BİZİ TAKİP ET...

Sitede ara...

Sylvain Chomet, Bellville’de Randevu (Les Triplet-tes de Belleville, 2003) ile canlandırma sinemasının takip edilesi yönetmenleri arasında yerini almıştı bizim için. Geçmişi de bir o kadar başarılı olmasına rağmen, onu uluslararası arenaya taşıyan bu film olmuştu. Bafta’ya ve iki dalda Oscar’a aday olan ‘sessiz animasyon şaheseri’ aynı zamanda Caesar kazanmayı da bilmişti. Bizde Filmekimi’nin hemen akabinde vizyon gören, yönetmenin son işi Sihirbaz ise 1950’lerde artık eski parlaklığını yitirmiş mesleği ile ayakta kalma mücadelesi veren emektar sihirbaz Tatischeff’in hikayesi etrafında şekilleniyor genel olarak.

Ercan Dalkılıç

Düşmüş Şarlo, Yel Değirmenlerine karşı! (Sihirbaz / L’illusionniste)

Sylvain Chomet, Bellville’de Randevu (Les Triplet-tes de Belleville, 2003) ile canlandırma sinemasının takip edilesi yönetmenleri arasında yerini almıştı bizim için. Geçmişi de bir o kadar başarılı olmasına rağmen, onu uluslararası arenaya taşıyan bu film olmuştu. Bafta’ya ve iki dalda Oscar’a aday olan ‘sessiz animasyon şaheseri’ aynı zamanda Caesar kazanmayı da bilmişti. Bizde Filmekimi’nin hemen akabinde vizyon gören, yönetmenin son işi Sihirbaz ise 1950’lerde artık eski parlaklığını yitirmiş mesleği ile ayakta kalma mücadelesi veren emektar sihirbaz Tatischeff’in hikayesi etrafında şekilleniyor genel olarak.

Sylvain Chomet, Bellville’de Randevu (Les Triplet-tes de Belleville, 2003) ile canlandırma sinemasının takip edilesi yönetmenleri arasında yerini almıştı bizim için. Geçmişi de bir o kadar başarılı olmasına rağmen, onu uluslararası arenaya taşıyan bu film olmuştu. Bafta’ya ve iki dalda Oscar’a aday olan ‘sessiz animasyon şaheseri’ aynı zamanda Caesar kazanmayı da bilmişti. Bizde Filmekimi’nin hemen akabinde vizyon gören, yönetmenin son işi Sihirbaz ise 1950’lerde artık eski parlaklığını yitirmiş mesleği ile ayakta kalma mücadelesi veren emektar sihirbaz Tatischeff’in hikayesi etrafında şekilleniyor genel olarak.

Ercan Dalkılıç

Tatischeff, isminden de anlaşılacağı gibi, Chomet’in izinden yürüdüğü, sessiz sinema sanatını revize eden usta isim Jacques Tati’yi (1907-1982) temsil ediyor. Zaten filmin hikayesi de, Jacques Tati imzalı. Tati’nin 1956 yılında kızlarından biri için yazdığı rivayet olunan hikayeden yola çıkılarak canlandırılmış yapıt.

Tatischeff, eskiden hayli seyirci topladığı müzikhollerdeki yerini rock gruplarına kaptırmıştır. Şehir şehir dolaşarak mesleğini icraya çalan kocamış sihirbazın yolu, Manş üzerinden İngiltere, oradan da İskoçya’ya uzanır. Kendi ile aynı kaderi paylaşan, kuklacı ve palyaço gibi miadı dolmuş sanatçılarla birlikte izbe pansiyonda kalmaya başlar. Burada temizlikçi olarak çalışan Alice, onun sihirlerine kanarak peşine düşer…

Sihirbaz, her şeyden önce bir kaybeden hikayesi, tabii bu serkeş bir kaybediş değil; Tati, salt mesleğinde değil, başta aile olmak üzere hayatın diğer kanallarında da kendini yenileyememiş, varolamamış. Bu onu büyük bir kaybeden yapmaya yeter -bana sorarsanız. Ek iş olarak yapmaya çalıştığı garajdaki bekçilik macerası bunun en büyük kanıtı; ne yıkama cihazını doğru düzgün kullanabiliyor, ne de otomobil denen şeytan icadını! Modernizmin karşısında tam manasıyla ‘Tatiesk’ bir mağdur o; sistem tarafından ‘uyumsuz’laştırılmış, geride bırakılmış, grotesk bir figüre dönüşmüş neredeyse, karşılığı yok edilmiş diyebiliriz kısaca.

