Amerikan korku sinemasının son yıllardaki en iyi örneklerinin arkasında aynı isim var: James Wan. Testere (Saw) ile dikkatleri üstüne çeken Wan yolculuğuna Ruhlar Bölgesi (Insidious) ve Korku Seansı (The Conjuring) serileriyle devam ediyor. Korku Seansı 2 (The Conjuring 2) bu hafta vizyonda.
Korku Seansı 2, ait olduğu türün diğer örnekleri 70 dakikayı kör topal doldururken, 133 dakikalık perde süresine sahip yani gerçekten anlatacak bir hikayesi var. Oyuncularını sette gezdirmeyi dramatik yapı sanan, izleyiciyi yerinden sıçratmaya odaklanmış, kan ve ölüm göstermediği anlarda sıkıp bunaltan benzerlerine inat KS2‘nin her saniyesi dolu, gerilim dolu. Öncelikle karşımızda güzel görünen bir film var: Aydınlık sahnelerde de, karanlıkta da A sınıfı görüntü yönetmenliği, dönem filmlerine yaraşır set ve kostüm tasarımı, sadece ölü taklidi yapsın diye seçilmemiş uyumlu ve başarılı oyuncular, tüm kanalları kullanan ses tasarımı ve kurgusu, havada süzülen estetik kamera hareketleri… James Wan‘ın amacı belli ki sadece korku filmi sevenlerin parasını alıp kaçmak değil.
Hollywood‘un karbon kopya korkutma numaralarına esneyerek bakan izleyiciyi bile gerip yer yer koltuğundan zıplatabilen KS2‘nin hamurunu incelediğimizde ana maddelerin yine çocuklar, ruh çağırma, musallat kötülük ve şeytan tarafından ele geçirilme olduğunu görüyoruz. Lezzeti artıransa, karakterlerini önemsememizi sağlaması ve klişelere yüz vermeyişi. KS2‘nin kurban ailesi dört çocuk ve bir bekar anneden oluşuyor. Babalarının gidişiyle birbirine tutunmuş dört sevimli çocuk ve maddi problemlerle boğuşan ilgili, sevgi dolu bir anne. Onlarla başlarına kötü bir şey geldiğinde üzülmemizi sağlayacak kadar vakit geçirmemizi istiyor Wan. Yardıma gelen Warren çiftini ise zaten ilk filmden seviyor ve muhteşem Vera Farmiga‘yla Patrick Wilson‘ın uyumu sayesinde sahipleniyoruz. Farklardan bir diğeri Wan‘ın yalancı çoban ve görmeden inanmam oyunları oynamaması, bununla zaman harcamaması. Çocuklardan biri “bir şey gördüm” dediği anda diğer çocuk da görüyor, anne sahneye girer girmez o da görüyor ve hatta polis çağırdıklarında kötü ruh şüpheye yer bırakmayacak şekilde polise de ufak bir gösteri sunuyor. Türün niteliksiz örneklerinin bolca vakit ayırdığı “vardı, yoktu, yalandı, gerçekti” muhabbetleri bu filmde yok.
İki Ruhlar Bölgesi ve ilk Korku Seansı filmlerinde ruhlarla teknoloji kullanarak savaşan James Wan bu kez söz konusu buluşunu seyirciye şöyle bir gösterip geçiyor ki kendini daha fazla tekrar ediyor görünmesin. Bu tarz sahnelerden artakalan zamandaysa ufak çaplı aksiyon sekansları yaratıyor. Kısa mesafe de olsa koşturmaca, yağmurda son sürat giden bir otomobil, baltayla kapı kırma, fiziksel zarar görecek birine yetişme çabası hep ruhlardan bağımsız fiziksel aksiyonlar ve dinamizmi artırıyor.
Korku Seansı 2‘nin ilk anda göze çarpan meziyetleri bunlar. Hepsi bir yana, Lorraine Warren karakterinin duvardaki tablodan korktuğu sahne için bile izlenmeye değer. Söz konusu James Wan olunca çıta yine çok yükseklerde, şimdi diğerleri düşünsün.
James Wan sineması üzerine daha fazlasını okumak için tıklayın.