38. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin Antidepresan bölümü filmlerinden Sadık Bir Adam (L’Homme Fidéle, 2018) yılda üç-dört filmde oynayan üretken Fransız oyuncu Louis Garrel’in yönetmen olarak ikinci uzun metrajı ve yine hem senaryoya katkısı var hem de oyunculardan biri. Başrolü eşi ünlü model Laetitia Casta ile paylaştığı hafif dram, özellikle ilk yarıdaki metniyle öne çıkıyor.
Abel bir sabah evden çıkarken birlikte yaşadığı sevgilisi “hamileyim, senden değil, yakın arkadaşından, ailesinin de haberi var, nikah için gün aldık, senin de gelmeni istiyoruz, kızmayacağını biliyordum, yanlış bir zamanda mı söyledim” diyor. Türkiye’de çekilse namus cinayeti konulu bir filmin ilk sahnesi olabilecek bu giriş, özgürlükçü ve modern Fransız sinemasındaysa en fazla duygusal bir komediye kapı açıyor. Abel arkadaşının sevgilisiyle evlenmesine izin veriyor ancak dokuz sene sonra adamın ölümüyle ikili yeniden bir araya geliyor, bir de çocuk var bu sefer, annem babamı öldürdü diyen…
Sadık Bir Adam 75 dakikada on yıla yayılan bir ilişkiler ağını anlatmayı deniyor. Özellikle ilk yarım saati kaplayan fikir ve gizem ilgi çekici, performanslar sevimli ancak ikinci yarıda hızlı başlayan at yorgun düşüyor ve bitene kadar başka fikir/buluş sunamadıkları için tempoyu koruyamıyorlar.
Sadık Bir Adam komedi unsurları barındırsa da baştan sona komik ya da bir tür kendini iyi hisset filmi değil. İkili ilişkilerde gözetmemiz gereken nezaket, saygı ve çağdaşlıkla ilgili söyledikleriyse önemli. “Ya benimsin ya toprağın” gibi cümleleri toplumsal bağrına basan Türkiye seviyesindeki ülkeler için anlaşılması zor ancak hedef olarak belirlenmesi gereken bir insan kalitesini görmek için önemli. Toronto’dan FIPRESCI-Mansiyon, San Sebastian’dan En İyi Senaryo ödülleri de ağzınızı sulandırmak için yeterli olmalı.