Bu hafta altı film vizyona giriyor. Ters Ninja yazarları Ali Abaday, Serkan Çellik ve Ercan Dalkılıç bu haftanın filmlerinden Öldüren Tutku (Passion), Koleksiyoncu 2 (The Collection) ve Koşulsuz Sevgi’yi (Broken) sizin için mercek altına alıp yorumladılar. Haftanın bir diğer filmi, Jonathan Levin yönetmenliğindeki Sıcak Kalpler. Film, insanları insanlıktan çıkaran ve zombiye dönüştüren bir virüsün aşkın karşısında nasıl da acizleştiğinden dem vuruyor. Ölümcül bir hastalık teşhisi konan Tessa’nın kalan hayatını nasıl geçirdiği, aşkı bulup bulamayacağına odaklanan Aşk, Şimdi filminin yönetmeni Ol Parker. Haftanın son filmi, Danimarkalı yazar Hans Christian Andersen‘ın klasikleşmiş masallarından Karlar Kraliçesi’nin üç boyutlu animasyonu. Herkese iyi seyirler…
Öldüren Tutku
Passion
Yönetmen: Brian De Palma
Senaryo: Brian De Palma, Natalie Carter
Oyuncular: Rachel McAdams, Noomi Rapace, Paul Anderson
Yapım: 2012/ Almanya&Fransa/ 100 dk.
Ünlü yönetmen Brian De Palma’nın son filmi Öldüren Tutku (Passion) 2010 yılında çekilen Fransız filmi Crime d’amour’un biraz daha gerilimi yükseltilerek yeniden beyaz perdeye uyarlanmış hali.
Kimi zaman küçük intikamlar almak zevklidir. Sen hiç hayatında sana kötülük yapan birinden, o an gücün ona cevap vermeye yetmediği için kendince ufak bir intikam almadın mı? Mesela seni çok kızdıran patronunun kimi işlerini aksattığın olmadı mı? Ya da seni kıran babanın yemeğine fazladan tuz koymadın mı? Hepimiz kendimizce bu küçük intikam oyunlarını oynarız. Bazense bu intikam oyunları büyür. İşte o noktada iş rayından çıkar ve geri dönülmesi neredeyse imkansız olan bir sınır geçilmiş olur. Brian De Palma’nın Fransız Crime d’amour’dan uyarladığı Öldüren Tutku (Passion) bu tarz bir hikayeyi anlatıyor.
Christine (Rachel McAdams) işinde deneyimli, başarılı ancak elemanlarına acı çektirmekten, onları küçük düşürmekten zevk alan bir müdürdür. Isabelle (Noomi Rapace) ise onun yanında çalışan, hırslı ve zeki bir asistandır. Christine Isabelle’e yakın davranmaktadır ancak erkek arkadaşı Dirk’ün (Paul Anderson) Isabelle ile birlikte olduğunu duyunca bunu hiç hoş karşılamaz. Bu arada yeni bir reklam fikri için Isabelle yardımcısı Dani’ye (Karoline Herfurth) en sıkı kot pantolonunu giydirir ve arka cebine de videosu açık şekilde bir cep telefonu koyar. Dani’nin kalçalarına bakanları çeken film bir sosyal paylaşım sitesine yüklenir ve bir anda çok popüler olur.
Bu esnadan sonra yöneticiler Isabelle’in farkına varırlar. Ancak Christine yardımcısının kimi açıklarını bularak onu şirket içinde, bütün çalışnaların önünde küçük düşürür. Bunun üzerine Isabelle depresyon ilaçları almaya başlar. Bir zaman sonra gelişen kimi olaylar herkesi farklı noktalara sürükler.
Brian De Palma Öldüren Tutku’da izleyiciyi sürekli süpheye düşüren kimi akıl oyunları yaparken, yeni çağın kimi unsurlarını da filmde oldukça iyi kullanıyor. Mesela Isabelle’in Dani ile yaptığı kot pantolon denemesi oldukça bilinen bir olay. Kimi zaman youtube gibi sosyal paylaşım sitelerine konan viral reklam videolarının oldukça popüler olması da öyle. Tabii iş yerinde her noktada bulunan kameralar, çiftlerin kendi sevişmelerini kayda almaları gibi giderek normal görünen davranışlar filmin içinde oldukça iyi yerlere konuyor.
