BİZİ TAKİP ET...

Sitede ara...

Alain Delon’un 10 filmi uygu denebilecek bir fitatla ve iki box-set halinde satışa sunuldu. Biz de bu kampanyaya kendimizce katkıda bulunalım istedik. Ve yakışıklı aktörün filmleri Kanal D’dense, hadi kirli çamaşırları da bizden olsun dedik

Bana Onun Portre-sini Getirin

Hiç bilmediğiniz bir Alain Delon: Melek ya da şeytan… Suçlu mu, değil mi?

Alain Delon’un 10 filmi uygu denebilecek bir fitatla ve iki box-set halinde satışa sunuldu. Biz de bu kampanyaya kendimizce katkıda bulunalım istedik. Ve yakışıklı aktörün filmleri Kanal D’dense, hadi kirli çamaşırları da bizden olsun dedik

Alain Delon’u mutlaka tanıyorsunuz ama onun hiç bilmediğiniz bir yüzü daha olduğunu biliyor muydunuz?

 Ege Görgün (Landlord)

17 Kasım 1968. O Pazar Milliyet gazetesinin okurları gazeteleriyle birlikte ücretsiz olarak aldıkları hafta sonu ilavesinin üçüncü sayfasında yukarıdaki başlığı taşıyan bir haber-makale ile karşılaştılar. Ünlü yıldız Alain Delon birbiriyle bağlantılı olduğu düşünülen üç kanlı cinayetle ilintilendiriliyordu. Üstelik bu cinayetlerin ardında ucu eroin ticaretinden ünlü gangsterlere, şantajdan politik entrikaya kadar pek çok yasadışı konuya uzanan olası senaryolar vardı. İsterseniz en baştan başlayalım…

Alain Fabien Maurice Marcel Delon 8 Kasım 1935’de Paris’in banliyölerinden birinde doğdu. Yeniyetmeliğinde ele avuca sığmaz, zaptedilemez bir başbelasıydı. Asi ruhlu çocuk uygunsuz davranışları yüzünden neredeyse girdiği tüm okullardan atıldı. Eğitim hayatından umudu kesince kısa bir süre kasap olan üvey babasının yanında çıraklık yaptıktan sonra şansını bir de orduda denemeye karar verdi. (1952) Bıyıkları daha yeni terlemiş bir deniz piyadesi olarak Hindiçini’ndeki savaşa katııldı. Otorite ve disipline olan alerjisi burada da kendini gösterdi. Delon ordudaki dört yılının 11 ayını hapishanede geçirdi.

1956’da Fransa’ya döndüğünde sivil, işsiz ve beş parasızdı. Ne iş bulursa onda çalıştı. Ya da çalışmadan hayatta kalmanın yollarını buldu. Yakışıklılığı, karizmasıyla, pervasızlığıyla bu dönemde pek çok arkadaş edindi. Onu Cannes Film Festivalin’e “gezmeye” götürüp keşfedilmesini ve sinema çevresine girmesini sağlayan güzel aktrist Brigitte Auber gibi, ünlü gangster François Marcantoni (üstte)de bunlardan biriydi.

Korsikalı Marcantoni 2. Dünya Savaşı sırasında direnişçi olarak savaşmış, Delon’la tanıştığı 50’lerde ise bir dizi banka soygununa adı karışmıştı. Marcantoni, Delon’un suç dünyasından kendine arkadaş seçtiği tek kişi değildi üstelik. Söylentilere göre Marsilyalı ünlü gangster başı Antoine Guerini ile de ahbaptı Delon. (Uyuşturucu trafiğinin merkezi sayılan Marsilya’dan çıkmış en ünlü gangsterlerden biri olan Guerini bir gazeteciye Kennedy suikastını da kendisinin organize ettiğini açıklamıştı.)

“Öldürmeyi sevdiği için adam öldüren bir genç, bir sadist ve bir seks manyağı!”

