BİZİ TAKİP ET...

Sitede ara...

Atıf Yılmaz, Şerif Gören, Zeki Ökten gibi yönetmenlerin yanında reji asistanı olarak sinemaya adım atan Aydın Yılmaz, 1986’da Güneşteki Leke filmiyle başladığı yönetmenlik kariyerini Gelincik Tarlası (1993), Sır Çocukları (2002) ve Janjan (2007) ile sürdürmüştü. Uzunca bir ara sesi soluğu çıkmayan yönetmen Aydın Saymaz; İrfan Yalçın’ın Fareyi Öldürmek adlı eserinden uyarladığı filmi İçimdeki İnsan ile tekrar karşımıza çıktı. İçimdeki İnsan, esasen taşrada sıkışıp kalmış bir yarı-aydın olan Sabri adındaki bir memurun hikayesini anlatıyor esasen.

Ercan Dalkılıç

“İçimdeki İnsan”: Taşrada Bir Garip Cinayet

Atıf Yılmaz, Şerif Gören, Zeki Ökten gibi yönetmenlerin yanında reji asistanı olarak sinemaya adım atan Aydın Yılmaz, 1986’da Güneşteki Leke filmiyle başladığı yönetmenlik kariyerini Gelincik Tarlası (1993), Sır Çocukları (2002) ve Janjan (2007) ile sürdürmüştü. Uzunca bir ara sesi soluğu çıkmayan yönetmen Aydın Saymaz; İrfan Yalçın’ın Fareyi Öldürmek adlı eserinden uyarladığı filmi İçimdeki İnsan ile tekrar karşımıza çıktı. İçimdeki İnsan, esasen taşrada sıkışıp kalmış bir yarı-aydın olan Sabri adındaki bir memurun hikayesini anlatıyor esasen.

İcimdekiİnsan

Atıf Yılmaz, Şerif Gören, Zeki Ökten gibi yönetmenlerin yanında reji asistanı olarak sinemaya adım atan Aydın Yılmaz, 1986’da Güneşteki Leke filmiyle başladığı yönetmenlik kariyerini Gelincik Tarlası (1993), Sır Çocukları (2002) ve Janjan (2007) ile sürdürmüştü. Uzunca bir ara sesi soluğu çıkmayan yönetmen Aydın Saymaz; İrfan Yalçın’ın Fareyi Öldürmek adlı eserinden uyarladığı filmi İçimdeki İnsan ile tekrar karşımıza çıktı. İçimdeki İnsan, esasen taşrada sıkışıp kalmış bir yarı-aydın olan Sabri adındaki bir memurun hikayesini anlatıyor esasen.

Ercan Dalkılıç (2) Ercan Dalkılıç

Bir aktarıcının gözünden izliyoruz hikayeyi İçimdeki İnsan‘da; Suavi Eren’in can verdiği Gazeteci-yazar Nuri, yıllar sonra doğup büyüdüğü taşra kentine gelir. Amacı babadan kalma küçük bir bahçeyi satıp aynı hızla İstanbul’a geri dönmektir. Fakat kente geldiği gün çocukluk arkadaşı Sabri’ye (Vedat Erincin) rastlar. Beti benzi atmış şekilde, bir karakolun bahçesindeki kimsesiz çocuklara bakan Sabri, ruhen ve fiziken oldukça kötü görünüyordur… Birkaç gün sonra Sabri’nin kalemde bir memuru öldürdüğünü öğrenen Nuri, biraz daha burada kalıp bu cinayeti aydınlatmaya çalışacaktır…

