Çizgi roman müptelaları Yıldıray Çınar’ın adını çok iyi biliyor. Ama yetmez. Eğer bir Türk torpilsiz, desteksiz yalnızca yeteneğiyle dünyanın en güçlüsü sayılabilecek bir çizgi roman sektöründe kendine bir yer ediniyorsa, onun ismini tüm Türkiye bilmeli.
Ege Görgün (Landlord)
Çizgi roman maceran kedi çoğalttığınız dağıttığınız fotokopi fanzinlerle başladı, şimdiyse ABD’deki dünyanın en büyük çizgi roman üreticilerinden biri için çiziyorsun. Böyle bir atılımı mutlaka hayal ediyordun, ama ne kadar umutluydun?
Uzaklık her zaman dezavantajdı, ayrıca yurt dışında piyasada o kadar çok çizer alternatifi var ki… Bu yüzden her zaman şüphelerim oldu. Ama samimi olmam gerekirse umutluydum. En azından net bir hedefim vardı. Yapmam gereken şey ise sıkı bir şekilde çalışmak oldu. Bu süreçte internetin de hayatıma girmesiyle umudum daha da arttı diyebilirim. Çünkü en başta sanal ortamda birkaç profesyonelle bağlantıya geçme şansım oldu ve bana geri dönüşleri moral vericiydi.
İlk bağlantı nasıl gerçekleşti? Dönüm noktası diyebileceğin ilk önemli anlaşma hangisiydi?
İlk bağlantım 2001 yılında kısa bir öykü denemesi ile başladı. Öykü Digital Webbing Presents dergisinde basıldı ve güzel yorumlar aldı. Zaten o kısa öykü Türkiye’de de basılan Nothingface-Hiçyüz grafik albümünün temelleri atan unsurdu. Fakat dönüm noktası Noble Causes serisinin çizerliğini üstlenmemle oldu diyebilirim. Seri Image Comics‘den çıkıyordu ki bu benim için çok iyi bir avantajdı. Noble Causes‘ı 14 sayı boyunca çizdim.
Şu sıralar hangi çizgi romanlar için çalışıyorsun? Biraz bahseder misin bu serilerden?
Şu sıralar DC Comics için Fury Of Firestorm dergisini çiziyorum. Dergi geçen yıl DC’nin başlattığı NEW 52 serisinden. NEW 52 ile Superman ve Batman dahil olmak üzere bütün DC dergileri baştan başladı. Böyle tarihi bir oluşumun içinde yer alabilmek gerçekten bana mutluluk veriyor.
Firestorm ise nükleer güçlere sahip 2 genç lise öğrencisinin öykülerini anlatıyor. Derginin bu yeni versiyonu coğrafi olarak oldukça geniş ve dünyanın nükleer politikaları üzerine kurulu. Mesela ilk sayı İstanbul’da başladı. Aynı zamanda dünyada nükleer güce sahip tüm ülkelerin birer Firestorm‘u var.
Yurtdışında gerçekleşen dev fuarlarına da katılıyorsun. İşlevi nedir bu fuarların, çizgi roman severler için ne ifade eder?
En başta okurların yaratıcı/üretici ekiplerle bir araya gelmesini sağlayan etkinlikler. Benim için de aynı şey geçerli. Bir yandan işlerimi daha büyük kitlelerle buluşturma fırsatı. Aynı zamanda sürekli internetten bağlantıda olduğum yazar/çizer ve DC ekibi ile buluşma ortamı. Hepsi bir arada diyebilirim. Gayet iyi vakit geçirdiğim etkinlikler.
Sen her ne kadar bu tanımın dışına çıkmayı başaran çok nadir isimlerden biri olsan da Türkiye’de yerli üretim çizgi romanın tek adresi var. Mizah dergileri. Senin de mizah dergileriyle bir geçmişin var mı?
Hayır, yok. Ufak yaşlardan beri üretim açısından bu akımı sevmem ve yatkınlığım nedeniyle mizah dergileri konusunda hiçbir girşimim olmadı.
Türkiye’ye özel üretimlerin de oldu? Kaç kitabın yayımlandı Türkiye’de? Onlardan bahseder misin biraz?
Çapa Çizgiroman Grubu adı altında bastığımız 50 sayı kadar fotokopi fanzinler var. 2003’de 4 sayılık Karabasan, 2007’de Çapa Dev Albüm ve en son olarak da geçen yıl Gorajun basıldı. Hepsini yine Çapa ekibi ile gerçekleştirdik.