Bugün bile pek fazla kişi Delon’un bu tür karanlık insanlarla niye arkadaşlık kurduğunu bilmiyor. Kimisine göre şiddete olan yatkınlığıydı bunun açıklaması. Zaten ünlü bir aktör olmasaydı hangi mesleği seçeceğini soranlara o yıllarda verdiği yanıt dikkat çekciydi Delon’un: ünlü bir gangster. Ama Delon hakkındaki en çarpıcı açıklama Hindiçini’de onun komutanlığını yapan Guy De Vignac’dan gelir. 1969’da Der Spiegel’e şöyle tarif etmiştir asker Delon’u: “Öldürmeyi sevdiği için adam öldüren bir genç, bir sadist ve bir seks manyağı!”

Delon’un az gündeme getirilen ama onun profilini çıkarmak açısından altının çizilmesi gereken diğer ilişkilerinde ise hayranlığını gizlemediği uç sağ kanatı temsil eden politikacı Jean-Marie Pen ve sert metodlardan hiç kaçınmayan Fransız Gizli Servisi başı çekiyor.

Markovic’i kim öldürdü?

Nikola Milinkovich, 1950’li yıllarda Avrupa’da ve tüm dünyada etkin olan Sırp mafyasının lideriydi. “Çılgın Sırp” lakaplı Nikola söylentilere göre New York’ta Al Capone’un tetikçisi tarafından öldürülmüştü. (1953)

Nikola için büyük bir cenaze töreni düzenlendi. Yakın arkadaşları adet olduğu üzere cenaze konvoyunun önlerinde yer aldılar. Bu arkadaşlardan biri de Stevan Markovic idi. Alain Delon’un korumalığını da üstlenen, ancak 1968’de cesedi bir çöplükte bulunacak bir başka Sırp. Kafasına yediği 9 mmlik kurşun akla hemen profesyonel katilleri getiriyordu.

Alain Delon, Stevan ile 1950’de tanıştığı söylenir. Delon bir film çekmek için Belgrad’da bulunduğu sırada iki Sırpın vahşi kavgasına tanık olur. Kavga edenler Stevan Markovic ve arkadaşı Miloş Milosevic’den başkası değildir. Delon ikiliye koruması olmalarını teklif eder.

Stevan, Delon’la Fransa’ya gelir. Miloş ise şansını önce Hollywood’da deneyecektir. 200 bin dolar karşılığı Nikola Milinkovich’in düzenlediği sokak dövüşlerine katılıp büyük paralar kazanır ve kazandırır. Miloş ayrıca 1966 tarihli The Russians Are Coming, The Russians Are Coming filminde küçük bir rol de üstlenmiştir. 1966 aynı zamanda Miloş’un talihinin döndüğü yıldır. Yaklaşık 1 yıldır Mickey Rooney’nin karısı Barbara Ann Thomason ile yasak ilişki yaşamaktadır. Çift Rooney’nin Los Angeles’daki evinde ölü olarak bulunur. Resmi açıklamaya göre Miloş önce sevgilisini vurmuş, sonra intihar etmişti. Ama söylentiler bunun bir intikam cinayeti olduğu yönündeydi. Rastlantıya bakın ki Marcantoni ve Delon o sırada Hollywood’daydı.

Yakışıklılığı dikkati çeken, Hollywood partilerinin müdavimi olan ve uyuşturucu piyasasıyla bağlantıları olan çetinceviz Stevan Markovic’in öldüğü sırada hala Delon’un korumalığını yapıyor muydu belirsiz. Ama cinayetten sonra François Marcantoni hakkında soruşturma açıldığı ve 11 ay gözaltında kaldığı biliniyor. Delon da sorgulanıyor ama cinayet sırasında St. Tropez’de film çekiminde olduğu anlaşılınca aklanıyor. Şüphelerin Marcantoni ve Delon üstünde yoğunlaşmasının nedeni ise Stevan’ın, kardeşi Alexandar’a yazdığı bir mektupta şöyle demesi: “Eğer öldürülürsem, bil ki bu yüzde yüz Alain Delon ve onun hamisi François Marcantoni’nin yüzünden.”


“Eğer öldürülürsem, bil ki bu yüzde yüz Alain Delon ve onun hamisi François Marcantoni’nin yüzünden.”

Marcantoni’nin ağzından şu cümleler yazıyor Milliyet’in haberinde:

“Stevan palavracının tekiydi. Bir gün Alain gibi şöhrete ulaşacağı inancındaydı. Onun hiçbir zaman beyaz zehir dünyasından söz ettiğini duymadım. Alain’i felakete sürüklemek istediği apaçık ortada, ancak neden böyle davrandığını anlayamıyorum. Alain’i fakir ve mutsuz olduğu günlerde tanımıştım. Bugün ünlü ve zengin. Ama mütevazılığından ve iyiliğinden hiçbir şey kaybetmedi.”


