BİZİ TAKİP ET...

Sitede ara...

Volvox'tan iki ayrı proje, indians'tan envai çeşit grup, cover yapan gruplardan kendi bestelerini yapan gruplara uzanan müzikal bir gelişim... 90'larda bütün bunlara canlı olarak tanıklık ettiğim için çok şanslıydım. Ortaya çıkan bu isimler içinde en çok bir isim beni zaman içerisinde şaşırttı o da Teoman'dı.

Müzik

Türk Rock dünyasında güzel şeyler de oluyor: Teoman müziği bıraktı!

Volvox’tan iki ayrı proje, indians’tan envai çeşit grup, cover yapan gruplardan kendi bestelerini yapan gruplara uzanan müzikal bir gelişim… 90’larda bütün bunlara canlı olarak tanıklık ettiğim için çok şanslıydım. Ortaya çıkan bu isimler içinde en çok bir isim beni zaman içerisinde şaşırttı o da Teoman’dı.

90’larda yeniden hareketlenen rock müzik dünyamız kısa zamanda kendi kahramanlarını yarattı. Ancak 12 eylül darbesi mağdurları olan bizler için şanssız bir süreçti aslında bu. İlk yapanın (veya taklit edenin) parsayı topladığı bir yeni dünya düzeninde hakedeni ve etmeyeni ile palazlandı bu kahramanlar. Yine de hakkını yemeyelim 90’da Beyoğlu kemancıda müzik icra edenlerin neredeyse tamamı bugün rock müzik piyasamızın lokomotifleridir.

  Utku Uluer

Volvox‘tan iki ayrı proje, indians’tan envai çeşit grup, cover yapan gruplardan kendi bestelerini yapan gruplara uzanan müzikal bir gelişim… 90’larda bütün bunlara canlı olarak tanıklık ettiğim için çok şanslıydım. Ortaya çıkan bu isimler içinde en çok bir isim beni zaman içerisinde şaşırttı o da Teoman‘dı.

Indians‘ın vokalistliğini yapan bu sessiz adam 90’ların sonuna doğru solo albümleri elinde bir Rock Star’a dönüşüyordu. Oysa biz onu bomboş bir Flatline gecesinde dinlemeye başlamıştık. Beraber çaldığı sağlam müzisyenler (Arbak Dal, Burak Kulaksızoğlu ve Serdar Öztop) ile ortalama bir cover grubu vokalistliği yapıyordu ama sahne adamlığı fena değildi. Birlikte çaldığı müzisyenler iyi olduğu için grubun yükselmesi de hızlı oldu. Hele o dönemde sahne önünde rahat durabilen kişi sayısı çok azdı. Ben Indians’ı Burak ve Arbak’ı tanıdığım için grubu izliyordum arada The Cult‘tan çalmaları ve grup isimi nedeni ile sempatim vardı. Sonra grup studyoya girip birkaç şarkı kaydetti o dönemde kemancıda kendi izleyicisini oluşturan Indians‘ta Teoman’ın ismi de parlıyordu. Ancak sesinin renginin güzel olmasına rağmen zayıflığı da konuşulanlar arasında idi.

Teomanla arada sırada Bodrum’da karşılaşırdık elinde gitarı ile U2 coverları çalardı ben yine de sesini güzel ama kuvvetsiz bulurdum. O dönem gruplar arasındaki dayanışma gerçekten çok iyi idi. Daha sonra 96’ta ilk albümünü yaptı. Açıkcası ben bu albümü çoğu insana göre yadırgamadım. Cover söylemesine alıştığım için albümdeki pek çok şarkının başka rock şarkıları ile benzerliği çok normaldi. Prodüktörü Rıza Erekli o dönem bulabileceği en iyilerden birisi idi. Hatta ve hatta esinlendiğini (en azından bir şarkı içinde olsa) yazabildiği için takdir bile ettik. 98’de daha özgün bir albüm ve Rıza Erekli ile yoluna devam etti o dönem benim için Teoman’ın en parlak dönemidir ancak şöhretle birlikte The Cult söyleyen sessiz adamın farklı bir yüzünü görmeye de başladık.

