Merhaba,
Büyük gün geldi çattı. Gaspar Noé’nin Lux Æterna’sı, Christian Petzold’un Undine’si, aksiyon sevenlerin merakla beklediği Hızlı ve Öfkeli 9 ve Emma Stone’un şov yaptığı Cruella bu hafta sinemalarda görme şansı bulacağımız filmlerden bazıları. Son dakika değişikliklerine hazır olup yola çıkmadan salon ve seans bilgilerini kontrol etmenizi tavsiye ederiz.
İki hafta önce yaptığımız anketimiz sonuçlandı. Katılanların %55’i bu hafta açıldığı takdirde sinemaya gideceğini belirtirken %35’i pandemi nedeniyle hâlâ kapalı alanlara güvenmediği, %10’u ise evde izlemeye çok alıştığı için salonlara gitmeyi tercih etmeyeceğini belirtti.
Haftaya görüşmek dileğiyle.
BluTV
Çarpıcı haber arşivleri ve sarayın içinden uzmanlarla yapılan röportajlarla birlikte The Windsors olarak bilinen İngiliz Kraliyet Ailesi’nin gerçek hikayesine tanık olmanızı sağlayacak 2020 yapımı 6 bölümlük belgesel The Windsors: Inside the Royal Dynasty şimdi BluTV‘de.
Netflix
Netflix, her hafta bir bölümünü yayınlayacağı, R.L. Stine’ın çok satan kitaplarından uyarlanan bir korku filmi üçlemesi hazırladı. Korku Sokağı Üçlemesi 1. Kısım / Fear Street Part One: 1994 adlı ilk bölümde; 1994 yılında bir grup genç, yaşadıkları kasabaya yüzlerce yıldır musallat olan lanetli olayların birbiriyle olan bağlantısını ve sıradaki kurbanların kendileri olabileceğini keşfediyor. 90’lar korku sinemasının en iyi filmlerinden Scream’e saygı duruşunda bulunulduğu söylenen yapımı 2. Kısım: 1978 ve 3. Kısım: 1666 izleyecek.
Exxen
Konuşanlar adlı programla hatırı sayılır bir hayran kitlesi oluşturan Hasan Can Kaya’nın başrolünde yer aldığı Bir Yeraltı Sit-com’u, İstanbul’un Güngören semtinde yaşayan dar gelirli Yaya ailesinin hikâyesini konu alıyor. Yönetmen koltuğunu Sultan San ve Nezih Helvacıoğlu’nun paylaştığı, Kaya’nın gerçek yaşam öyküsünden yola çıkan dizide komedyene Günay Karacaoğlu, Tuna Orhan ve Ezgi Gör eşlik ediyor. Oyuncu kadrosundaki isimleri ayrı ayrı ne kadar sevsek de senaryodaki olmamışlık ve Hasan Can Kaya’nın oyunculuğa atılmak için gösterdiği telaş ağızlarda sası bir tat bırakıyor. Peş peşe yayına sürdüğü yerli dizilerle kataloğunu genişletme çabasına giren Exxen’de yayınlanan yapımla ilgili en merak ettiğimiz şey ise içindeki küfürler çıkarılsa rahatlıkla TRT’de bile yayınlanabilecek bu işin adının neden Bir Yeraltı Sit-com’u olduğu.
MUBI
Öneri programımız kapsamında bir arkadaşını bültenimize abone yapan herkese bir aylık MUBI üyeliği hediye ediyoruz. Bu bağlantıdan abone olduklarına emin olduktan sonra detayları bizimle paylaşın ve üyelik kazanın.
01 Temmuz: Kanada adına olimpiyatlara katılan 23 yaşındaki yüzücü Nadia’nın son yarışının ardından özel hayatında yaşadığı şüphe ve kafa karışıklığı dolu geceleri konu eden Kelebek Nadia / Nadia, Butterfly geçtiğimiz sene Vancouver’da En İyi Kanada Filmi seçilmişti.
03 Temmuz: Pawel Pawlikowski’nin 3 dalda Oscar dahil yüzün üzerinde ödüle aday gösterilen, eleştirmenleri kendine hayran bırakan tarihi dram filmi Soğuk Savaş / Zimna wojna, birbirinden çok farklı iki insanın 1950’li yıllarda yaşadığı tutku dolu aşk üzerinden dönemin Polonya, Berlin, Yugoslavya ve Paris’ini anlatıyor.
04 Temmuz: Abbas Kiarostami’nin Tahran sokaklarında araç kullanan bir kadının denk geldiği on kişiyle sohbetlerini filme aldığı 10 / Dah, otostop çeken bir seks işçisinden terk edilmiş bir geline uzanarak İran’ın portresini çıkarmaya soyunuyor.
05 Temmuz: Abdellatif Kechiche’in 2007 tarihli üçüncü filmi Balıklı Bulgur / La graine et le mulet, Cezayir asıllı Fransız tersane işçisi Slimane’nin sahil şeridinde restoran açma hayali üzerinden günlük yaşamın tatlı acı deneyimlerini konu ediyor.