Öldüren Tutku’da eski Yunan tragedyalarında olduğu gibi bazı unsurlar önceden gösteriliyor. Misal Isabelle’in sinir krizi geçirdiği bir anda bunun güvenlik kamerası tarafından kaydedilmesi , bir zaman sonra onun kullanılacağını izleyiciye anlatıyor. Fakat bu gibi kimi noktaları görüp, filmin ilerisini tahmin etmeye çalışan seyirci bir noktadan sonra yanlış çıkarımlar yapmaya başlıyor. Özellikle Isabelle’nin depresyon ilaçları almaya başlaması ve bu noktadan sonra kimi sahnelerde çekimlerin fululaşması, zamanın tutarlı olmaması önemli. Böylece De Palma izleyiciyi Isabelle’in o anki kafa yapısının içine sürüklüyor, olayları onun algısındaki gibi biraz sürreal gösteriyor.Özellikle ikinci yarıdan itibaren zevkli bir polisiyeye dönüşen Öldüren Tutku, kimi noktalarda iç içe geçen olaylardan dolayı 2008 Belçika yapımı Çatı Katı (Loft) filmini anımsatıyor.
Dokunulmazlar (The Untouchables), Carlito’nun Yolu (Carlito’s Way), Nefret Tohumu (Carrie) gibi sinema tarihine geçen filmleriyle bilinen Brian De Palma Öldüren Tutku’da 10 yıl önce çektiği Öldüren Kadın (Femme Fatale) gibi merkezinde tehlikeli kadınların olduğu bir hikaye sunuyor. Bunu yaparken seyirciyi şaşırtan, kimi zaman labirentlerde dolaşıyor hissi veren kurmacalar sunuyor.
Ali Abaday
* * *
Koleksiyoncu 2
The Collection
Yönetmen: Marcus Dunstan
Senaryo: Marcus Dunstan, Patrick Melton
Oyuncular: Josh Stewart, Emma Fitzpatrick, Christopher McDonald
Yapım: 2012/ ABD/ 82 dk.
Ülkemize film dağıtan firmaların çoğu nitelikli festivallerde takdir görmüş, izleyeni dönüştüren ve sinema sanatına hayran bırakan işleri ya es geçiyor ya da bir iki salonda görücüye çıkartıp geniş kitlelere izlemeleri için şans tanımıyor. Bunun sebebini seyirciden zamanında karşılık bulamamış olmak/bulamadıkça yılmak/yine bulamayacağını düşünmek/zarar etmemek için önlem almak şeklinde açıklayabilirler belki. Ancak hiçbir bahane vizyon çıtasının bu denli düşmesini affettiremez. Öte yandan, en kötüsü bile gişede yüz güldürür gözüyle bakılan yegâne tür hala korku-gerilim. Koleksiyoncu 2 (The Collection) de bu kadrodan vatan perdelerine yansıtılmış, değersiz bir bilet parası avcısı.
Koleksiyoncu 2 motivasyonu belirsiz bir katilin yüzlerce insanı öldürmesi üzerine kurulu, bol kanlı bir vahşet filmi. 2009 senesinde Koleksiyoncu (The Collector) filmini altı milyon dolara kotaran Marcus Dunstan’ın firmasına yüzde elli kar ettirdiği biliniyor. Testere 4 (Saw IV), Testere 5 (Saw V), Testere 6 (Saw VI) ve Pirana 3DD’nin (Piranha 3DD) senarist kadrosunda da yer alan Dunstan, yönetmen olarak ikinci uzun metrajında on milyon dolar ile popüler korku filmlerinden potpuri hazırlamış izleyicilerine. Koleksiyoncu 2’de Testere (Saw) çıkışlı tuzaklar, Küp (Cube) tarzı ölüm odaları, zombi saldırısı, Texas Katliamı’ndaki (The Texas Chainsaw Massacre) gibi deri maskeli katil ve özel görevlendirilmiş taktik ekiplerin kilit altındaki binadan rehine kurtarma operasyonlarını konu eden filmlerle akrabalık var. Ölçüsüz bir toplama.
