Sinemayla ilgili en büyük korkunuz gittiğiniz filmin bir “sanat filmi” çıkması mı? Gideceğiniz filmi seçmek için çok mu kafa patlatıyorsunuz? Merak etmeyin, işte bir kez daha hı(n)zır gibi yetiştik imdadınıza.
Yerleşik kanı şuydu: Popüler/ticari film seyredeceksiniz size en yakın sinemaya, “sanat filmi” seyredecekseniz de film festivaline gidersiniz. Ama 2000’li yıllarda bu durumun oldukça değiştiğini gözlemliyoruz. Artık her iki kategoriden filmin de her yerde karşımıza çıkması mümkün. Bundan memnun olmayan sinemacılar da var, memnun olanlar da. İzleyici taraf içinse sıkıntı başka. Sinemaya ha-ha-hi-hi yapmaya gidip yarısına gelmeden çıkacağınız bir sanat filmine denk gelmek de var bu yeni düzende, bir sanat yapıtı izlemeyi beklerken karşınızda bir Hollywood curcunası bulmak da… Hangi filmin popüler, hangisinin sanat filmi olduğunu ayırt edebilmek önemli anlayacağınız. Eldeki yöntemlere şöyle bir göz atalım isterseniz:
Yöntem 1: Film çok fazla izlenmiş ve büyük gişe yaptıysa popüler filmdir.
– Leo’cum, bu gemi batacakmış gibi bir his var içimde…
– Koca gemi batar mı, aşkım ya! Bak yeminle sana, batsın bu gemi, Taksim meydanında eşşek gibi anırırım. Batmazsa da bi duduş alırım senden ama..
Çoğu durumda bizi doğru sonuca yönlendirse de bu yöntem, yine de çok güvenilir değildir. Popüler olsun diye çekilen bir filmin seyircinin ilgisine mazhar olamama olasılığı her zaman vardır. Bir sanat filminin de -bir göktaşının dünyamıza çarpma olasılığı oranıyla aynı olsa da- iyi gişe yapma ihtimali vardır tabi.
Yöntem 2: Film bir fondan destek aldıysa sanat filmidir.
Fonların sinema sanatını desteklemek için var olduğu prensibinden yola çıkabilirsiniz. Ama İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’ndan fon alan bazı Türk filmleri bu yöntemin de öyle pek güvenilir olmadığını kanıtlıyor.
Yöntem 3: Film sıkıcıysa sanat filmidir. Sıkılmadıysak, gülüp eğlendiysek popüler filmdir.
Bu yöntem şahsen beni favorimdir ve en şaşmaz sonucu verir size. Ama eğer kalifiye bir sinemasever değilseniz zaman zaman sanat filmlerini popüler filmle karıştırmanıza yol açabilir. Bu yöntemin bir diğer yumuşak karnı da para verip bilet aldığınız durumlarda sonucu iş işten geçtikten sonra almanız.
Yöntem 4: Sinema yazarları beğendiyse sanat filmidir, köşe yazarları beğendiyse popüler filmdir.
Bu yöntemin hatası bütün sinema yazarlarını tek tipe indirgemesidir. Ama spesifik sinema yazarları üstünden giderseniz sevindirici sonuçlar almanız pekala mümkündür bu yöntemle. Köşe yazarlarına gelince; tavsiyelerine uyacağınıza yazı tura atın daha iyi derim. Her gün bir yazı yazmak zorunda olan kimseye güvenmeyin! Eğer her iki grubun da beğendiği bir film çıkarsa da, son duanızı edin, çünkü dünyanın sonu gelmiş demektir.
Yöntem 5: Festivallerin yarışmalı bölümlerinde gösterildiyse sanat filmidir.