14853361605_f0627efe9f_o

Taşra bulantısı edebiyatımızda çok baskın olarak gördüğümüz bir izlek; Yusuf Atılgan’dan tutun da Hasan Ali Toptaş’a kadar hayli önemli bir yer kaplıyor. Son dönemde sinemamızda da taşradaki bulantının nabzını tutmaya başladık. 2010 yapımı, Tolga Karaçelik imzalı Gişe Memuru böylesi bir filmdi; bir gişe memurunun otoyol gişesinde an be an çıldırmasına şahit oluyorduk hep birlikte. Atıl İnanç’ın  Daire‘siyse (2014) babasının ölümü üzerine taşraya gelen bir aydının başına gelenlere odaklanıyordu. Aslında bakılırsa Aydın Saymaz’ın İçimdeki İnsan filmi bu iki filmin bileşkesi gibi: Daire‘de taşraya dönen Feramus, bizim filmimizde Nuri karakterine denk düşerken; Gişe Memuru‘nun şirazeden çıkan Kenan’ı da Sabri’yi anımsatıyor az çok…

Sabri bey de mesai saatlerinde Kenan’a benzer bir şekilde tırlatsa da, onun bunalımının asıl kaynağının başka olduğu olduğunu öğreniyoruz sonraki dakikalarda. Yine, evet Kenan gibi bir “sıkıntı” duyuyor iş saatlerinde Sabri bey; fakat bunun üstesinden gelmeyi biliyor kendince. Bunun nasıl üstesinden geliyor diye soracak olursanız; cevap basit, çekmecesinin bir gözünde başta Suç ve Ceza olmak üzere her daim bir kitap bulundurarak… Bir de dostu var, kasabanın delisi, Naci isminde. (Edebiyatımızda Hasan Ali Toptaş eserinde de bolca rastladığımız meczuplar geliyor insan aklına hemen bu Naci karakteri.) Kitaplar ve Naci hariç herkes Sabri bey’i hor görüyor ya da yok görüyor, deyiş yerindeyse. İş yerinde makara konusu olan Sabri bey’i, eşi Şükran (Füsun Demirel) da kaale almıyor, her fırsatta kafasına kakacak bir şey buluyor.

iÇİMDEKİ-iNSAN

Aydın Sayman, epizodik bir anlatımı da kullanmış hikayesini aktarırken; her epizod, gazeteci Nuri’nin, Sabri’nin iş arkadaşları, eşi olmak üzere çeşitli kişilerle yaptığı görüşmeleri içeriyor. Böylelikle farklı bakış açılarından yansıtılarak ilmek ilmek dokunuyor Sabri karakteri. Bunun yanında yardımcı karakterler de boyutlanıyorlar gerektiğince. Zaten temelini Fareyi Öldürmek gibi güçlü bir eserden alan İçimizdeki İnsan‘da sinemamızın yumuşak karnı olan dramaturjinin tıkır tıkır işlediğini görüyoruz. Dahası bu uyarlamanın, gelecekte “sinemamızda yapılan en iyi edebiyat uyarlamalardan biri” olarak anılacağını şimdiden öngörmek mümkün bana kalırsa. Senarist Atay Sözer’i gerçekten tebrik etmek gerek.

Geriye doğru sardığı hikayesinde 1980’e de uğruyor film; Sabri bey, bütün köyün askerin önüne atmak için can attığı bir kaçağı, bir gizli kütüphaneye/yaşam alanına çevirdiği bodrumda saklayıp barındırıyor bir süre. Eşi Şükran’ıysa, çok korktuğu farelerin bodrumu bastığı yalanıyla uzak tutmayı başarıyor. Kitaplarla, ötekilerle ve kaçaklarla dolu bodrum, Sabri’nin kendine kaçıp saklandığı bir yer iken, birden kaçağın da saklandığı, yaralarını sardığı bir yuvaya dönüşüyor. Sabri’leri bir bir yok edip ülkeyi de deliliğin kıyısına getirip bıraktık hep birlikte galiba… Artık burası “yuva” olmaktan çok uzak bizim için.

***

İlginizi çekebilir...

Basın Bülteni

“Herkes için Adalet” ilkesiyle 14. kez sinemaseverlerle buluşacak olan Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali, Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda düzenlenen, Pınar Altuğ Atacan...

Advertisement

tersninja.com (2008-2022)

  • Bizi takip et