Modernizm eleştirisini temellendirirken, gelişimin yanında bonus olarak getirdiği ‘ruh yitimi’ne de dikkat çekmeye çalışmış yönetmen, bunu büyük ölçüde başarmış da. İlkin ebeveyn kabilinden bir yakınlık kuran Alice ile Tati’nin ilişkisi kodlanmış gerçeklik ile yüzleştiği an bambaşka bir minvale doğru akarken, Alice sihre inanmayı bırakıp vitrindeki imajlara kapılıyor, böylelikle geçkin adamın ellerinden kayıp gidiveriyor. Finale doğru, Alice’yi yüksek ökçeli beyaz bir ayakkabıyla jönvari bir adamın kolunda görüyoruz.

Sylvain Chomet, bilgisayar destekli çağımızda, Hayao Miyazaki gibi klasik canlandırma sinemasında inat edenlerden. Miyazaki’nin aksine sessiz sinemaya daha yakın duran yönetmen, durumlara odaklanan dramatik çalışması, uzun ve geniş planlarıyla Tati’nin sinemasına hayli öykünür. Karakterlerini yabancılaştırmanın uçurumuna bırakan bu sinema, imgelemini oluştururken; banliyö mahallerinden, hayvanlardan (burada tavşan, Bellville’de Randevu’da köpek), trenlerden, gotik şehirlerden bolca yararlanır. Ve mutlaka Tati’ye göz kırpar; sözgelimi Sihirbaz’da Dayım (Mon Oncle, 1958) filmine bir sinema salonunda rastlarız.

Sihirbaz’ın Bellville’de Randevu’dan daha sıcak ve daha yalın örülmüş bir hikayeye sahip olduğunu ifade edebiliriz rahatlıkla. Bellville’de Randevu’da polisiye ile çetrefilleşen öykü, burada tek bir eksen karakter üzerinden gayet sükun ve sağlam adımlarla ilerliyor. Yan motif ve karakterler de, gereğince dramatik yapıya eklemlenmiş, işlevlerinden öte bir sarkmaya, eklentiye yol açmamışlar. Bu açıdan bakınca, Chomet’in Sihirbaz ile çıtayı bir kerte daha yükselttiği söylenebilir. Ayrıca filmin çok bıçak sırtı  bir dengeyi  gayet iyi sağlandığını belirtmek gerek. Zira film maşist olabilecek bir seyre yönelirken, yönetmenin yerinde dokunuşlarıyla kıvamını bulmuş gözüküyor.

Sihirbaz, özü ile örtüşen incelikli biçimi; abartılı ve rahat çizgileri, pastel renkli görüntüleri, Şarlo’nunkileri aratmayan karakter komposizyonu ve en önemlisi alegorik dramatizasyonuyla türdeşlerine taş çıkartacak cinsten. Sonuç olarak, animasyonseverlerin kaçırmaması gereken çok ayrıksı bir deneme karşımızdaki.xxx

[tab: Künye]

Sihirbaz
L’illusionniste

Yönetmen: Sylvain Chomet

Senaryo: Sylvain Chomet, Jacques Tati

Seslendirenler: Jean-Claude Donda, Edith Rankin

Yapım: 2010, İngiltere / Fransa / Galya, 90 dk

[tab: Fragman]

[tab:END]

İlginizi çekebilir...

Advertisement

tersninja.com (2008-2022)

  • Bizi takip et