Çinli bir düşünürün, 20. yy başındaki İstanbul ve Osmanlı İmparatorluğu izlenimlerini anlattığı seyahatnamesinin çevirisi Yeditepe Yayınevi’nden çıkmış, Uzakdoğu radarıma durduğu standın üzerinden yakalanmıştı. Dolayısıyla bu hafta izleme eylemi yerini, okuma eylemine bırakıyor buralarda.
1858 doğumlu düşünür ve reformist Kang You Wei, Konfüçyüsçülüğe getirdiği yorumlar ve 1898 yılında İmparatora yaptığı danışmanlık ile tanınıyor. Tıpkı Osmanlı gibi 19. yy’ın sonlarında emperyalist güçlerin denetimi altına giren Çin’den bu tarihten sonra sürgün edilen Kang You Wei’nin yolu Amerika ve belli başlı Avrupa ülkelerinden sonra İstanbul’a, yani dönemindeki ismiyle Konstaninapol’a düşüyor. Yazarın Konstantinapol ile ilgili tuttuğu ve 1913 yılında Bu Ren dergisinde yayınlanmış olan Türk Seyahatnamesi notları, dilimize Doç. Dr. Giray Fidan tarafından kazandırılmış.
1908 yıllında II. Meşrutiyet’in ilanından 3 gün sonra Konstantinapol sınırlarından içeri giren Wei, o günlerin siyasi durum başta olmak üzere askeri ve sivil yaşam ile ilgili izlenimlerini sürekli olarak Çin ile karşılaştırarak anlatmış. Türklerin bazı adetleri nedeniyle Çinliler ile olan benzerliklerinden dem vuran yazar, Çin için gerekli olduğunu düşündüğü modernizmin bir benzerini gelir gelmez şehirde bulması dolayısıyla Osmanlıyı ve siyasal yapısını incelemiş. Bana kalırsa izlenimleri bugün bile manidar. Misal “Türkler en çok ordularıyla övünür, askerlik eğitimini Almanlardan almışlardır” diyerek üstü kapalı bir şekilde laf geçirmektedir. Rüşvet yiyen memurları ve çoktan bitmiş adalet sistemiyle ilgili tespitleri ilginçtir. Halkın fakirliği, altyapısız kentin kirliliği, başıboş sokak köpekleri ve kadınların toplum içindeki görünmezliğinden söz ederken, 100 yıl sonrası olan bugün dahi bu sahnelerle karşılaşıyor olmak insanı düşünceye sevk eder.
İstanbul’da Avrupalı devletlerin borusunun öttüğü, padişahın elinden yetkilerinin alındığı bir dönemde kendi ülkesini İstanbul ile karşılaştıran Wei, Osmanlı’nın mevcut durumunun ve Meşrutiyetin getirdiklerinin artısını ve eksisini kafasında tartar. Osmanlının o gün içinde bulunduğu “pısırıklık” durumunu tam kavrayamaz. Zira karşısında bir zamanlar Avrupa’nın deli gibi korktuğu bir cihan imparatorluğu bulunmaktadır. Bu durumu şu sözlerle dile getirmektedir:
“…Son 200 yılda Avrupa’da bulunan ülkeler aniden çok hızlı bir ilerleme kaydettiler, güçlü bir medeniyet oluşturdular… Türkler (Avrupa’ya) komşu olsalar da, adeta horlayarak uyumaktadırlar, hareketsizce ölümü bekler gibilerdir, biz kesinlikle değişmeyiz (demektedirler), bu çok tuhaf bir olay değil midir? İslamiyet tarafından baskı altında oldukları söylenebilir, ancak bu kadar da etkisi olmuş olamaz herhalde!”
Kang You Wei’nin ilgisini yalnızca İstanbul’un siyasi durumu değil, mimari güzellikleri de çekmektedir. İstanbul’a deniz yoluyla ilk girişinden başlayarak mimari eserleri över. Dünyada Ayasofya ile karşılaştırılabilecek güzellikte ve değerde başka bir yapı olmadığını yazar. İstanbul için de aynı şeyi dile getirir. Osmanlıların ev yaşantılarından kadınlara, hamamlardan pazarlara kadar gözlemlediği her şeyi anlatır.
Kısacası doğulu bir imparatorluğa ‘daha’ doğulu bir düşünürün gözünden bakmak okuyucu için ayrı bir deneyim. İlginç tespitlerin olduğu kitapta kendi açımdan en ‘ilginç’ tespit ile yazıyı burada sonlandırıyorum. Alın, okuyun efendim…
“…Türklerin ayakları hem kalın hem büyüktür, acaba namaz kılmadan önce abdest aldıkları ve yalınayak ibadet ettiklerinden zaman içinde nesilden nesile mi bu hale gelmişlerdir, bu iki örnekten görüleceği gibi alışkanlık haline getirdiklerimize çok dikkat etmeliyiz.”
***
Çin’den Görünen Osmanlı: Çinli Düşünür Kang You Wei’in Türk Seyahatnâmesi
Çeviren: Giray Fidan
Yayınevi: Yeditepe Yayınevi
Nisan 2013, 167 sayfa (Orijinal dili dahil)