19. Altın Koza Film Festivali tüm hızıyla sürüyor. Festivalde Yılmaz Güney’in ismine ve duruşuna yakışır şekilde tüm gösterimler ücretsiz! Zaten başta Cennetteki Çöplük olmak üzere festivalin içeriği de bu duruşun ardını dolduruyor. Fatih Akın, bu belgesel filmde Çamburnu’na yapılmak istenen karadenizin en büyük çöplüğüne karşı verilen mücadelenin hikâyesini aktarmış. Çay yetiştirerek ve balıkçılıkla geçinen yöre halkına da söz vermiş; bu mücadelenizi bütün dünyaya duyuracağım diye. Altın Koza Film Festivali’nin böylesi bir filmle açılması ayrıca anlamlıydı tabii bu sene.
Festivalin benim için ikinci, festival için üçüncü gösterim gününe, Adana’ya gelmişken Yılmaz Güney izlemeden gitmek olur mu, dedik ve 1968 tarihli Güney klasiği Seyyit Han‘ı tekrar gördük. Seyyit Han, hasımları sebebiyle sevdiği Keje’ye kavuşamayan Seyyit Han’ın trajik öyküsünü biraz western estetiğinden de beslenerek toplumcu bir perspektif açısıyla işliyor. Yılmaz Güney, Çirkin Kral’lıktan sosyal-gerçekçi sinemaya geçişin halkalarından biri olan Seyyit Han’da, gittikçe imkânsızlaşan bir aşktan yola çıkarak geniş halk kitlelerinin feodal tabanlı sorunlarına ayna tutmuş. Yalnız Adanalıların filme ilgisizliği beni çok üzdü açıkçası. Seyyit Han‘ı benimle birlikte izleyenlerin sayısı inanın bir elin parmaklarını geçmez.
Gözetleme Kulesi [xrr rating=4/5]
Şu ana kadar festivalde yarışacak olan uzun metrajlı filmlerden sadece üçünü görebildim. Pelin Esmer’in ikinci uzun kurmaca filmi Gözetleme Kulesi, açıkçası beklediğimden çok daha iyi çıktı. Dayısının tecavüzüne uğrayıp hamile kalan Seher adlı bir üniversite öğrencisinin, yöredeki bir yangın gözetleme kulesinde bekçilik yapan Nihat’la arasındaki mecburi teması anlatıyor esas olarak. Ha, Gözetleme Kulesi’nin sorunları yok muydu? Seher’in annesine gerçeği bütün çıplaklığıyla ortaya serdiği an, bence henüz olgunlaşmamış bir gelişmeydi, ya da buna hiç gerek yoktu. Nilay Erdönmez’in filmin tamamına yayılamayan konsantrasyonu da filmin gücünden bir parça alıp götürüyordu sanki.
Aziz Ayşe [xrr rating=2/5]
Bir diğer yarışma filmi olan Aziz Ayşe, Elfe Uzun’un ilk uzun metraj denemesi imiş. Kurmaca ile belgeselin harmanlandığı filmde, Elif adlı bir medya çalışanının bir gazete küpüründe gördüğü Ayşe adlı bir çöp toplayıcısının belgeselini yapma uğraşını konu ediliyor. Aç kalmak pahasına hayır kurumlarına bağışta bulunan Ayşe, aslında bir erkek, fakat kadın gibi hissediyor kendini, hal ve hareketleri de kadın gibi zaten. Yönetmen, modern toplumun ötekiye yönelen ikiyüzlü bakış açısını çok iyi betimlemiş. Gelgelelim filmin teknik yetersizlikten kaynaklanan bazı sorunları mevcut: Görüntü çok çiğ, yapılmaya çalışılan biçim denemeleri çok acemice -ve galiba gereksiz… Bu liste uzayıp gidebilir bu şekilde.