2012 yapımı “Jack Reacher” filminde Tom Cruise’u eski bir asker olarak izlemiştik. Sistemin kendisine meydan okuyan, yaşadığı ülkenin politik hamlelerine karşı tavrını belli eden asi bir drifter’dı Jack Reacher. Ardında hiçbir iz bırakmaksızın sakin bir hayat süren gizemli bir adam. Ve eski bir tanıdığıyla olan hesabını kapamak üzere sisin içinden çıkıp gelene kadar da görünmez kalmayı başardı.
Lee Child’ın “One Shot” adlı kitabı kahramanı Jack Reacher’ın maceraları “Never Go Back” ile devam ediyor. “Jack Reacher: Never Go Back” (Jack Reacher: Asla Geri Dönme) filminde sırlarla dolu hayatından biraz olsun vazgeçmiş bir Jack izliyoruz. Yeni hikayede Jack, gayri-resmi olarak birlikte çalıştığı Yüzbaşı Turner’ı (Cobie Smulders) başına örülen çoraplardan kurtarmak için kalkanlarını indirip sahalara geri dönüyor. Afganistan’daki Amerikan üstünden memlekete dönen silahlarla ilgili bir soruşturma yürüten ancak sonunda vatan hainliğiyle suçlanan Turner’ı aklamak adına kendi hayatını da riske atıyor. Ve bütün bu kovalamacaya Reacher’ın daha önce haberdar olmadığı kızı Samantha (Danika Yarosh) da dahil oluyor.
Reacher’ın en yeni macerasında ilk hikayeden oldukça farklı bir durumla karşı karşıya kalıyor izleyici. Son birkaç yılını perdenin arka tarafında geçirmiş, işin hep görünmeyen kısmını üstlenmiş olan gizemli adamımızın yavaş yavaş Amerika’yı yeniden kabullendiğini ve ne kadar inkar etse de mesleğine geri döndüğünü görüyoruz. Filmde de sıkça vurgulandığı üzere Reacher’ın da “Bir asker her zaman askerdir.” söylemini vicdani olarak reddetmesine karşın kabullendiğine tanık oluyoruz. Devlet kontrolündeki polisin değil, ordunun denetimi altındaki bölgelerde nasıl adalet sağladığını seyrediyoruz. Ve onun askerle olan bu işbirliği de aslında ordudan ayrılmasına karşın asker olmaktan asla vazgeçmediğinin kanıtı. Bir anlamda da gençliğinde aldığı ayrılık kararının pişmanlığını az da olsa hissediyor içinde.
Ancak Jack Reacher serisinde değişen Reacher’ın siyasi görüşleri değil yalnızca. Jack aynı zamanda da hiç tanımamasına rağmen kızının yanında olamadığı için üzgün. Doğduğundan bugüne yanında olmadığı, ona babalık yapamadığı için büyük pişmanlık duyuyor. Ve duygularını kontrol altında tutmayı bilen, kurduğu her bağlantının onu “görünür” kıldığının bilincine sahip biri olarak yine de kaçmıyor bu ilişkiden. Bir yanda hapisten birlikte kaçtığı Turner, diğer yanda Samantha ile ailecek saklamaya, hiç yaşayamadığı babalık hislerini yaşamaya çalışıyor. Bu duygusallığın sonucu olarak da hikaye Reacher’ın bir gizemi çözme hikayesi olmaktan çıkıp Liam Neeson’lı “Taken” serisinin son parçası olma yolunda emin adımlarla ilerleyerek bütün duruşunu yitiriyor.
Yönetmenliğini Edward Zwick’in (Pawn Sacrifice, Love & Other Drugs, Blood Dimand, The Last Samurai) üstlendiği Jack Reacher: Never Go Back filmi maalesef ilkinin izinde gitmeyi başaramıyor. Gerek baba – kız ilişkisi, gerek zorlama soruşturması sebebiyle ilkinin sunduğu aksiyonu ve gerilimi vermekte oldukça zorlanıyor. Jack Reacher karakterinin tüm duruşunu yerle bir eden film yine de bir Tom Cruise aksiyonu olarak salonları dolduracaktır. Ancak beklentileri sahibi izleyiciyi tatmin edip edemeyeceği büyük bir soru işareti.