Geçen gün “Korsan izliyor musunuz?” soruşturmasını okurken aklıma hiç film izlemeden sinema eleştirmenliği yapanlar olduğu söylentisi geldi. Nasıl olur, diye sorduğunuzu biliyorum. Filmlerin basın bültenleri… Bazı eleştirmenler filmlerin dağıtımcı şirketten gelen basın bültenlerini okuyarak, bedava izleme ihtimalleri varken, yerlerinden kalkmaya zahmet etmeden eleştirilerini yazarlarmış.
Melike İnci
Her zaman kendimi amatör bir “izleyici” olarak görmüşümdür. İzlediğim filmde senaryodan önce filmin nasıl yapıldığına baktığımdan bazı eleştirilerin altındaki boşluğu yıllar yılı anlayamamıştım. (Çok sonraları çok güvendiğim eleştirmenler dışında film eleştirisi okumayı da bıraktım, hatta öyle ki, Ters Ninja dışında da takip ettiğim bir kaynak kalmadı.)
Beylik birkaç kalıpla, altı bomboş bir eleştiri hazırlarsınız, biraz da sinema camiasında yer edindiyseniz, ağzınızdan çıkan her şeyi hayatın anlamı olarak algılayacak bir topluluğa yedirirsiniz. Onlar da, zaten, sinemaya ya Aylak Adam’da bahsi geçen sebeplerden gidenlerdir ya da sevdikleri oyuncuları görecekleri güzel bir kurmacada kaybolmayı tercih edenlerdir. Bu topluluğun bireylerine de “seyirci” adı verilir.
İzleyici, sinemayı 7. Sanat olarak kabul etmiş kişidir. O yüzden yapımın tek bir yönüyle ilgilenmez. İzleme eylemi sırasında kendisine sunulan bütünü parçalarına ayırır; sonuna kadar parçaları birleştirir ve çoğunlukla bir filmin sonunda o yapım hakkında bir şey söyleyemeyecek kadar yorulur. Sonrasında “nasıldı?” diye sorulduğunda beğendiğini kolaylıkla anlatamaz, beğenmediği için verdiği yanıtlar da anlaşılmaz parçalardan oluşur. Sevmediği bir oyuncunun oynadığı filmi çok iyi bir yönetmen çekmiş olabilir ve filmi bütün o oyuncuya karşı var olan önyargısına rağmen beğenmiştir. (Bu noktada Tony Scott’ı anmak istiyorum. Ne Brad Pitt ne de Robert Redford için favori oyuncularım arasında yer aldıklarını söyleyebilirim. Ancak Spy Game’i sanırım en az 9 kez zevkle izlemişimdir. Burada sıralayabileceğim buna benzer bir sürü örnek var.) Hemen ayın karanlık yüzüne bakacak olursak, çok kötü bir yönetmen yüzünden filmde en sevdiği oyuncu, en sevdiği besteci, en sevdiği senarist vb de olsa, izleyici filmde çalışan boom operatörlerinin hatırına eziyete katlanır.
Bahsettiğim şekilde yapıma kendi adayan insana izlemeden yorum yedirmek imkânsıza yakındır. Maalesef, buna tenezzül edenler var(mış). Bu tip insanların mesleki deformasyona uğramış kişiler olabileceklerini düşünüyorum. Hayatın her alanında var olan bu tip insanların sanatın herhangi bir
dalında var olmamaları gerektiğini düşünüyorum.
Ve son olarak, (başa dönecek olursak) korsan film izleyen yazarların bahsettiklerimden daha ahlaklı olduklarını düşüyorum. Onlar en azından izledikten sonra yorum yapıyorlar.