İf İstanbul kapsamında da gösterilecek 2008 yapımı James Marsh belgeseli Teldeki Adam (Man on Wire), 7 Ağustos, 1974’de o zaman New York’un en yüksek binaları olan ikiz kuleler arasına tel gerip üstünde yürüyen Fransız Philippe Petit‘yi konu alıyor. Telin üzerinde yaklaşık bir saat zaman geçirdikten sonra tutuklanan Petit, herhangi bir insanın dudağını uçuklatacak bu eylemi yaparken tehlikelerin en büyüğüne göğüs gerip hayatını hiçe saymıştı. 13 Mart’ta sinemalarımızda da gösterime girecek belgesel vesilesiyle çılgın Phillippe Petit ile benzer alışkanlıklara sahip iki ünlü ismi yad etmek istedim: Timsah Avcısı ve Örümcek Adam.
Steve Irwin çıplak elleriyle ilk timsahını daha 9 yaşındayken yakalamıştı. En zehirli yılanlar başkalarının kabuslarına girerken bu küçük çocuk onları besliyor ve taşınmasına yardımcı oluyordu. Tehlikeli hayvanlarla haşır neşir olmak o yaşta bile sıradandı onun için çünkü anne babasının bu türden hayvanlara ev sahipliği yapan bir hayvanat bahçesi vardı. Steve 30 yaşına merdiven dayadığında hayvanat bahçesinin yönetimini üstlendi. Yeni evlendiği eşiyle balayına gönül rahatlığıyla çıkabilirdi artık. Gönül rahatlığı kavramı kişiye göre değişiyor tabii ki. Steve Irwin, nam-ı diğer Timsah Avcısı balayında timsah safarisine çıkıyordu çünkü.
Bu balayının kaydedilmesiyle Steve Irwin’i tüm dünyanın tanımasını sağlayan televizyon şovlarının ilki ortaya çıkmış oldu. Timsah Avcısı ismini taşıyan bu şovun mekanı dünyanın herhangi bir köşesi olurken, özel konuğuysa ölümcül derecede tehlikeli hayvanlar oluyordu. Dünyanın en zehirli yılanı, dünyanın en büyük örümceği, dünyanın en yırtıcı köpekbalığı ya da dünyanın en tehlikeli timsahı… Steve Irwin’in şovunun bu konudaki çıtası hiç irtifa kaybetmedi. Timsah Avcısı şovlarında bu son derece tehlikeli hayvanlara bizim ancak evcil bir ev hayvanına yaklaşabileceğimiz kadar yaklaşıyor ve onlarla adeta oyun oynuyordu. Bizi yalnızca görüntüsüyle ürküten zehirli yılanların yanına o meşhur kısa pantolonuyla gitmekle kalmıyor, onları çıplak elleriyle yakalıyordu. İşin garibi kendisini de gururla itiraf ettiği gibi ne yılanlar, ne de timsahlar tarafından ısırılmıştı hayatı boyunca. (Nedenini o da anlayamıyordu ama onu en çok ısıran hayvanlar papağanlardı.)
4 Eylül 2006’da Avustralya Queensland’de bulunan Büyük Mercan Kayalıkları’nda yeni programını çekmeye başlıyordu Timsah Avcısı. Şovunun konuğu bu kez insanların kafasında öyle pek de dehşet salan bir imajı olmayan bir hayvandı: vatoz. Vatozlarla birlikte yüzmeye başlayan Steve Irwin herkesten fazla heyecan kattığı çok boyutlu hayatının sonuna bir vatozun iğnesini göğsüne batırması neticesinde geliyordu. Timsah Avcısı atlattığı onca badirenin ardından, tehlikeli olarak görülmeyen bir deniz canlısının kurbanı oluyordu.
Steve Irwin bıçak sırtı bir yaşamı seçerken hayvanlara duyduğu sevgiden cesaret almıştı. Dünyada onun gibi tehlikeli mesleklerle, ucunda ölüm ihtimalinin olduğu uğraşlarla iştigal edenlerin sayısı hiç de az değil. Hepsinin farklı sebepleri var bunları yapmak için. Kimisi yalnızca görevi olduğu için (bomba imha uzmanı gibi), kimisi ailesini karnını doyurmak için (maden işçisi gibi) yapıyor mesela. Kimisi ise yaptığı işten hem para kazanıyor, hem de kimsenin tatmadığı heyecanı, hazzı yaşıyor. (Trapezci, ip cambazı gibi.) Belki kaderlerinde böylesi olduğuna inandıkları için, belki de o heyecan, haz ve her başarılarının sonunda yükselen seyircinin alkışı için yapıyorlar bu tehlikeli mesleği.
Bir de maddi bir beklenti içine girmeden yalnızca adrenalin salgılamanın peşinde olanlar var. Bungie Jumping, paraşüt, ralli, motosiklet sporları, tırmanma gibi aktiviteler hayatı tüm boyutlarıyla yaşamayı hedefleyen bu kişiler için biçilmiş kaftan. Örümcek Adam lakaplı Alain Robert bu kategorinin kralı olarak ilan edilmeyi hak ediyor. 12 yaşında anahtarlarını evde unuttuğu için ailesinin sekizinci katındaki evine çıplak elle tırmanan Alain, bugün Eyfel Kulesi (Paris), Sears Tower (Chicago), dünyanın en uzun gökdeleni Petronas (Kuala Lumpur), Marriot Hotel (Varşova), New York Times Binası gibi dev gökdelenlere ve daha pek çoğuna çıplak elle tırmanarak meşhur olmuş 46 yaşında bir maceracı.
Alain Robert’ın kariyerinde tırmanılmış 80’den fazla dev yapı var. Üstelik bu tırmanışların pek çoğunun sonunda polis tarafından göz altına alınıyordu. Yetkililerden asla izin alamayacağını bildiği için daha şafak sökmeden işe koyulan Alain bu sayede insanlar onu gördüklerinde çoktan metrelerce yukarı tırmanmış oluyordu. “Gizli Tırmanıcı” yetkililerin aldığı tüm önlemlere rağmen 1997’de, o sırada dünyanın en uzun binası olan Malezya, Kuala Lumpur’daki Petronas’a da benzer taktiklerle tırmanmayı başarmıştı. En azından 60 katını… Alain zirveye ulaşmasına 28 kat kala polis tarafından yaka paça tutuklanıyordu.
Alain’in hayatındaki en ilginç ayrıntı ise 1982’de geçirdiği iki ciddi kaza sonunda “yükseklik korkusundan” muzdarip bir hale gelmesi. Üstüne bir de doktorlar kendisinin artık yüzde 60 özürlü olduğu ve bir daha asla tırmanış yapamayacağı konusunda görüş bildirmişlerdi. Sonuç; Alain 6 ay sonra devasa bir binanın biz normal insanlara düz duvardan farksız görünen yüzeyindeydi. Oldukça yüksekte ve yerçekimin aksi yönünde ilerler vaziyette…