MUBI’de yayınlanacak haftanın diğer filmlerini merak ediyorsanız tıklayın.
Çevrimiçi Festivaller
İstanbul Film Festivali Çevrimiçi Haziran Gösterimleri sürüyor.
01 Temmuz: Bu sene Berlinale’de Gümüş Ayı Jüri Büyük Ödülü kazanan Çarkıfelek / Guzen to sozo / Wheel of Fortune and Fantasy; odağına rastlantıları, seçimleri ve yanılsamaları alan, sihirli tesadüfler üzerine üç kısa filmi bir araya getiren, naif bir romantik dram.
02 Temmuz: Antidepresan bölümü kapsamında gösterilen Ormana Hoşgeldiniz / Terrible Jungle / Welcome to the Jungle, üstüne çok düşen annesinden uzaklaşmak için Amazon ormanlarında gizemli bir kabileyi gözlemlemeye giden bir adamı konu ediyor. Ortadan kaybolan oğlunu arayan taş yürekli anne rolünde Catherine Deneuve ışıldıyor.
03 Temmuz: Tamamı kısa metrajlardan oluşan bir filmografiyle düşsel bir bahçenin imgelerini izleyicilerin aklına kazıyan Konstantina Kotzamani’nin toplam 145 dakika süren 6 kısa filmi bir arada gösteriliyor.
04 Temmuz: Belgesel Kuşağı bölümü kapsamında gösterilen Elektronik Kız Kardeşler / Sisters With Transistors, makineleri ve teknolojiyi benimseyerek günümüz müzik dünyasını şekillendiren, elektronik müziğin öncü kadınlarını anlatıyor.
İçinde Yaşamak İstediğim…
Sevdiğimiz isimlere “içinde yaşamak istedikleri film ya da diziyi” sormaya devam ediyoruz. 11. konuğumuz yönetmen Tunç Şahin seçtiği filmse Üç / Drei (2010).
Eğer bir filmin içinde yaşayabiliyor olsaydım, hangi filmde yaşardım diye epeyce bir düşündüm. Başta aklıma What Dreams May Come, Pleasantville gibi görsel anlamda büyüleyici filmler geldi ama kısa süre içinde o büyülü dünyadan sıkılacağıma eminim. Ardından aklım Kieslowski’nin Üç Renk üçlemesine gitti. Filmleri her ne kadar sevsem de her köşesine hüzün ve gizem sinmiş bir evrende yaşamak istemeyeceğimi de fark ettim. Çocukluktan beri hep Geleceğe Dönüş serilerinde olduğumu hayal etmişimdir ama sanırım yaş artık kemale erdiğinden, sürekli panik içinde bir yerlere koşturup, bir görevi tamamlamayı hedeflediğim bir hayatı da tercih etmedim. Bütün bunların yerine özgür, sevgi dolu ve yetişkin bir evreni olan bir film seçmeye karar verdim. Eğer bir filmin içinde yaşayabiliyor olsaydım Tom Tykwer’in Üç / Drei filminin içinde yaşardım. Hem filmin çekildiği yer olan Berlin’i çok seviyorum, hem de sevginin ve birlikteliğin, sayılar, cinsiyetler, konvansiyonlar ötesi yaşanabildiği bir evrende, dünyadaki pek çok sorunun kendiliğinden ortadan kalkacağına inanıyorum.
Modern Klasikler
Yaşayan en büyük yönetmenlerden biri olan Tarantino‘nun her filmi hayranları için bir şölen; esin kaynakları ve referansları üstüne düşünmek, popüler kültür göndermelerini ve Tarantino‘nun imza itemlerini aramak, her an, her yerde belirebilecek cameo’ları yakalamaya çalışmak en az filmin kendisi kadar eğlenceli bir uğraş. İtalyan yönetmen Enzo G. Castellari‘nin aynı isimli eserini referans alarak Nazi işgali altındaki Fransa’ya yelken açan Tarantino, tarihi yeniden yazma cüretini gösterecek kadar ileri gittiği bu başyapıtında şiddetin ve eğlencenin dozunu da arttırıyor. Hans Landa rolünde sinema tarihinin en iyi oyunculuk performanslarından birini ortaya koyan Christoph Waltz‘un gövde gösterisi ise görülmeye değer.
Ayrıca…
Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi bünyesinde yürütülen Türkiye Sineması Görsel Hafıza Projesi’nin 15 yıllık arşivine çevrimiçi erişilebiliyor. Sinemamıza emek veren kişilerle yapılan bir sözlü tarih çalışması olan projede 75 sinemacıyla gerçekleştirilen uzun soluklu söyleşiler yer alıyor.
Katkılarından dolayı Güzin Tekeş, Ozancan Demirışık, Tanju Baran, Tunç Şahin, BluTV ve MUBI Türkiye’ye teşekkür ederiz.
Bültenin faydalı olduğunu düşünüyorsanız, 10 TL destek vermek için dijital teşekkür kartı satın alabilirsiniz.