Aklımın kemale ermeye başladığı yaşlarda bile çizgi-filmlerden vazgeçmedim ama televizyondaki macera dizilerine daha bir düşkünlük duymaya başladım. Haftasonu dizileri benim çizgi-romanlar sayesinde palazlanan macera duygumu iyiden iyiye keskinleştirdiler: Zaman Tüneli, Galactica, Bonanza, Morg ve Mindy, Logan’ın Kaçışı, Uzay 1999, Kung-Fu, Smith ve Jones kaçırmadan takip ettiğim dizilerdi.
Ege Görgün (Landlord)
Küçük Ev tarz olarak çok farklıydı bu dizilerden ama bu alçak gönüllü dizi efsaneydi bir nevi. Onlara göre daha genç kuşak sayılabilecek Kara Şahin, Sokak Şahini, Zamanda Yolculuk, Geleceğe Yolculuk gibi diziler de sonradan favorilerim olmuşlardı. Dr. Kimble ile ilgili pek anım yok. Ne Kaçak’a, ne Uzay Yolu’nun ilk dönemine ne de Kaygısızlar’a yetişemedim. Akşam dizilerinden iyi hatırladıklarım McMillian ve Karısı, Baretta, Tatlı Sert, Lee Major’lı 6 Milyon Dolarlık Adam ve elbette Shogun’du. Bir de furya olan akşam dizileri vardı. Zengin ve Yoksul, Kökler, Dallas, Şahin Tepesi, sonradan televizyonlarımızı istila edecek soap operaların ilk habercisi Köle İsaura.
80’lerde, yani henüz onlarca televizyon kanalının ve dizinin olmadığı dönemlerde TRT’de yayınlanan çoğu dizi, popüler kültür hayatımıza ciddi biçimde giriyordu. Kurtlar Vadisi ve Asmalı Konak vakalarının benzerleri o günlerde de yaşanıyordu. Kaçak, Kung fu, Dallas, Şahin Tepesi, Isaura, Kara Şimşek, Altı Milyon Dolarlık Adam, Kaygısızlar, Bonanza, Tatlı Sert bu güce sahip dizilerdi. James Clavell’in tüm dünyada yok satan romanından uyarlanan Shogun ise yayınlanır yayınlanmaz bu diziler arasında yer almakla kalmıyor, o güne kadar Uzakdoğu bilgisi karate filmlerinden ve Kore Savaşı hikayelerinden öğrenilenlerden ibaret olan Türk halkını Japon kültürüyle tanıştırıyordu.
O günleri aklı kemale ermiş şekilde yaşayan herkes ilk Japonca kelimelerini de öğreniyordu örneğin. Biz de genelde bela okurken bir ünlem olarak kullanılan “Hay” kelimesi Japonca’da “Evet / Tamam” demekti. Bu kelimeyi “vakarimasu”, “ancin san” gibi kelimeler takip etti. Dizi, Japonlar’ın ne kadar geleneklerine bağlı bir halk olduğu, samuray sadakati, “harakiri”, çay seremonisi, kadın-erkek ilişkileri, geyşalar derken Japon kültürüne ait sayısız anektodu bizimle paylaşıyordu.
Amerika’da yayınlandığında da Türkiye’dekine benzer bir tepkiyle karşılanan, yayınlandığı saatlerde sokakların boşalmasına yol açan Shogun dizisinin başarısının sırrı, uyarlandığı romanda gizli elbette. İkinci Dünya Savaşı’nın son üç buçuk yılını bir Japon esir kampında geçiren James Clavell, buralarda tanıdığı Japon kültürünü, savaş ertesinde yazdığı çok satan romanlar King Rat, Tai Pan’de kullandı. Ama asıl başarısını kızının ders kitaplarını karıştırırken karşısına çıkan William Adams adlı İngiliz gezginden yola çıkarak yazdığı Shogun’la elde etti.
Beş gemiyle Rotterdam’dan yola çıkıp 20 aylık bir deniz yolculuğunun ardından tek gemi ve bir avuç adamıyla 1600’de Japonya’ya varmıştı. O sırada Japonya’da Avrupalı olarak sadece Portekizli Cizvitler vardı. Cizvitler yalnızca buradaki tüm ticaretin kaymağını yemekle kalmıyor, kendi Katolik dinlerini yaymaya çalışıyordu. Uzun deniz yolculuğuna çıkacak gemicilik bilgilerinin olmaması yüzünden adalarında mahsur kalan Japonlar, ticari anlamda Cizvitlere bağlıydı. Portekiz ve İspanya’nın savaş içinde olduğu diğer Protestan ülkelerse Portekizli Vasco de Gama’nın keşfettiği Ümit Burnu’nun harita bilgilerine sahip olmadığı için Japonya’ya ulaşamıyordu. Bu yüzden Adams’ın gelmesiyle çıkarlarının tehlikeye girebileceğini düşünen Cizvitler, Japonlar’a Adams ve adamlarının korsan olduğunu söyler. Başlarda çok zorluk çeken Adams, zamanla önemli Japon lordlarından Ieyasu’nun gözüne girmeyi başararak saygınlığını kazanır.
Shogun’un baş kahramanı John Blackthorne’un başına gelenler de bu paralelde geliştiğinden, bu kısa tarihi arka planı dizinin özeti şeklinde de ele alabilirsiniz. Romana ve diziye isim olarak seçilen shogun kelimesinin ne anlama geldiğini açıklamakta fayda var sanırız. “Barbarları yenen general” anlamına gelen shogun, samuraylığın çok üst bir düzeyi sayılabilir. Feodal dönemde bu ünvanı alan, tüm Japonya’nın askeri yöneticisi oluyordu. Ünvanı veren Japon İmparatoru olsa da, imparator yalnızca sembolik olarak ülkenin başındaydı. Tüm güç Shogun’da toplanıyordu.
Shogun ilginç bir not; dizinin başrol oyuncusu Richard Chamberlain’den önce bu rol için sayısız isim düşünülmüş. Sean Connery, Roger Moore, Albert Finney bu isimlerden birkaçıymış.