Eskiden biraz daha etkiliydi bu yöntem. Ama festivallerin sayısının artmasıyla artık her türden filmin festivallerde yarışabildiğine tanık oluyoruz. Ama belki de doğrusu en baştan beri buydu. Geçen yıl Antalya Film Festivali’nin ve Malatya Film Festivali’nin yarışmalı bölümlerinde gösterilen iki film iyi örnek teşkil ediyor aslında: Erhan Kozan’ın Çakal’ı ve Murat Şeker’in Çakallarla Dans’ı. Ne tesadüftür ki, benzer isimlere sahip bu iki film de Aralık’ın aynı haftasında gösterime girmişlerdi. İkisi de kanıksanmış manada “sanat filmi” değildi. Popüler filmlerin izlerini takip eden, ana-akım sinemanın geleneklerini ve alışkanlıklarını kabullenen, sokak lisanını benimseyen, elit izleyiciden çok halkın beğenisini kazanan bu iki filmin festivallerden ödül almayacağı belliydi aslında.
Murat Şeker: “Garip bir çeteleşme var Türkiye’de!”
Murat Şeker’in son filmi Çakallarla Dans, 1. Malatya Uluslararası Film Festivali’nin Uluslararası yarışma bölümünde yarıştı. Festival yarışmalarında görmeye alışık olduğumuz Türk filmlerinden değildi, ama belki de bu yüzden salonu dolduran Malatyalılar film boyunca çok eğlendiler ve ardından da filmi Kemal Sunal Halk Jürisi ödülüne layık gördüler. Murat Şeker’e festivallerin sanat filmleriyle özdeşleştirilmesi hakkında ne düşündüğünü sordum.
“Kelime anlamıyla bakarsak festivaller şenlikli, renkli yerlerdir. Bizde ise minimalist sinemanın hegemonyasına girmiş festivaller. Festival deyince aklımıza içedönük, sıkıcı filmler geliyor artık. Oysa sinema coşkulu bir şeydir. Ben filmlerimde o coşkunun peşindeyim. Çakallarla Dans tam bir festival filmi bana göre onun için. Ama Türkiye’de garip bir çeteleşme var. Danışıklı dövüş var. Kimsenin seyretmediği filmler festivallerde iyi paralar kazanıyor. Devletten da para alıyorlar. Üstelik o paranın geldiği fon bizim filmlerimizden sağlanıyor ve o para asla bize geri dönmüyor. Ben devletin bu işlere karışmasını doğru bulmuyorum. Yardım olacaksa ilk filmini çeken genç yönetmenlere yapılmalı bu yardım.”
Ters Ninja yazarı Deniz Akhan’a sorduk:
Festivallerde yalnızca sanat filmleri mi yarışmalı?
Hayır. Buna festivalin kendi yapısı ve ruhu karar vermeli. Dünyanın pek çok ülkesinde gerçekleşen korku, fantezi ya da bilim kurgu filmleri festivalleri buna çok iyi bir örnek. Asıl hata, sanat ve popüler film arasında ayrım yapmak. Çünkü kimi zaman sanat filmlerinin popüler olabildiğine de şahit oluyoruz. Asıl mesele ticari filmleri bir kenara ayırmak. Çünkü ticari filmler zaten yaygın dağıtım kanalları ile büyük kitlelere kolayca ulaşabiliyorlar. Ticari filmler festivalin asli iştigali içinde değil, yaygınlığı ve katılımı arttırmak için bir araç olarak kullanılmalı sadece. Mesela ticari bir filmin dünya prömiyerinin bir festivalde yapılması ve bu sayede festivale medya ve seyirci ilgisinin arttırılması buna bir örnek.
Bir festival piyasanın dayattığı seçeneklerin dışına itilen, seyirciyle buluşması önünde zorluklar ve engeller bulunan filmleri desteklemek istiyorsa sanat filmlerine ağırlık verecek, bu filmleri çeken sinemacılara destek olmaya çalışacaktır. Bir başka festival düzenlendiği coğrafyada halkın sinemaya olan ilgisini arttırmak amacıyla bir kültürel faaliyet olarak düzenleniyorsa ya da asıl amacı düzenlendiği şehrin ismini duyurup medyada yer almaya çalışmaksa popüler filmlere yer verecektir. Bir diğer festival belli bir ideolojinin propagandasını yapmak istiyorsa buna uygun filmleri tercih edecektir. Yani yine en başa dönerek; buna festivalin yapısı ve ruhu karar verecektir.