“Tanrı karınca çiftliği olan bir çocuk. Plan falan yaptığı yok!”
Constantine
“Kült”lük mertebesine kurulmuş efsanevi bilim-kurgu filmi Blade Runner kimi sinemaseverler için adeta kutsaldır. Ama onların bile yanıtından emin olamadıkları çok önemli bir soru geriye kalmıştır bu filmden; “Deckard bir android miydi?”
Sinema tarihine damgasını vurmuş kimi filmler, (yönetmenleri sağolsun), geriye sinemaseverlerin kafalarını yıllarca kurcalayacak sorular bırakmayı başarmışlardır. Bu belki de filme duyulan ilginin her daim canlı tutulmasına katkıda bulunmuştur. Pulp Fiction (Ucuz Roman)’daki meşhur “bond” çantayı hatırlayın. O çantanın içinde ne olduğu sorusu filmin en büyük gizemi, dolayısıyla filmle ilgili en büyük tartışma konusudur.
Ya da biraz daha gerilere gidelim. Sergio Leone klasiği, Bir Zamanlar Amerika’nın sonlarını hatırlayın. Artık iyice yaşlanmış olan Robert De Niro eski dostu Max’ın malikanesinden çıktığını görür. O sırada bir çöp kamyonu ikisinin arasından geçer gider. Max ortadan kaybolmuştur. Efsanevi soru şudur; O çöp kamyonunda öğütülen James Woods, yani Max midir?
Yönetmen Ridley Scott, Blade Runner filminden çok tartışmalı benzer bir soruyu miras bırakmıştır bizlere. Android avcısı Deckard’ın kendisi de bir android miydi? Blade Runner filminin sinemalarda gösterilen iki versiyonu vardır. Sinemalara dağıtılan ilk Blade Runner ve sonradan gösterime çıkan Blade Runner Director’s Cut. İki film arasında ciddi farklılıklar olduğunu söyleyebiliriz. Yönetmen Ridley Scott’ın insiyatiflerinin daha ön plana çıktığı Director’s Cut versiyonunda Deckard’ın bir taklit, bir android olduğu fikri daha kuvvet kazanır. Filmin uyarlandığı Do Androids Dream of Electric Sheep adlı romanda yazar Philip K. Dick de bu fikirle ilgilenmiştir. Kitapta Deckard başka bir polis tarafından bir kopya olmakla suçlanıyor. Deckard’ın bir taklit olduğu fikri hem Scott’ı, hem Dick’i fazlaca cezbetmiş gibi görünüyor.
Scott ne düşünürse düşünsün, bu fikir araştırma sonuçlarına göre film yapan büyük film şirketlerinin kabul edebileceği türden bir fikir değildi. Araştırmalar sinema seyircisinin kendileriyle özleştirdikleri filmin kahramanının aslında bir insan olmadığını öğrenmekten hiç memnun kalmayacağını gösteriyordu. Bu da gişe kaybı anlamına gelirdi ki, film şirketlerinin gişe kaybına yol açacak finallere tahammülü yoktur. İşte tam da bu yüzden, Blade Runer filminin iki versiyonunun finalleri farklıdır.
Aslında Deckard’ın bir taklit olabileceğine dair göndermeler yapmak fikri ilk önce filmin senaristlerinden gelmiş. İlk senarist Hampton Fancher buna uygun bölümler yazmış. Örneğin Fancher’in yazdığı bir sahnede, piyanonun başında oturan Deckard’ın tuşlar üzerinde gezinen eline kramp giriyormuş. Tıpkı Rutger Hauer’in canlandırdığı Batty karakterine olduğu gibi. Sonraki senarist David Peoples’ın yazdığı son da, (bilinçli bir şekilde yapılan bir şey değilmiş), bu yöne çekilebilecek cinsten olmuş. Daha doğrusu yönetmen Ridley Scott, Peoples’ın yazdıklarını doğrudan o yöne çekmiş ve bu fikir çok hoşuna gitmiş. Seyircinin kafasını karıştıracak başka sahneler eklenmiş filme.
Director’s Cut’da bile Deckard’ın bir android olduğuna dair kesin bir söylem yok. Zaten filmin yapımında çalışanlar bile bu konuda fikir birliğine varabilmiş değiller. Kendileriyle yapılan söyleşilerde, bir kısmı Deckard’ın android olduğunu ileri sürerken, bir kısmı da bu olasılığın tamamen saçmalık olduğunu iddia etmiş. İşin içinden çıkılacak gibi değil yani.
Bu metnin yazarının fikrine göre ise, Ridley Scott özellikle Blade Runner Director’s Cut’ta Deckard’ın bir kopya olduğunu düşünmemize yetecek kadar kanıt bırakmıştır bize. Şimdi bir bakalım;
* Deckard bir sahnede Rachael’in rüyalarında yer alan örümcekten bahsederek onun rüyalarından haberdar olduğunu gösterir. Çünkü Rachael bir taklittır ve rüyaları, kendisini üreten Tyrell şirketi tarafından yerleştirilmiştir kafasına. Filmin final sahnelerinde ise Deckard kapısının önünde Gaff (Edward James Olmos) tarafından bırakılmış kağıttan bir tekboynuz bulur. Deckard rüyalarında bir tekboynuz görmektedir. Gaff niçin özellikle tekboynuzu seçmiştir. Deckard’ın rüyalarından haberdar olduğu göstermek için mi, yoksa tamamen bir rastlantı mıdır bu?
* Son kaçak android Batty’nin terasta ölmesinden sonra, olay yerine gelen Gaff’ın Deckard’a ilk sözleri şu olur; “You have done a man’s job, sir”. Bu sözler yalnızca “çok iyi iş çıkardın,” anlamına gelebileceği gibi, hitap edilen kişinin bir insanın işini yapmış bir android olduğunu da ima ediyor olabilir. Birden çok anlama gelen bu cümle niye tercih edildi acaba? Gaff’ın bunun ardında söyledikleri de manidardır; (Artık bir kaçak olan Rachael’i kastederek) “Yaşayamayacak olması ne yazık. Gerçi, kim yaşayacak ki?”
* Rachael Deckard’ın dairesindedir. Deckard arka planda Rachael’in arkasında durduğu bir sahnede Deckard’ın gözlerinde kızıl bir parıldama görünür. Bu androidlerin gözlerinde görülen türden bir parıldamadır.
Deckard’ın android olduğu fikrine sıcak bakmayanlar da var tabii. Filmin prodüktörü Michael Deeley bakın ne diyor, “Deckard’ın bir android olduğunu hiç düşünmedim. Bu tam bir saçmalık. Ridley’nin filme kattığı küçük bir ekstra boyut. Bir şaşırtmaca. Ve son derece gereksiz. Zaten Harrison da bu fikre karşıydı.” Gerçekten de Harrison Ford’un Deckard’ın android olması fikrine şiddetle karşı çıktığını belirtelim.