Stephen King‘in bile hayranı olduğu korku romanlarının yazarı Clive Barker‘ı meşhur eden “Kan Kitapları” Türkiye’de iki ayrı yayınevinden iki kez çıktı. Ama satış rakamları hiçbir zaman herhangi bir Stephen King kitabıyla yarışacak düzeyde olmadı. Ne yazık ki…
Clive Barker, gotik edebiyatın Edgar Allen Poe ve Lovecraft‘tan sonraki en büyük temsilcisi sayılıyor. Biz onun adını ilk kez yazdığı ya da yönettiği filmler sayesinde telaffuz etmeye başladık. Candyman, Lord of Illusions ve Kabal‘dan uyarladığı Nightbreed tür sineması takipçilerinin iyi bildiği örneklerdi. Ama korku sinemasının başyapıtlarından biri haline gelen, literatüre İğnekafa (Pinhead) adlı unutulmaz karakteri katan ve her anlamda sınırları zorlayan Hellraiser, izleyen üzerinde en şiddetli etkiyi yaratan film olmuştu. Yalnızca gotik korku edebiyatının babaları Edgar Allen Poe ve Lovecraft’ın eserleriyle türevlerinin yaratabileceği bir etkiydi bu. Korkunç olmanın ötesinde meşum, tekinsiz, uğursuz ve tedirgin ediciydi.
Bu ikilinin adeta günümüze yansıması olan Clive Barker için Poe’nun edebi gücünü, Lovecraft’ın hayal-gücüyle birleştiriyor dersek abartmış olmayız. Poe’ya nazaran daha az tanınan Lovecraft (çünkü eserleri edebi anlamda çok kabul görmez. O da zaten edebiyat yapmaz, doğrudan korkutur), bugün bile izleri takip edilen, günümüz korku yazarları tarafından örnek alınan, kültleşmiş bir deha. Hatta onun korkunç şeyler yazma ve yaratma konusundaki dehasına doğaüstü açıklamalar getirmeye çalışanlar bile olmuştur. Lovecraft’ın büyücülük ve karanlık ilimler sayesinde bir şekilde farklı boyutlarla bağlantıya geçtiğine inananların sayısı hiç de az değildir. İnsanları böyle düşünmeye yönelttiklerine göre Poe’ın eserlerinin ne kadar etkili olduğunu varın siz düşünün artık.
Clive Barker, Liverpool doğumlu bir İngiliz. Sosyal yardımla geçindiği sekiz yıl boyunca tiyatroyla uğraştıktan sonra, paraya ve şöhrete üç kitaplık Kan Kitapları’nı yazarak kavuşmuş. O, yazdıklarını gözünde büyütmüyor; aksine “Bunlar dokuz yaşındaki bir çocuğun arkadaşlarını etkilemek için anlattığı türden hikâyelerdi” diyor. Kan Kitapları’nın ilk cildi Oğlak Yayınevi’nden önce Altın Kitaplar tarafından 1996 yılında sessiz sedasız yayımlanmış ve ne yazık ki o sessizlikte kaybolup gitmişti. Neyse ki Oğlak Yayınevi 2000 yılında yayın haklarını satın aldığı Clive Barker kitaplarını ardarda yayımlamaya başladı da, Türk okuru Clive Barker’la tanışabildi. Üstelik gotik edebiyat aşığı ve uzmanı Dost Körpe’nin çevirileriyle. Bu arada Barker’ın, Günışığı Kitaplığı’ndan da “Zaman Hırsızı” adlı kitabının çıktığını hatırlatalım. Genç yaştaki okurlar için yazılmış olsa da, bu kitabın yazarın en eğlenceli eserlerinden biri olduğuna ve ihmal edilmemesi gerektiğine dikkat çekelim. Oğlak, “Galileo,” “Lanetlenme Oyunu,” “Kabal,” “Kutsanma Ayini,” “Kan Kitapları 1-2-3” sırasıyla yayımlamıştı.
Kan Kitapları 1’de yer alan beş öykü sayesinde Clive Barker’ın tarzı hakkında net bir izlenim edinebiliyorsunuz. Şiddet, cinsellik ve dehşet üçgeninde huzursuz bir yolculuğa çıkacağınızı söyleyeyim ama şimdiden. Yazımızı ülkemizde korku denince akla gelen ilk yazarın, Stephen King’in sözleriyle bitirelim: “Clive Barker o kadar iyi yazıyor ki, tam anlamıyla dilimin tutulduğunu söyleyebilirim. Barker’ın yazdıklarının yanında on yıldır uyuyormuşuz gibi görünüyor.”