduğu için bu durum onda etik bir sıkıntı da yaratmıyor üstelik. Onun gibi “savunulacak halleri kalmamış” müvekiller seçen biri için bu düşünce sistemi son derece uygun, son derece pragmatik. Neden savunmak için bu tür adamları seçiyorsunuz sorusuna şöyle yanıt veriyor Verges.
“Aslında onlar beni seçiyor. Neden beni seçtiklerini söylemek ise alçakgönüllülüğüme sığmaz.”
Verges bu tür adamları savunarak insanlığa hizmet ettiğini düşünüyor.
“Bir suçluyu linç etmeden mahkemeye taşırsanız, onu bu suça yönelten unsurları, akıl sağlık durumunu ve gizli kalmış gerçekleri ortaya çıkarma şansınız vardır. Benim işim bu. Eğlenceli bir iş değil elbette, kalabalıkların bedduasını alıyorum. Ama böyle yapmasam bir insanı hayat kadını ya da eşcinsel diye tedavi etmeyi reddeden doktorlara benzerim. Bir avukat ayırt etmeden herkesi savunmak zorundadır. Onun işi onları affetmek ya da gerçekleri değiştirmek değil, gerçekleri ortaya çıkarmaktır. Eğer canavar deyip geçersek, onun bu suçu neden işlediğini öğrenme fırsatını kaçırırız. Böylece aynı yoldan gitmek isteyen insanların durdurabilme şansımız kalmaz. Canavar deyip hemen asarsak, onu anlama fırsatını kaçırmış oluruz. Anlamak affetmek demek değildir. Anladıktan sonra da bir insanı sert bir şekilde cezalandırabilirsiniz.”
Anlamak affetmek demek değildir. Anladıktan sonra da bir insanı sert bir şekilde cezalandırabilirsiniz.”
Verges dünyanın en ünlü savunma avukatı olması dışında, dünyanın en sıkı komünistlerinden ve anti-emeperyalistlerinden biri. Kızıl Kimer lideri Pol Pot ile üniversite yıllarında başlayan arkadaşlığı ve bir buçuk milyon Kamboçyalı’nın katledilmesiyle ilgili olarak yargılanan bir diğer Kızıl Kimer lideri Khieu Samphan’ın savunmasını üstlenmesi bununla bu altyapısının bir sonucu. Verges, Samphan’ı insanların öldürüldüğü gerçeğini yadsımadan, ama hükümetin başının bu katliamdan doğrudan sorumlu tutulamayacağını iddia ederek savunmuştu. Verges’in Çakal Carlos’un da yalnızca avukatı değil, aynı zamanda arkadaşı olduğuna inanan pek çok kişinin dayanağı de yine paylaşılan bu anti-emperyalist görüşlerdir.
Jacques Verges ve ikiz kardeşi Paul 5 Mayıs 1925’te Fransız bir diplomatın ve Vietnamlı bir babanın oğulları olarak Tayland’da doğdular. Şimdilerde kardeşinin başkanlık koltuğunda oturduğu bir Hint okyanusu adası olan Reunion’da büyüdüler. Reunion Komünist Partisi’ne katıldığında daha 17 yaşındaydı Verges. Sonrasında Liverpool’a geçip De Gaule komutasındaki Serbest Fransız Kuvvetleri’nde Nazilere karşı çarpıştı.
Verges yıllar sonra Cezayir mezalimine imza atan Fransa’nın terörist olarak tutukladığı Cezayirli direnişçileri savunurken bu günlerine gönderme yapacaktır. Ona göre Cezayirli direnişçiler onların zamanında Naziler’e karşı giriştikleri soylu mücadelenin bir benzerini gerçekleştirmektedirler. Nazilerle alakalı geçmişi yine de Lyon Kasabı olarak bilinen Nazi savaş suçlusu Klaus Barbie’nin savunmasını üstlenmesini engellemeyecektir.
