Varlığından bir lansman davetiyle haberdar olduğum Alpman And The Midnight Walkers, ilk melodisinden itibaren beni kendisine bağladı resmen. Güneş Alpman‘ın öncülüğünde Umut Çetin, Baran Göksu ve Ali Somay’dan mürekkep olan grup surf’ten funk’a geniş bir yelpazeye yayılan oldukça nevi şahsına münhasır bir müzik yapıyor. Alpman And The Midnight Walkers‘a ulaştık ve geçtiğimiz günlerde piyasaya çıkan ikinci 45’likleri Seven Seas çerçevesinde keyifli bir sohbet gerçekleştirdik…
Ne zaman bir araya geldi Alpman And The Midnight Walkers? Nerden çıktınız siz?! Sizi tanıyabilir miyiz biraz?
Umut Çetin: Güneş, 2013’ün son çeyreğinde bir gün İsveçli iki müzisyenle birlikte yapacağı bir kayıt için stüdyomuza geldi. Bu kayıt sırasında tanıştık ve yaptığı müziklerden haberdar olduk. Daha sonra vereceği ilk konser için bir ekip kurmaya çalışırken bize ulaştı ve onunla çalmak isteyip istemeyeceğimizi sordu. Böylelikle ocak 2014’de ilk konserimizi vermiş olduk.
Ali Somay: Yaklaşık 1 sene önce beraber olmaya başladık. Ben proje dahilinde bir Alpman And The Midnight Walkers‘a geldim. Umut, ”çalar mısın?” dedi. Ben de tamam dedim. Böylece daha önce tahmin etmediğim ve zamanla kendimin hissedip benimsediğim bir topluluk içinde oldum. Birlikte olabildikçe birbirimize daha çok yaklaşıyoruz beraber evriliyoruz.
Baran Göksu: Güneş, kendi başına “Alpman” olarak müzik üretiyordu zaten biz bir araya gelmeyi konuştuğumuzda. Biz de öyle tanıştık hatta. Güneş bir günluk bir kayıt yapmak için Umut ile benim sahibi olduğumuz stüdyoya geldi, orda tanıştık. Daha sonraki gelişmeler, çalması istenilen konserler falan sebebiyle canlı çalan bir grup oluşturması gerekti, bize ulaştı çalar mısınız diye. Bizim de aşırı takık ve meraklısı olduğumuz bir sound ve kendimizi en rahat hissettiğimiz yaklaşımlardan biri eski tür funk ve türevleri, o yüzden dahil olduk bizde ve ilk 2014’ün Ocak ayında Demonation festivalinde çaldık bir arada.
Yaptığınız müziğin türü nedir? Birçok türü içine barındırıyor çünkü müziğiniz?
Güneş: Net olarak birşey söyleyemeceğim sanırım bu konuda. Biraz psychedelic, biraz antika funk biraz da surf gibi. “Spychedelic” diyorum o yüzden ben.
Umut: Yaptığımız müzik artık günümüzdeki pek çok müzik gibi tek bir türle sınıflandırılamıyor. Temelde formal olarak basit yapılar üzerine kurulu, funk, rock’n roll ve psychedelic etkileşimli bir müzik diyebiliriz.
Ali: Güneş spychedelic diyor. Ben şimdilik 70’lerin rnb soul funk, psychedelic türlerinden etkilenmiş kimliğini bulma yolunda dans ve groove müziği derim.
Baran: Ben buna tam birşey diyemem, zira en kötü olduğum şeylerden biri müzik türü ayırt etmek. Hiç anlamıyorum o işten ama bana eski funk, motown, rock, afrobeat gibi müzikleri hatırlatıyor.
Kimlerden etkilendiğiniz bu müziği yaratırken? Neler dinliyorsunuz gündelik yaşamınızda? Ben Allah-Las’ı anımsadım sizi dinlerken sözgelimi…
Umut: Genel olarak Güneş’in kompozisyonlarını icra ediyoruz. Ancak aranjmanlarda eklediğimiz ve çıkardığımız fikirler ve bölümler oluyor çalışma sürecinde. Bu esnada grup müziğini iyi yapan, grup olarak birlikte iyi ve keyifli çalabilen, çalarken yükselen ve yükselten her müzisyen ve müzik grubu ilham kaynağı olabiliyor.
Ali: Günlük yaşamıma da dinleme anlamında dahil olan çaldığımız türe yakın, beslendiğim isimler The Impressions, Herbie Hancock, Spencer Davis Group, Young Rascals, The Allman Brothers, John Mayall, Muddy Waters, East of Eden, uzar da gider.
Baran: Herkesin kendi ilhamları ayrı tabi ama Serge Gainsburg, Marvin Gaye, Tame Impala, Al Green, Quincy Jones, Henry Mancini aklıma gelen ilk isimler. Daha sürüyle var tabi ama bunlar yaşamak için bile ilhamlarımız zaten.
Geçtiğimiz günlerde ikinci 45’liğiniz Seven Seas çıktı! Bu süreçten biraz bahsedebilir misiniz? Nasıl sürdü hazırlık aşaması? Sonraki süreç nasıl gelişti? İlk tepkiler ne yönde?
Güneş: Benim neredeyse grubun kurulduğu ilk hafta yazdığım 2 parçaydı bu. İlk konserimizden beri sürekli çalıyoruz da, pek yeni bir şey değil aslında. Kayıt aşaması ise gayet eğlenceliydi açıkçası. Hem bir yandan çocukların stüdyosunda olduğumuz için, evimizde kayıt alıyor gibi hissettik. Mutluyduk!
Ali: Kayıt süreci oldukça keyifli geçti. Live’de oturttuğumuz bir müziği prodüksyona pek bulaştırmadan kaydettik diyelim. Ham benim için uygun kelime olur. Sonraki gelecek ürünlerin çizgisi daha da çeşitli olacak kanaatindeyim.
Umut: Seven Seas ve Behind The Ocean konserlerde seyircilerin en çok olumlu tepkiyi verdiği parçalar oldular. Paralel olarak EP için de olumlu geri dönüşler yaşıyoruz. Kayıtları ve mixleri Baran’la birlikte kendi stüdyomuz olan Studio Bee’de yaptık.
Neden plak olarak yayımladınız albümünüzü? Sadece plak olarak mı yayınlayacaksınız albümlerinizi yoksa? Plak sizin için neyi ifade ediyor? Ve dinleyiciler albümlerinize nasıl ve nereden ulaşabilecekler?
Güneş: Büyük ihtimalle bir kaç yedi inç plak daha yayınlarız. Plak formatları arasında en içime sinen o çünkü. Ardından bir LP olabilir, LP olduğunda CD de olabilir. Tek parçalar için dijitalde olabilir. Fikirlere açığız. Şu an Seven Seas’i almak isteyenler ise, İstanbul’da Kontra Records’dan edinebilirler. Bunun haricinde bandcamp sayfamızdan da alabilirler isterseler. Sadece dijitalleri almak istiyorlarsa, iTunes’a göz atabilirler.
Peki, son olarak; sizi nerede dinleyebileceğiz biz? Konser programı belli mi?
Güneş: Evet. Ama yine de söyleyeyim ben, en yakın konserimiz, 19 Şubat’ta Mojo Beyoğlu’nda. Bunun haricinde önümüzdeki aylarda da konserler olacak. Sadece konserler değil, başka şeylerde olacak gibi görünüyor.
alpman.co
alpman.bandcamp.com
youtube.com/alpmanmusic
twitter.com/alpmangunes
***