Onyedi ve Gönülçelen albümleri ile Teoman’ı takip etmeyi bıraktım. Müzik tarzı olarak bana hitap etmese de Türkçe sözlü rock müziğe destek verme adına izlemiştim ama onyedi albümü ile birlikte rock kimliğini bir kenara bırakmaya başladı ayrıca besteler de çok zayıftı. Elektronik müziğin hakim olduğu 2000lerin başında ortaya çıkan remix albümleri ve paparazzilerden eksik olmayan sarhoş Teoman figürü ile zaten antipatikleşiyrodu. Ancak Rock kimliği müziğinde değil yaşadığı “rock n roll” takılmadan ibaretti. Zaten magazin basını ona rockçı dediği için rockçı oluyordu.

Ben Teoman’ın 3. albümden itibaren Türkçe sözlü hafif batı müziği icra ettiğini düşünüyorum. Zaman zaman kötü bir Serge Gainsburg taklidi yaptığını da düşünüyorum. Tabi bu bilinçli midir bilinçsiz midir bilemem günahını almamak gerek. Bütün üretkenliğine rağmen Teoman zaten Rock müzikten kopmuş bir Pop figürü olarak müzik endüstrisine her 2 yılda bir albüm üretiyordu. İlk koptuğu dönemde Tanju Okan çizgisine girdiğini biraz da Serge Gainsbourg sosu ekleyerek Fransız şansonları üzerine gideceğini düşünmüştüm. ama yanılmışım. Bob Dylan gibi şarkıcı-yazar yönünü geliştirerek daha rock bir Bülent Ortaçgil olabilirdi. Sanırım genel beklentide buydu.

Ama Teoman rockçılığını, bildiğimiz rock klasiklerinin rifflerini şarkılarına intro yaparak devam ettirmeyi seçti. Tabi hiçbir iyi müzik dinliyeni bunu yemedi. En son albümünde daha da ileri giderek Selda Bağcan‘ın İnce İnce Kar Yağar şarkısını kelimenin tam anlamı ile katletti. O şarkıyı dinlerken; “Sen naaptın be abi, herşeye eyvallahta bu kadar mı tıkandın?” diye düşünüyordum. Zaten son 3-4 albümünü dinlerken sözlerde ve müzikte bir tıkanıklık hissediliyordu ama o şarkı benim için çok açık seçik bir göstergeydi.

Veee birkaç ay sonra Teoman müziği bıraktığını açıkladı. Ben onu çok iyi anlıyorum ve bir geri dönüşü olacağını da düşünüyorum ama bu geri dönüşte ego ve yeniden isminin her yerde olması mı önemli olacak yoksa müzikte yeni bir arayışa girerek en azından Pop rock çizgisine veya Bülent Ortaçgil gibi müzisyenlik çizgisine mi getirmeye çalışacak?

Artık çıkışını yapmış ve bir yerlere gelmiş bir şarkısı olarak Teoman’ın seçeceği yol çok önemli. Belki de küllerinden doğarak çok farklı bir yerlere yerleşebilir veya Kral TV’nin 4-5 dklık güzel kızlara video klibinde yer veren uslanmaz bir “rockçı” olarak büyük dönüşünü 5 yıl sonra yapar…

Dediğim gibi Türk rock müzik aleminde güzel şeylerde oluyor…

Murat Beşer’in Utku Uluer’le ilgili yazısı

İlginizi çekebilir...

Basın Bülteni

“Herkes için Adalet” ilkesiyle 14. kez sinemaseverlerle buluşacak olan Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali, Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda düzenlenen, Pınar Altuğ Atacan...

Advertisement

tersninja.com (2008-2022)

  • Bizi takip et