Çeşitli arkadaşlarınla çalıştın bazılarında. “One Man Show” ısrarın yok demek ki… Oysa egoları büyük olur çizerlerin...
Israrım kesinlikle yok. Benim yüksek egolara karşı alerjim var zaten. Bu iş ekip işi. Hele böyle varolamayan bir piyasada ego oyunları, ortada durmayan pastadan bir dilim kapmaya çalışmak kadar saçma.
Türk çizgi romancıların genelinin çok çalışkan olmadığı, zamanı profesyonel biçimde organize etmediği, bir başka deyişle yumurta kapıya dayanmadan işe koyulmama gibi özellikleri olduğu yönünde bir izlenimim var benim. Yurtdışındaki çizerlerle bizimkileri kıyaslamanı istiyorum. Sen de benzer sıkıntılardan muzdarip miydin ve adaptasyonda zorluk yaşadın mı bu yüzden?
Ülkemizde benim saptayabildiğim genel sorun şu: Herkesin projesi var ve o projeler “proje” olarak kalıyor. Eğer üretmek istiyorsak oturup işe başlamak gerekir. Ne yazık ki çene ile yürümüyor işler. Yurt dışı ile karşılaştırmak istemiyorum zira onların imkanları bizim kat kat üstümüzde. İşlerini sunabilecekleri, görüş alabilecekleri bir çok yayıncı ve üretici alternatifleri var.
Bir başka sorun ise bence internetin getirdiği “kolay ulaşabilme” imkanı ile ortaya çıkan bir durum; işe en tepeden girme isteği ve üretmenin kolay bir şey olduğunun zannedilmesi. Piyango mantığı. “Hemen olsun” kafası.
Ben kişisel olarak bu konuda problem yaşamadım. Çalışma disiplinim ve işlerimi insanların önüne serip paylaşma arzum her zaman vardı. Benimle aynı mantıkta düşünen ve üreten arkadaşlarımla yaptığımız fotokopiler bu mantığın sonucu. Ama benim de dünyadaki her çizer gibi sorunlarım var. Sanatsal üretimi her zaman mesailendiremiyorsun. Yumurtayı kapıya dayadığım zamanlar oluyor elbette. Sonuç olarak adaptasyonda büyük bir sorun yaşamadım fakat eskisinden kat kat daha çok çalışıyorum. Bu bazen sıkıntı verebiliyor.
Gelecek projeler?
Konuşmak için erken ama Çapa ile yeni albüm pojelerimiz var. Onun dışında yurt dışı işim rutin, aylık olarak devam ediyor.
Son olarak Yıldıray Çınar’ın sevdiği çizgi romanları, çizerleri öğrenelim…
Yerli üretimlerin hepsini izlemeye çalışıyorum. Yabancıları eskisi kadar okuyacak vakit bulamıyorum. Aylık olarak DC dergileri dışında bir tek Savage Dragon‘u takip etmekteyim. Onun dışında belli başlı mangaları toplamaya başladım.
Sevdiğim çizerler ise saymakla bitmez. Başlıcaları Neal Adams, Bill Sienkiewicz, Jack Kirby, John Buscema, Jorge Zaffino, Walter Simonson, Ron Garney, Ivo Milazzo, Goran Parlov…Liste uzar gider.
Gorajun
Yazan: Hakan Tacal
Çizen: Yıldıray Çınar – Mahmut A. AsrarYerli yazar ve çizerlerin işlerinin kaliteli basılmış kitaplarda piyasaya çıkması ülkemizde bir lüks. Gorajun, renkli ve kuşe kağıt üzerinde var olma şansına sahip olmuş nadir yerli eserlerden. Klasik Amerikan süper kahraman janrını tekrar ediyormuş gibi görünse de, mizahi yaklaşımı, oluşturduğu çifte standartlı gezegen kurgusu ve sosya-eleştirel bakış açısıyla kendine has olmayı başaran bir hikayesi var Gorajun’un. İşine gereken profesyonel titizliği gösteren çizerleri sayesinde görsel anlamda da başarı yakalanıyor. Takım çalışması olmasına rağmen, keyif verici bir bütünlüğün varlığından söz etmek mümkün.