15. Uluslararası Eskişehir Film Festivali, 3 Mayıs akşamı Sinema Anadolu’da düzenlenen açılış töreniyle sinemaseverlere merhaba dedi. Açılış töreninde Münir Özkul, Ayşen Gruda ve Halit Akçatepe’ye ‘onur ödülü’ verildi. Fakat ne yazık ki, bu isimlerin hiçbiri törene katılmadı. Özkul ve Akçatepe rahatsızlıkları dolayısıyla törene katılmazken; Gruda yoğun iş temposu nedeniyle sinemaseverlerin arasında olamadığını ifade ettiği bir video ile teşekkürlerini iletti. Özkul‘un ödülüyse, aktörün kızı Güner Özkul tarafından teslim alındı. Bu törenin ardından gösterilen festivalin açılış filmi Kesişen Hayatlar (Krugovi) ile festival resmi olarak başlamış oldu.
Ben festivale 3 Mayıs sabahı katılmayı planlıyordum. Gelgelelim hesapta olmayan bazı işler yüzünden aynı günün akşamına, yani açılışa yetişebildim ancak. Dolayısıyla da o gün görmek istediğim Jîn, Aklımı Oynatacağım (Los amantes pasajeros) ve F Tipi Film’i kaçırmış oldum. Bu zararı, önümüzdeki günlerde telafi etmeye çalışacağım. Kesin Hayatları‘ysa çok yorgun olduğum için izleyemedim.
Küf
Benim için festivalin ilk gösterim günü 5 Mayıs oldu kısaca. Ali Aydın imzalı Küf’ü ikinci kez izleme şansını yakaladım bugün. Daha önce 49. Uluslararası Altın Portakal Film Festivali’nde izlemiştim Küf’ü ve söyle yazmıştım hakkında: “Küf, 18 yıl önce gözaltına alınan oğlundan o günden sonra hiç haber alamayan demir yolları bekçisi Basri’nin (Ercan Kesal) oğluna ‘ulaşma’ hikâyesini anlatıyor. NBC ardılı durağan biçemin bir temsilcisi olduğunu iddia edebileceğimiz Ali Aydın’ın metninin altyapısı ustalarının aksine gayet politik. Açıkçası ben tercih edilen bu biçimin poetik, dolayısıyla da pek sanatsal olduğunu düşünmüyorum. Söz konusu ekolun filmlerinin çoğunun hikayesi zayıftır. Aynı tespit Küf için de yapılabilir: Ali Aydın’ın bulduğu damar çok güçlü, gelgelelim onu işleme şekli filmin etkisinin azalmasına yol açmış.”
Bu yoruma, bir de Muhammet Uzuner’in canlandırdığı polis komiseri karakterinin ikna edici olmadığı yönündeki görüşümü eklemek istiyorum. Antalya’da izlediğimde de bu karakterin yeterince boyutlu olmadığını düşünmüştüm, burada -Tersninja’da- yazmasam da. Yine aynı şeyi gördüm filmde, ikinci izleyişten sonra da artık eminim; bu karakterizasyon oldukça eksik ve sorunlu bana kalırsa. Öncelikle bu karakterin içeride (yani karakolda) ve dışarıda farklı çizilmesi gerektiği kanaatindeyim. Ali Aydın’a da söyleşide bunu ifade ettim; onlarca yorum arasından böyle bir yorum seçtiğini, ve bu yorumun kendi görüşüne en uygunu olduğunu belirtti Aydın. Buna saygı duymakla birlikte bu yorumun hala sorunlu ve eksik olduğunda ısrarcıyım ben. Eğer vakit bulursak, Ali Aydın’la bir söyleşi de gerçekleştireceğiz…
Tabu
Festivalin bu seneki en büyük bombası tartışmasız Tabu! Miguel Gomes, Tabu ile bu seneki Berlin Uluslararası Film Festivalinde Altın Ayı’ya aday gösterilirken; FIBRESCI ile Alfred Bauer ödülünü kazanmıştı. Tabu, dört dörtlük bir deneme; iki bölümden oluşuyor film, ilk yarısında (Kayıp Cennet) anaakım bir çizgi izleyen yönetmen, ikinci bölümde (Cennet) deyiş yerindeyse biçime takla attırıyor. İkinci bölümde hiç diyalog yok! Sadece dış sesle ilerliyor hikaye; Gomes, bazı yerlerde ortam sesi dahi kullanmamış. Bunun yanında, yağmur altındaki bir sahnede kadraj ıslanıyor, sahneyi bir pencerenin ardından izliyormuşsunuz izlenimine kapılıyorsunuz. Daha birçok deneme mevcut Tabu‘da, Berlin’de ses getirdiği var sözün kestirmesi. İlk fırsatta izlemeye çalışın bu filmi, yasal veyahut da copyleft, o kadar diyorum…
Tabu‘nun yönetmeni Miguel Gomes dersi olduğu için festivale katılamamış. Ancak Aurora’nın gençliğini canlandıran Ana Moreira festivalde! Bugünkü (5 Mayıs) gösterimden sonra da olağanca sempatikliği ve içtenliğiyle izleyicilerin sorularını yanıtladı. Bu söyleşinin bir kaydını aldım, birkaç gün içinde bu notları sizlerle paylaşacağım. Buna ilaveten söyleşi sözü de aldım Moreira’dan, onu da bugün yarın gerçekleştirir servis ederim. Bizi takip etmeye devam edin! Oyuncunun salı günü saat sabah 10:00’da, İletişim Bilimleri Fakültesi 212 no.lu odada bir workshop yapacağı bilgisini de ekleyelim, unutmadan.
Ana Moreira
15. Uluslararası Eskişehir Film Festivali’nde 11 bölümde toplam 49 uzun metraj ve 58 kısa metraj film gösterilecek. Burada saymakla vakit kaybetmeye lüzum yok. Siz en iyisi ayrıntılı bilgi ve program için hemen Uluslararası Eskişehir Film Festivali’nin resmi sitesini burayı tıklayarak ziyaret edin bence.
Festivalden izlenimlerimi aktarmaya devam edeceğim, fakat ne kadar sağlıklı olur bu aktarım bilemiyorum şu anda. Zira emektar notebook’um festivalin ilk günlerinde su koyverdi, üzerinize afiyet. Harddiskim tamemen yok olmuş! Kısaca bizim veriler de ‘puf’ diye uçup gitti karanlığa doğru… Anlayacağınız bir süre internet kafelere mahkum kalacağım Eskişehirde.
Son olarak; bu sene festival ekibinin şahane olduğunu belirtmek istiyorum. Başta Mert, Nurdan, Öykü, Gizem, Can, Demet, İlker Hoca, Serhat Hoca ve Nergiz Hoca olmak üzere, şu anda adını sayamadığım bütün gönüllü festival emekçilerine canı gönülden teşekkür ediyorum. Siz olmasanız, bu festivalin hali nice olur a dostlar?