Dağıtımcılarımız bu haftayı ‘yerli malı haftası’ olarak belirlemişler anlaşılan: Berlinale başta olmak üzere muhtelif festivallerden ödülle dönen Tepenin Ardı, Bana Bir Soygun Yaz ve Laz Vampir: Tirakula haftanın yerli filmleri olarak dikkat çekiyor. Fakat haftanın major fimi bunlardan biri değil! Yılın son blockbuster’ı, Yüzüklerin Efendisi’nin yaratıcısı Peter Jackson’ın elinden çıkma Hobbit, gişede yerlilere pek aman vermeyecek gibi duruyor. Alternatif seçenek ise Sergio Castellitto’nun yeni romansı Sen Dünyaya Gelmeden. Herkese iyi seyirler…
[xrr rating=2.5/5]
Yönetmen: Emin Alper
Senaryo: Emin Alper
Oyuncular: Tamer Levent, Reha Özcan, Mehmet Özgür
Yapım: 2012 / Türkiye-Yunanistan / 94 dk.
2000’li yılların sonlarına doğru Seyfi Teoman’ın ilk uzun metrajı Tatil Kitabı (2008) ile birlikte sinemamızda yeni bir akımın doğduğunu ifade edebiliriz. Boğaziçi menşeli bu akım, ustaları Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz vs. gibi sanatsal filmler yapmanın yanında politik olarak da daha duyarlı bir sinema anlayışına sahip. Bu akımın son örneği de, Emin Alper’in yönetmenliğini üstlendiği, 62. Berlinale’den iki ödülle dönen Tepenin Ardı.
Emin Alper’in çocukluk hikâyelerinden yola çıkan film, sadece sekiz karakteri barındırıyor ve bütün hikayesi bir yaylada geçiyor: Nusret, iki oğlu ile ‘hava değişikliği’ için babasının çiftliğine bir ziyarette bulunuyor. Bu oğullardan biri, askerden yeni dönmüş, ‘Güneydoğu sendromu’ içinde. Dede Faik ise, ‘tepenin ardı’ndaki Yörüklerden mustarip; davarlarının sayısı sürekli eksildiği gerekçesiyle. Bir yandan çiftlik sahibi Faik ile Yörükler arasındaki gerilim gitgide tırmandığına şahit olurken, diğer yandan da Güneydoğu sendromunu yaşayan torunun iç dünyasına dalıyoruz.
Öncelikle şunu belirtmek gerekir; Tepenin Ardı, çok incelikli, üzerine düşünülmüş bir Türkiye alegorisi. Dede figürü devleti, Güneydoğu sendromlu torun halkı, Yörüklerle sorun da şüphesiz ülkemizin otuz yıldır kanayan sorununu temsil ediyor. Alper, ‘içimizdeki düşman’ izleğinden hareketle gerçeğin perdelendiğini, aslında sistemin düşmanı kendinin yarattığına getirmiş sözü.
Tepenin Ardı’nın omurgası Kürt Sorunu’na dayalı, ama irdeledikleri sadece bununla sınırlı değil. Hikayedeki tek kadın karakter üzerinden dile getirilen feodal toplumda kadının kıstırılmışlığı, militarizm ile şiddetle yoğrulmuş erkek hegemonizmin arasındaki korelasyon Alper’in altını çizdiği diğer önemli tespitler olarak göze batıyor. Yeri gelmişken belirtelim, erkek ve şiddet bağlamında devşirdiği hikayesini westernvari bir fonda anlatan Alper’in filmi, bana ‘şiddetin maestrosu’ Sam Peckinpah’ın sinemasını bir hayli anımsattı.
Bana kalırsa Tepenin Ardı’nın büyük bir üslup sorunu da var; nasıl söylemeli, sanki elimizdeki metin ile tercih edilen biçim birbirine kavuşmuyor, bu da poetik bir akışın tam manasıyla sağlanamamasına yol açıyor.
