Her ne kadar benim “eski” dediğim kimileri için hala daha “yeni” olmayı sürdürüyor olsa da Yılbaşı, Sevgililer Günü, Şükran Günü gibi Amerikalıların “özel” olarak nitelendirdiği günlerde vizyona giren filmlerin havası eskiden bir başkaydı. “Noel’i kurtarmak” temalı filmlere ucundan kıyısından yetişmiş olsam da benim için Yılbaşı denince akla gelen Evde Tek Başına serisiydi. Sonradan bunun yerini modern ve mutsuz bireylerin geleneksel aile yemeklerinde mutluluğu yeniden bulduğu filmler geldi, fakat şimdi onlar da eskimiş olacak ki bu filmlerin de sonu artık geldi.
“Office Christmas Party” filmi daha adını okurken belli ediyor nasıl bir film olduğunu. Aynı formül uygulanacak, ancak bu kez mutlu aile tablosunun yerinde ofiste büyük bir parti verilecek. Böylece de geleneksellikle arasında bir bağ olan aile kurumu yerini tümüyle moderne, ofise, çalışma hayatına bırakacak.
Film, bir teknoloji şirketinde çalışan Josh’ın boşanmasıyla başlıyor ve henüz ilk sahnede aile kurumu, dolayısıyla da geleneksel olan hikayenin, bugünün gerçeklerinin dışına itiliveriyor. Sonrasında ise Josh şirkete gidip patronu Clay ile birlikte ofiste yapılacak küçük partinin hazırlıkları için kafa yormaya başlıyor. Ne var ki Clay’in ablası Carol, babalarının vefatı sonrası CEO’su olduğu holdingin bu şubesini yeterince kar elde edemediği gerekçesiyle kapatmak için kapıda belirdiğinde işin rengi değişiyor. Şubeyi kurtarmak ve insanların işsiz kalmasını engellemek için bir günden az vakti kalan Clay ve Josh, son çareleri olan Walter Davis’i etkileyebilmek ve ona bir aile olduklarını göstermek adına, ailelerin katılamayacağı türden büyük bir parti vermeye mecbur kalıyorlar. Ancak hemen her Hollywood imzalı partide olduğu gibi bu partide de işler yolunda gitmiyor.
Bir filmin adında parti kelimesi geçirip de bir parti vermemek nasıl olurdu sorusunun cevabı niteliği taşıdığını belirterek, filmin bir hayal kırıklığını olduğunu itiraf gerekli. Zira ekranda çılgınca dans eden çiftler, eller havada zıplayıp duran insanlar, kendini müziğin ritmine bırakmış bir güruh olmasına karşın ses ne de görüntü olarak izleyiciyle bir bağ kurabiliyor film. Sanki izleyici kapısız bir cam odadaymış uzaktaki bu eğlenceye tanıklık ediyormuş gibi geliyor. Hiç zannetmesem de bunun basın gösteriminde gösterilen kopyayla ilgili bir sorun olduğa inanmaktan başka çare yok maalesef. Ancak sesle ilgili bu büyük sorunu göz ardı edildiğinde bile düzelmiyor durum, ekrandaki görüntünün yapay olduğu gerçeğini değiştiremiyor. Hikaye ise Yılbaşı teması için biraz fazla absürt.
“Office Christmas Party” son yıllarda vizyona giren “özel gün” temalı filmler arasında oldukça aşağılarda bir yerlerde duruyor. Gerek vaat ettiği parti atmosferini yaratamaması, gerek yeterince güldürememesi ve en önemlisi ise Yeni Yıl ruhunu yakalamaya çalışıp da başaramamasıyla bir hayal kırıklığı.