Fransız-Cezayir sürtüşmesi sırasında üstlendiği davalardan biri de sivillerle dolu bir kafeyi bombaladığı suçlamasıyla yargılanan direnişçi gerilla Cemile (Djamila) Bouhired’inkidir. Bouhired idam istemiyle yargılanmaktadır ama Verges’in başlattığı kamuoyu kampanyası neticesinde 1962 yılında serbest kalıp Cezayir’e bir kahraman olarak döner. Daha sonra kötü ünlü savunma avukatı ve Bouhired evlenirler. İslam dinini seçip adını Mansur (Mansoor) olarak değiştiren Verges bu dönemde Fransız hükümetinin başını öyle çok ağrıttı ki, sonunda kurtuluşu onu tutuklayıp avukatlık iznini elinden almakta bulurlar. 60 gün hapis yatıp çıkan Verges sonraki 10 yılını Filistin Kurtuluş Örgütü elemanlarını neo-emperyalizmin üssü olarak gördüğü İsrail’e karşı savunarak geçirir.
Verges’in 1970’ten 1978’e kadar geçen yılları tam anlamıyla bir muammadır. Çünkü Verges kimseye bir şey söylemeden ortadan kaybolmuş ve sekiz yıl boyunca kendisinden haber alınamamıştır. Fransız Haberalma Teşkilatı’nın bile Verges’in nerede olabileceği hakkında en ufacık bir fikri yoktu. Deliller Verges’in kendi isteğiyle ortadan kaybolduğunu gösteriyordu. Tanıdıkları onu bulmak için araştırma yapmaya, kampanya başlatmaya giriştiklerinde posta kutularında bir not buluyorlardı çünkü: Aptallık Etme! Not Verges’in el yazısıyla yazılmış oluyordu.
Kayıp yıllarında Verges’in nerede olabileceği ile ilgili sayısız teori üretildi. Küba’da saklandığın söylediler (Barbet Schroeder’in Terörür Avukatı adlı belgeselinde Verges bu iddiayı reddetti); kimilerine göre Kamboçya’da Pol Pot’un yanındaydı; bazıları Çin’de olduğunu iddia ettiler; bıraktığı notlara bakıp hala Paris’te olduğunu söyleyenler çıktı; Filistin kamplarında dediler; Moskova ve Doğu Almanya da listedeydi. Güney Afrika, Vietnam, Laos, Reunion ve Cezayir telaffuz edilen diğer olasılıklardı. Carlos’la birlikte olduğuna inanalar bile vardı. Bugün hala Verges’in bu sekiz sene zarfında nerede olduğu ya da ne yaptığı konusunda hala bir ipucu yoktur. Kendisi de bu konuda bir açıklama yapmaya yanaşmamaktadır. Tek söylediği şudur:
“Benden önemli olarak addettiğim bir şey yapmamı rica ettiler.”
Verges ile ilgili ufak notlar:
1992’de saklandığı Sudan’dan kaçırılarak tutuklandı. Savunmasını Mourad Oussedik’le birlikte Verges üstlendi. 1997’den itibaren savunmasını Isabelle Coutant-Peyre üstlendi. Carlos’un eşi olan Coutant-Peyre, Verges’in talebesi ve eski bir iş arkadaşıydı. Carlos ömür boyu hapse mahkum oldu.
Çakal Carlos’un ortağı ve karısı olan Magdalena Kopp 1977’den itibaren Carlos’un operasyonlarında görev aldı. Kopp 1982’de Bruno Bréguet ile birlikte Şanzelize’de bomba dolu bir arabanın içinde yakalanıp tutuklandı. Savunmasını Verges üstlendi. Bu sırada Carlos bombalı eylemlerle Fransız hükümeti üstünde baskı kurmaya çalışıyordu. Kopp, beş yıla mahkum olup 1985’te salıverildi.
1981 yılındaki genel affa kadar aşırı sol kanat terörist bir grup olarak görülen Action Directe 1982’de örgüt paralarını Marutius Adası’da balıkçılık yatırımlarında kullanarak katlamaya karar verir. Gerekli bağlantılarını yapan kişi Verges’tir.
Verges’in savunduğu isimler arasında bir de Türk var: Alaattin Çakıcı
Jacques Verges Hollanda’nın Lahey kentinde yargılanan Yugoslavya’nın eski diktatörü Slobodan Miloseviç’in de avukatıydı. Savaş Suçları Mahkemesi’nin meşruiyetini kabul etmeyen Miloseviç’in Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde açtığı davada “danışmanlık” yapacak olan Verges, Miloseviç’in haklarına saygı gösterilmediğini iddia etmişti.