Milliyet’in haberine göre polisin ele geçirdiği deliller arasında en önemlisi bir hatıra defteridir. Yine bir yıldız olan Marie Lafôret’in ismine bu şekilde ulaşılmıştır. Ama sorgusunda Stevan’ı yalnızca iki defa gördüğünü iddia eder Lafôret. Defterde adı geçen ve bilgisine başvurulan bir diğer ünlü isim ise şarkıcı Guy Beart’dür. Oysa Beart, daha önce Stevan’la hiç tanışmadığını ve Delon’la çok samimi olmadığını açıklamıştır. Ama hepsinden ilginci cinayetin aydınlanmasında anahtar rol oynayacak bu hatıra defterinin daha sonra esrarengiz biçimde kaybolması.

Hem Stevan’ın hem de Miloş’un yakın arkadaşı olan Uros Miliçevic cinayetlerin ardından soluğu Belgrad’ta aldı. Orada daha güvende olacağına inanıyordu. Özellikle de sağda solda Miloş’u kimlerin öldürdüğünü bildiğini söyleyen Kiro Popcevski’nin hunharca katledilmesinin ardından. Stevan’la aynı evi paylaşan Uros, Stevan’ı canlı gören son kişiydi. Birileriyle telefonda konuştuktan sonra son derece tedirgin biçimde biriyle buluşması gerektiğini söylemişti Uros’a. Stevan’ın evlerinin önüne gelen bir taksiye binip uzaklaştığını gördü Uros. Bu, onu canlı olarak son görüşüydü.

“Stevan, Miloş cinayeti hakkında çok şey bildiği için öldürüldü. İkisini de aynı kişiler öldürdü.”

Stevan Markovic cinayeti dolaylı yoldan olsa da Delon’un isminin yine geçtiği daha büyük bir başka politik skandala daha yol açıyordu. Araştırmalar ilerledikçe sonradan Başkan olacak eski Başbakan Georges Pompidou’nun (solda) ismi de geliyordu gündeme. Tanık olarak bilgisine başvurulan kişilerden Borivoj Ackov, Pompidou’nun karısı, Stevan Markovic ve Alain Delon ile bazı partilere katıldığını itiraf etti. Pompidou’nun karısının toplu seks yapılırken çekilen fotoğraflarının olduğu söylentilerinin çıkmasına yol açar bu açıklamalar. Pompidou politik rakiplerinin Fransız İstihbarat Servisi’ni kendine tuzak kurmak için kullandığını iddia eder. Başkan olunca ilk işi bu servisi elden geçirmek olur.

Alain Delon’un melek yüzlü olduğu konusunda sanırım hepimiz hemfikiriz. Ama kendisinin bir melek mi yoksa bir şeytan mı olduğu bir zamanlar çok tartışılmıştı. Bugün bunların pek çoğu hatırlanmıyor ya da hiç bilinmiyor elbette. Yalnızca bu yazıda anlatılanlar yüzünden değil, hakkında yazılacak ilk biyografi kitabını engellemek için mahkeme kapılarını nasıl aşındırdığına bakarsanız, Delon’un gerçekten de geçmişiyle ilgili günışığına çıkmasını istemediği şeyler varmış hissine kapılıyorsunuz.

Alain Delon Boxset 1

Şehirde İki Adam (1973)

Borsalino Çetesi (1974)

Çete (1976)

Katillere Af Yok (1985)

Öldürmek Hırsı (1975)

xxx

Alain Delon Boxset 2

Üç Adam Ölecek (1980)

Gizli Silah (1983)

Aranan Hedef (1977)

Uyuyan Aynasızı Uyandırma (1988)

Bir Aynasızın Postu İçin (1981)

İlginizi çekebilir...

Basın Bülteni

“Herkes için Adalet” ilkesiyle 14. kez sinemaseverlerle buluşacak olan Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali, Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda düzenlenen, Pınar Altuğ Atacan...

Advertisement

tersninja.com (2008-2022)

  • Bizi takip et