Sonuç olarak, eli yüzü düzgün, umut vaat eden bir debut Tepenin Ardı; pastoral kadrajlarıyla boğuntuyu verebilen George Chiper-Lillemark imzalı görüntü çalışması çok göz alıcı. Oyunculuklar arada sekte verse de genelde seviyeyi korumuş… Ama işte dediğim gibi kesinlikle kusursuz bir film değil; uzun uzadıya analiz edilmesi gereken bazı sorunları var ne yazık ki. Finaldeki kopmayı gerçekleştiren vurulma sahnesinin inandırıcı olamaması da cabası…
Ercan Dalkılıç
***
Hobbit: Beklenmedik Yolculuk (The Hobbit: An Unexpected Journey)
Yönetmen: Peter Jackson
Senaryo: Fran Walsh, Philippa Boyens, Peter Jackson, Guillermo del Toro (J.R.R. Tolkien)
Oyuncular: Martin Freeman, Ian McKellen, Richard Armitage
Yapım: 2012 / ABD-Y.Zelanda / 169 dk.
Yüzüklerin Efendisi serisinin yönetmeni Peter Jackson‘ın yeni filmi Hobbit: Beklenmedik Yolculuk (The Hobbit: An Unexpected Journey), yine ihtişamlı, epik, maceralı, sürükleyici, bol sürprizli ve bir o kadar tanıdık. Hobbit‘in hikâyesi, zaman olarak Yüzüklerin Efendisi serisinin öncesinde geçiyor. Shire’daki küçük Hobbit köyünde kendi halinde yaşayıp giden genç Bilbo Baggins, bir gün kapısında Gandalf’ı görür. Akşamında ise kayıp Erebor Krallığı’nın hayatta kalan son prensi Thorin liderliğinde 12 cüce eve gelir. Bu ziyaret, ‘beklenmedik bir yolculuk’un başlangıcı olur. Gandalf ve Thorin önderliğindeki 13 cüce, atayurtları Erebor’a yerleşen ejderha Smaug’dan vatanlarını geri almak için yollara düşer. Yolculuk, onları Goblinler ve Orklar’la dolu tehlikeli topraklara götürür.
Peter Jackson, herkesin ittifakla ‘sinemaya uyarlanamaz’ görüşünde birleştiği Yüzüklerin Efendisi kitaplarını iki yıl süren bir çalışmayla beyazperdeye taşıdığında fantastik sinemanın tarihi çoktan değişmişti bile. İngiliz dilbilimci John Ronald Reuel Tolkien‘in hayalleri zorlayan Orta Dünya’sını sinemada gören kitabın fanatikleri bile bu başarı karşısında hayranlığını gizleyememişti. 2001-2003 arasında üç film olarak vizyona giren seri, fantastik sinemada çıtayı ulaşılması güç bir yere taşıdı. Öyle ki, fantastik sinemaya burun kıvıran Akademi üyelerini bile çaresiz bırakan Yüzüklerin Efendisi‘nden sonra bu alanda çok film yapıldı fakat Jackson‘ın harcı bir yiğit çıkmadı henüz.
Yüzüklerin Efendisi gibi üç filmlik bir seri olacak Hobbit‘in ilkinde Gandalf ve genç Bilbo Baggins ön planda. Hobbit de tıpkı Yüzüklerin Efendisi gibi oyunculukları üzerine söz söylenecek bir film değil. Malum, toplamda 17 Oscar kazanan Yüzüklerin Efendisi serisi, Ian McKellen dışında hiçbir oyuncuya adaylık dahi getirmedi.