Öte yandan, ilk bakışta fark edilen ucuzluğuna kızmayıp filmi anlamaya çalışır isek ilginç şeyler bulabiliriz. Örneğin karşımızda tek görevi katilden kurtulan kişi olmak olmayan bir kadın başkarakter var. İşitme kusuru ve çocukluk travması ile iki cümlelik de olsa (bunu bile yapamayanlar var) geçmişi izleyiciye bahşedilen bir genç kadın bu ve Emma Fitzpatrick’in ortaya koyduğu, filmin izlenebilir tek performansıyla ete kemiğe bürünüyor. Diğer oyunculuklar Hasan Karacadağ korkuları seviyesinde olduğundan Fitzpatrick öne çıkmış. Katili anlamayı denersek de şaşırabiliriz. Aslında tek amacı koleksiyon yapmak. Kelebek, kaplumbağa, örümcek ve insan topluyor. Hayvanları canlı ya da ölü, cam muhafazalara yerleştirmek çoğu kişiyi rahatsız etmezken, neden aynı şeyi insanlara yapmak isteyen biri çıkınca bundan korku filmi senaryosu oluyor? Avlanıp, hayvanları doldurup, sergileyerek gurur duyan insanlar yok mu? Onların yaptıkları bu filmde gördüklerimizden daha mı az korkutucu diye düşünmemizi sağlıyor yapım. Bilmiyorum Dunstan ve ekibi yazarken bunları düşündü mü ama ben örümcek sahnesini de göz önünde bulundurunca, insanoğluna çakan bir mesaj hissettim alttan alta. Hiç yoktan iyidir.
Koleksiyoncu 2 jenerikleri çıkartırsak sadece 73 dakika. “Kurulan setlerde yürüyen karakterler” şeklinde özetlenebilecek yapısıyla korku tünellerinde gezintiye çıkmaya benziyor. En yakın lunaparka giderseniz daha çok eğlenebilirsiniz.
Serkan Çellik
* * *
Koşulsuz Sevgi
Broken
Yönetmen: Rufus Norris
Senaryo: Daniel Clay, Mark O’Rowe
Oyuncular: Cillian Murphy, Tim Roth, Rory Kinnear
Yapım: 2012/ BK/ 91 dk.
Türkiye’deki ilkgösterimi bu seneki Filmekimi’nde yapılan, benimse 3. Malatya Uluslararası Film Festivali’nde gördüğüm Koşulsuz Sevgi (Broken), salondaki az sayıda seyirci tarafından çok olumlu tepkiler almıştı. Daniel Clay’ın aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan filmin yönetmenliğini aslen tiyatro ve opera yönetmeni olan Rufus Norris üstlenmiş. Yönetmenin ilk uzun metraj sinema filmi olan Koşulsuz Sevgi, bir ‘İngiliz banliyö draması’ olarak tasnif edilebilir.
Rufus Norris’in sinema dili Shane Meadows’a benziyor; hikaye bakımından da Alan Ball’ın Amerikan Güzeli (American Beauty), Tabu (Nothing Is Private / Towelhead) vb. dramalarına yakın bir şey çıkarmış ortaya…
Bir banliyöde komşular arasında iç içe geçen oldukça çapraşık bir kurmaca yaratmış Rufus Norris ve senarist Mark O’Rowe; ancak bu kurmaca daha önce benzerini görmediğiniz türden. Öncelikle hiç zorlama değil, öyle bağlaçlarla birbirine ekleniyor ki hikâyeler, aklınız yerinden oynuyor, deyim yerindeyse! Koşulsuz Sevgi, bir başyapıt değilse bile, o rüştün çok da uzağına düşmemiş bana kalırsa…
Ercan Dalkılıç
* * *
Sıcak Kalpler
Warm Bodies
Yönetmen: Jonathan Levine
Senaryo: Jonathan Levine, Isaac Marion
Oyuncular: John Malkovich, Nicholas Hoult, Teresa Palmer
Yapım: 2013/ ABD/ 98 dk.
* * *
Aşk, Şimdi
Now Is Good
Yönetmen: Ol Parker
Senaryo: Ol Parker, Jenny Downham
Oyuncular: Dakota Fanning, Jeremy Irvine, Paddy Considine
Yapım: 2012/ BK/ 103 dk.
* * *
Karlar Kraliçesi
Snow Queen
Yönetmen: Maxim Sveshnikov, Vlad Barbe
Senaryo: Vadim Sveshnikov, Vlad Barbe
Yapım: 2012/ Rusya
* * *