BİZİ TAKİP ET...

Sitede ara...

Artist, seslerin, renklerin, efeklerin, bilgisayar teknolojilerinin, kısacası sinemanın 80 yıldır kaydettiği tüm gelişmeleri gereksizmiş gibi gösteren, benzersiz bir başyapıt.

Ege Görgün

Sanki sinema 80 yıldır boşa kürek çekmiş: Artist (The Artist)

Artist, seslerin, renklerin, efeklerin, bilgisayar teknolojilerinin, kısacası sinemanın 80 yıldır kaydettiği tüm gelişmeleri gereksizmiş gibi gösteren, benzersiz bir başyapıt.

Sinema ticari bir girişim olarak 1895 yılında Paris’te Lumiere Kardeşler’in halka para karşılığı gösterdiği kısa filmlerle başladı. 1920’lere gelindiğinde ise Hollywood artık film endüstrisinin başkenti olmuştu.

 Ege Görgün (Landlord)

1920’lerde Şarlo ve Buster Keaton gibi isimlerin güdümündeki komedi filmleri tür olarak kesin bir üstünlük sağlamış olsalar da, sessiz sinema Rudolph Valentino, Douglas Fairbanks gibi jönleri de yaratmıştı. Sonra sesli film fikri atıldı ortaya. Başta Hollywood’un atası sayılabilecek ünlü yönetmen D.W. Griffith olmak üzere pek çok sinema adamı bu gelişmeyi absürt buldu. Sesli sinemanın bir geleceği olamazdı, bir hevesti, gelmişti geçecekti. Ancak büyük buhrana rağmen sesli sinema ayakta kaldı ve giderek daha da güçlendi.

6 dalda aldığı Altın Küre adaylığı ile 2012 Oscarlarının en favori filmi haline gelen Artist işte tam da bu dönemde geçen bir hikaye anlatıyor. Film şekil olarak tamamen sessiz sinema döneminin bir ürünüymüş gibi karşımıza çıkıyor. Bunun kulağa çok ürkütücü geldiğini farkındayım. Olağanüstü efektlere, CGI teknolojisiyle yaratılan fantatik ayrıntılara, bizi filmin içine çeken gümbür gümbür seslere ve rengarenk hatta üç boyutlu görüntülere alışmışken; siyah beyaz, sessiz bir film izleme fikrini bünyeniz kesinlikle reddediyor olmalı. Elbette siz bilirsiniz, ama inanın izlemezseniz siz kaybedersiniz.

Artist, seslerin, renklerin, efeklerin, bilgisayar teknolojilerinin, kısacası sinemanın 80 yıldır kaydettiği tüm gelişmeleri gereksizmiş gibi gösteren, benzersiz bir başyapıt. Filmin en büyük sihiri bence iki başrol oyuncusundan kaynaklanıyor. Jean Dujardin ve Bérénice Bejo müthiş bir sinerji ve izleyiciyi etkisine alan bir cazibeyle sergiliyorlar performanslarını. Bu performanslar filmin sıradışı bir unsur içermeyen, hatta klasik denilebilecek hikayesi için adeta kıvam arttırıcı bir katalizör oluyorlar. İkilinin yarattığı etkiyi daha iyi anlatabilmek için, bir film değil de eskinin bir televizyon dizisinden örnek vereyim size. Mavi Ay dizisinde Bruce Willis ve Cybill Shepherd’ın hayat verdiği o muhteşem ikiliyi düşünün. İşte öyle bir şey!

Sanat yönetimi ve set tasarımları da kusursuz filmin. 1920’lerde değil de, 2000’lerde çekilmiş bir film izlediğinizin kanıtı olacak hiçbir ipucu bulamıyorsunuz.

Açıklanan Oscar adayları listesinde hem filmin, hem yönetmenin, hem de oyuncuların adı var. Ancak Oscar bir Amerikan oyunu… Şimdilik oyunlarına almışlar gibi görünseler de, Fransız yönetmene, Fransız aktöre ve Arjantinli aktriste ne kadar paye verirler benim için de merak konusu.

Artist

(The Artist)

[xrr rating=5/5]

Yönetmen: Michel Hazanavicius

Senaryo: Michel Hazanavicius

Oyuncular: Jean Dujardin, Bérénice Bejo, John Goodman

Yapım: 2011 / Fransa-Belçika / 100 dk.

 

İlginizi çekebilir...

Basın Bülteni

“Herkes için Adalet” ilkesiyle 14. kez sinemaseverlerle buluşacak olan Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali, Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda düzenlenen, Pınar Altuğ Atacan...

Advertisement

tersninja.com (2008-2022)

  • Bizi takip et