Hobbit, Orta Dünya’nın başka diyarlarına yol alıyor bu kez. Dolayısıyla teknik ve sanat yönetimine hayli ağır bir yük düşüyor. Başta Jackson olmak üzere film ekibi kendilerine hayran bıraktıran bir maharet sergiliyor yine. Bununla birlikte, Tolkien‘in Yüzüklerin Efendisi‘nden önce yazdığı Hobbit, yüzük serisine göre daha aydınlık bir atmosfer içeriyordu. Hatta Hobbit‘i çocuk kitabı olarak görenler bile var. Jackson‘ın filmi de bu doğrultuda başlıyor, ancak filmin ilerleyen bölümlerinde Orta Dünya’nın o karanlık atmosferi devreye giriyor. Muhtemelen serinin diğer filmlerinde bu karanlık daha da artacaktır.
Bir nevi, ana hikâyeye hazırlık sayılabilecek Hobbit: Beklenmedik Yolculuk‘ta ‘zamana oynayan’ pek çok hamle yapıyor Jackson. Deyim yerindeyse köşe direğine gidip ayağında top tutuyor. Bu türden bölümler, bir hayli zarar veriyor filme. Fakat esas sorun, Hobbit’in bıraktığı ‘Biz bu filmi görmüştük’, bir başka deyişle ‘deja vu’ hissi. Yüzüklerin Efendisi‘nde üç kitaptan üç film çıkaran Jackson’ın bir Hobbit kitabından üç film çıkarma kaygısı film boyunca hissediliyor.
Ali Koca
***
Yönetmen: Biray Dalkıran
Senaryo: İnci Uluçay
Oyuncular: Hakan Yılmaz , Çetin Altay, Umut Oğuz
Yapım: 2012 / Türkiye / 104 dk.
Uzun soluklu gerilim dizisi Kanıt‘ın yönetmeni Biray Dalkıran’ın çektiği Bana Bir Soygun Yaz, diğer özellikleri bir yana, son zamanlarda epeyi ünlenen Hakan Yılmaz’ın üzerine kurulmuş bir komedi filmi: Onur, Ankara’ya giderken “ağır abi” Hacamat’a kıyak olsun diye, verdiği şekerleme paketini adrese teslim etmek üzere alır. Ancak, şekerleme paketi eşi saçma bir kıskançlık krizi çıkarınca telef olan eşyaların arasında “yanar”. Yanar ama, ağır abi “mümin” Hacamat için bu affedici gerekçeler arasında sayılmaz. Tersine, şekerleme paketinin içerisine gizlenmiş paranın miktarı film boyunca, Onur ve bu işe bir şekilde bulaşan yol arkadaşlarının gayretleri ile doğru orantılı olarak artar!
Filmde gülmeceyi yaratacak temel çıta kurulduktan sonra, ardı ardına faş edilen “liberal muhafazakar demokrat” Hacamat’ın yandaşlık üzerinden kurduğu hakimiyet ilişkisi Onur’un önünde “resmi geçit” yaparken, seyirci de, son on yılın yarattığı yeni mafya tipolojisine gülme şansını yakalar.
İlk duyulduğunda, gerçekten “kitap”tan alıntı zannı yaratılan ve “mümin Hacamat”ın yaşam ilkelerini çakma bir felsefi söyleme oturttuğu tümceler, kısa sürede açığa düşerken, seyirciye de gülmek için güven kazandırır. Sahte dindarlık, sahte felsefi ilkeler, sahte politik söylemler yeni tür mafyanın karakterini ele veren göstergelere dönüşürken, seyirci değişen iktidar koşullarına adapte olmayı başarmış bir “çakal” ile karşı karşıya olduğunu kavramakta gecikmeyecektir.
Ali Rıza Özkan
***
Yönetmen: Metin Koç, Ulaş Zeybek
Senaryo: Metin Koç
Oyuncular: Levent Sülün, Wilma Elles, Alp Korkmaz
Yapım: 2012 / Türkiye
***
Sen Dünyaya Gelmeden (Venuto al mondo)
Yönetmen: Sergio Castellitto
Senaryo: Sergio Castellitto, Margaret Mazzantini
Oyuncular: Penélope Cruz, Emile Hirsch, Mira Furlan
Yapım: 2012 / İta-İsp. / 127 dk.